CUMHURİYETTE DEVE KUŞU MODELİ

CUMHURİYETTE DEVE KUŞU MODELİ

Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde adını işitip kendisini pek göremeyeceğiniz bir kuruldan “Mobbing Üst Kurulundan” bahsedeceğiz.

Değerli Okuyucularımız, Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde Haftanın Usulsüzlüğü köşemizde bu hafta yine sizlerleyiz.

Bu hafta sizlere Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde adını işitip kendisini pek göremeyeceğiniz bir kuruldan “Mobbing Üst Kurulundan” bahsedeceğiz. Yalnız bu bahisten önce her hafta olduğu gibi yine siz değerli okuyucularımızla bir hasbihal etmek isteriz.

Değerli Okuyucularımız, bu hafta sizlere Namibya düzlüklerinden sesleniyoruz. Sizlere bölgede yaşayan iki canlı hakkında kısa bir malumat vermek istiyoruz. Bu canlılardan birisi çeşitli söylentilere göre korktukları zaman kaçmaktansa kafalarını kuma gömerek tehlikenin geçmesini bekleyen, fakat bu esnada kıç-ı yekunu dışarda kalan Deve Kuşlarıdır. Bu husus güzel Türkçemize de “Deve kuşu gibi başını yere gömmek” deyimi ile iştirak etmiştir. Değinmek istediğimiz bir diğer canlı ise, kendisinden onlarca kat daha cüsseli hayvanlarla korkusuzca mücadele eden, Guinness Dünya Rekorlar kitabında dünyanın en korkusuz hayvanı olarak geçen Bal Porsuğudur. Yine “Eşek kadar kalıbın olacağına porsuk kadar yüreğin olsun” sözü halk arasında kullanılan bir ifadedir.

Değerli Okuyucumuz, geçmiş yıllarda kamu kurumlarında bir yönetici atanırken onun liyakatine ve atanacağı alanda daha önce hangi kademelerde çalışmış olduğuna dikkat edilirdi. Bu şekilde yapılan atamalarda ataması yapılan yönetici, alt kademelerde vaktiyle görev yapmış olduğundan oradaki personelin haleti ruhiyesini bilir, bu minvalde personelini idare ederdi. 

Fakat son yıllarda örneklerini Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde de çokça gördüğümüz, liyakatsiz ve mesnetsiz atamalar kamu kurumlarında yaygınlaşmıştır. Bunun en temel sebebi, vasıfsız ve vasat yöneticilerin, idareciler tarafından daha rahat kontrol edilebilmesidir. Yer yer köstebek gibi başını bir daireden sokup öteki daireden çıkaran yöneticilerle karşılaşmaktayız. Bu tarz yöneticiler kendilerinin dışarıdan köstebek gibi göründüklerinin farkında değillerdir. Aksine, bulundukları yerde başarısız olduklarından değil; başarılı olduklarından atandıkları imajını vererek kendi itibarlarını korumaya gayret ederler.

Bir başka karşılaşılan atama tarzı ise, zurna kadar itibarı ve liyakati olmasa dahi torpille kendisini bir yerlere yakıştıran kişilerin atamalarıdır.

İşte tüm bu hadiselerden anlaşılacağı üzere; kamu kurumlarında son yıllarda ne yazık ki vasat, liyakatsiz, kalitesiz yöneticiler de görev yapmaktadır. Bu yöneticiler, kendilerinden çok daha kaliteli, liyakatli ve başarılı personellerle de çalışmak durumunda kalabilmektedir. İşte bu durumda vasat yöneticilerin başvurdukları metot, personeline mobbing yapmaktır. Bilakis anlamadığı bir işte, bilgisi ile personelini idare etme şansına sahip olmadığından ancak elinde bulunan imkanları kullanarak psikolojik tacizle personelini sindirme politikası güdecektir. Bu suretle diğer personel de amirin yapacağı usulsüzlüklere sessiz kalacak ve zurnada peşrev olmaz kabilinden hareketle işler yürütülecektir. Çoğu kez böyle de olmaktadır. Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde, bilhassa böyle olduğu biliniyor. 

Peki bu durumda mobbinge uğrayan personel ne yapmalıdır? Tabi ki, öncelikle “Cumhuriyet Üniversitesi Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu Yönergesini” okumalıdır. Okumalıdır, yalnız genel kültür olarak. 
Usulen buradaki Psikolojik Tacizle Mücadele Alt Kuruluna başvuru yapabilir, alt kurul başvuruyu alarak Psikolojik Tacizle Mücadele Üst Kuruluna sunacaktır. Üst kurulda Rektör Alim Yıldız’ın atadığı bir başkan, dört üye ve bir raportör, yine Alim Yıldız’ın atadığı yöneticiye karşı yaptığınız şikayeti değerlendirecektir. Sonra da, yüksek bir ihtimalle, içerisinde “sistematik/süreklilik arz eden bir durum olmadığı” şeklinde bir görüş bildirip, deve kuşu misali kafayı da kuma gömerek cevap metnini size ulaştıracaktır.

İş bu sebeple deve kuşlarının bulunduğu Namibya’da sizlere başka bir yöntemden bahsedeceğiz. Amacı zaten kazanmak olmayan, fakat düşmanlarını madara eden Bal Porsuğu yöntemi!
Bu taktik; karşınızdaki varlığın cüssesinin, cesaretiniz karşısında bir hiç olduğunu bilmek, hava durumuna takılmamak, size savaş açanlara bela olmaktır. Emin olunuz ki, size mobbing yapmaya çalışan idarecilerin sayısız usulsüzlükleri vardır. Çünkü ahlaklı ve erdemli bir insan, bir başka insana hiçbir durum ve esasta fiziksel veya psikolojik şiddet uygulamaz. Bu şiddeti, ancak ve ancak ahlaksız, erdemsiz, kalitesiz ve liyakatsiz insanlar yapabilir. Ahlaksız, erdemsiz ve kalitesiz yöneticilerin ayak izleri ise gezdikleri yerlerden kalan pisliklerle doludur. Size düşen görev, bu pislikleri tespit etmek ve tanıdığınız en yakın avukata giderek bu yöneticiler hakkında şikayetinizi beyan etmektir. Biliniz ki, hiçbir avukat vekalet ücreti veya dosya masrafı, sizin aylarca çekmek zorunda kalacağınız mobbing stresinden daha değerli değildir. Hiçbir geri adım atmadan, Bal Porsuğu misali saldırdığınızda göreceksiniz ki, bu ahlaksız ve erdemsiz insanlar sizlerden korkacak ve her geçen gün mobbinglerinin şiddeti azalacak. Çünkü fark edecekler ki; siz vazgeçmeyeceksiniz ve vazgeçmediğiniz her gün onların başı daha fazla derde girecek. Elbette sizi tehdit etmek isteyecekleri yöntemler olacaktır. Fakat biliniz ki, hiçbir sürgün boyun eğmekten daha kötü değildir.

Bir çok insanımız, kamu kurumlarında yaşanan bu mobbing felaketinden dolayı evlerine huzursuz ve mutsuz dönmektedir. Mobbinge uğrayan insanlarımız ve özellikle gençlerimiz; kendilerini ötekileştirilmiş, dışlanmış, küçümsenmiş ve yok sayılmış hissetmektedir. En verimli çağlarında onları mutsuzluğa iten yaşadıkları mobbingden de öte, kendilerini anlatacak kimse bulamamalarıdır. 

Bu bireyler kendilerini anlatmalılardır. Önce çevrelerindeki akıllı insanlara, sonra avukatlara ve ailelerine. Mobbinge uğrayan hiçbir birey kendisine zarar vermemelidir. Zararı kendisine mobbing yapanlara vermelidir. Bunu da kanunlara uyarak hukuk yoluyla yapmalıdır. Adalet var mı diye düşünebilirsiniz. Unutmayın ki; Bal Porsuğunun amacı kazanmak değildir, düşmanlarını eşe dosta madara etmektir. 

Değerli Okuyucularımız her zamanki gibi Haftanın Cevaplanmayan ve Cevaplanamayan Sorular köşesinde Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Yönetimine aşağıdaki soruları yöneltiyoruz.

Cumhuriyet Üniversitesi Psikolojik Tacizle Mücadele Üst Kurulu ne iş yapmaktadır? Bir iş yapmakta mıdır?

Cumhuriyet Üniversitesi Psikolojik Tacizle Mücadele Üst Kurulu görevini ne ölçüde yerine getirmektedir?

Son 3 yıl içerisinde, Mobbing Üst Kuruluna intikal eden kaç dosya vardır? Bu dosyaların kaçında, üst kurulca mobbing tespit edilmiştir?

Mobbing Üst Kurulu, Mobbing şikayetlerini yeterince incelemekte midir?

Mobbing sebebiyle düzenli olarak tedavi gören fakat Mobbing Üst Kurulunca “Mobbing Yoktur” kararı verilen mağdur, bu kurula dava açabilir mi?

Mobbing Üst Kurulunca “Mobbing Yoktur” kararı verilen, fakat daha sonrasında mağdurun kendisine zarar vermesi ile sonuçlanan olaylarda Mobbing Üst Kuruluna dava açılabilir mi? Mobbing Üst Kurulu üyeleri, bu durumda insan hayatına kastetmekten yargılanabilir mi?

Cumhuriyet Üniversitesi Psikolojik Tacizle Mücadele Üst Kurulu’na, neden Rektör Alim Yıldız’a yakın olan Rektör Yardımcısı Ali Taşkın, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Hatice Tel Aydın gibi isimler başkanlık etmektedir? İdari personelden “Hepiniz aynısınız, kimi kime şikayet edeceğiz” şeklinde dönütler alıyor musunuz? Alamıyorsanız bunun da sebebi mobbing etkiniz midir? Mobbing yapan bir mobbing kurulunuz mu vardır?

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Genel Sekreterliği Makamı, idari teşkilatın başı kabul edilen idari bir makam olmasına rağmen; neden bu makamda akademik kadroya mensup Enis Baha Biçer oturmaktadır?

Enis Baha Biçer, Genel Sekreterlik Makamında bulunduğu süreç içerisinde mobbing olaylarının takipçisi ve uzlaştırıcısı olmuş mudur? İdari teşkilatın başı olarak, Mobbing gören personellerin haklarını savunmak adına bir faaliyette bulunmuş mudur?  Artan mobbing olaylarında etkisi nedir?

İdari bir kadroya mensup olmayan akademisyen Enis Baha Biçer’in bu makamda bulunması, idari kadrolarda iş ve işleyişin aksamasına sebep olmakta mıdır?

Enis Baha Biçer, idari teşkilatın başı olarak yeterli liyakate sahip midir? Alim Yıldız’ın her istediğini sorgusuz sualsiz yapmakta mıdır? Öyle ise, bu makam vasıf gerektirmeyen bir makam mıdır?

Değerli Okuyucularımız, önümüzdeki hafta tekrar görüşmek dileğiyle aranızdan ayrılıyoruz. Esen kalınız.



Anahtar Kelimeler: CUMHURİYETTE MODELİ