Merhaba kardeşlerim,
Sizler, gelecekte yoksulluğa, yoksunluğa, yalnızlığa, sanatsızlığa, sevgisizliğe, kinliliğe, kibirliliğiğe, vurdumduymazlığa, duygusuzluğa karşı durarak geçit vermeyerek, doğanın ve insan vicdanının tertemiz kalmasına yönelik tarihin kaydedeceği başarılar elde edeceksiniz.
Bakın sevgili gençler,
Ekmek, su, toprak ve hava herkese aynı temizlikte ulaşıp yettiğinde gülmek gülmektir.
Düşlediğiniz dünyada bütün insanlar, temel hakları ve hürriyetleri esasında bir huzura kavuşacaklarına inanırsalar bilmek bir değerdir.
Matematik bilimi, fen bilimleri, sosyal bilimler, hatta bütün bilimler insanlığın akıl, gönül ve vicdandan tam not aldığında güzel ahlak ile mayalanır, o da insanda gelecekteki dünyayı daha yaşanılır edecek düzeltici şuuru oluşturacaktır.
Sizler sevebilir iseniz kuşlar kahrından ölmeyecektir.
Farkındalığınız azalmadıkça Fatih Sultan izanının güncel sürümleri çağları değiştirmeye devam edecektir.
Sizin ve kontrol ettiğiniz imkanların şaşasına bakarak kendilerini ve ebeveynlerini hakir gören çocuklar olmasın istiyorsanız mamül edin, mamur edin ancak tamah etmeyin dünya malına, göreceksiniz o zaman komşusu açken kendisi tok yatanlar da olmayacaktır.
Uzak çağların, insanlığa fayda sağlamamış kısır döngülü tartışmalarına harcayacağınız zamanı, gelecekte öngörülen teknolojik dönüşümlerin insan gönlü ve çocuk gülüşünde yaratması muhtemel hasarları onaracak sevimli çözümlere tüketiniz.
Bugünün insanı bizlerin aracılığımızla toprağa düşüp, okyanuslarda orkinosların çarparak intihar ettiği dağlar haline gelen plastik yığınlarını yarının insanlarının gırtlağından çekip almanın çarelerini üretmelisiniz.
Uzayın sonsuzluğunda, şiirler okunabilecek, omuz omuza kahkahalar atılabilecek, kediden kertenkeleye, balıktan leyleğe, aslandan kaplumbağaya kadar yaşama gücü ve hakkı olan her canlının veya cansızın içinde bulunduğu hayatı yaşayacak ve savunacak dili bulmalısınız.
Dil, din, ırk, cinsiyet ve aidiyet farkı gözetmeksizin, dünyanın bütün insanlarını büyük insanlığın geleceğine iyi, ahlaklı ve zararsızlık temelinde bir donanmışlıkla sevkedecek öğrenme ve öğretme sitilleri geliştirmelisiniz,
Çocukların düşlerini, kuşların yuvalarını, toprağın analığını, ilimin şüpheciliğini, inancın uhreviliğini, insanın ruhunu, sanatın değiştiriciliğini zedelemeyiniz.
İleride muhtemel iklim değişikliklerinin olumsuzluğuna katkı sunacak ne bireysel, ne de toplumsal olarak tavır, davranış ve ihmal içerikli duyarsızlıkta bulunmayınız, tam aksine alternatif çözümler üretip, eko-sistem döngüsünün sürmesini sağlamaya yardım ediniz.
Unutmayınız ki ilim yitik bir hazinedir, insanın ve doğanın derdine çare ararken titizlikle arayıp onun damıtık halini bulunuz. İşin doğası gereği bulunduğunuz bölgeden başlamak üzere, mahremiyetinde fayda görülenlerin dışındaki olumlu tecrübelerinizi paylaşarak, iyiye odaklı kanaatlar oluşturunuz.
İnsan da diğer yaratılmışlar gibi mucizevi varlıktır, ondaki hangi gizilgücü, tavrı, tarzı veya hali besleyerek desteklerseniz, sonuçlar o oylumda istendik veya istenmedik olur, bu bilinçle ona müdahil olmalı veya olmamalısınız.
İnsanların giyimi kuşamı, yemekleri ve bazı ürettikleri hatta dilleri bile kültürel ögelerdir, onlardaki farklılıklardan dolayı hiçbir canı huzursuzluğuna sebep olacak kadar ötekileştirmeyin,asıl olan medeniyete yaklaşımları ve cehalet ile aralarındaki mesafedir, bunu bilmek bütün dünya insanları ile kardeş olduğunuzu anlamakta size zaman kazandıracaktır.
Şefkat, merhamet, aynen nezaket ve adalet gibi, davranışların niteliğini ve yoğunluğunu belirleyen hissedişlerdir, bunlara sahip olanlar mazlum, mahçup ve madur olabilirler, dolayısıyla bunları kuşaklara aynı anda ve aynı ciddiyetle kazandırınız, öyle olur ise insanları ayrıca “empati” kurmaları gereğini anlatmak adına oyalamazsınız.
Geleceğin dünyasında, işimizi kolaylaştırdığını düşünerek hayatımıza gark ettiğimiz uğraşlar sebebiyle kaliteli zaman fakiri olmuş insanlar olma ihtimalimiz ağır basıyor, gerçekte bu hal, telaşa ve kargaşaya hatta kaosa köleliktir, şimdiden örnek alınız isterim.
Olmaza masraf etmeyin, olanı israf etmeyin, çöplere attıklarınızın birazını bile üç öğün yemek ihtiyacı olarak arayıp bulamayanlar olabilir.
Dünyada hiç kimseden daha zeki veya daha aptal değilsiniz, farkınız var ise tembel ya da çalışkan oluşunuz ile ilgili olduğunu aklınızdan çıkarmayın derim.
Bir de, sizin yaşayacağınız dünyanın onurunuza, özgürlüğünüze ve düşlerinize zeval vermeyecek kadar güzel olması adına yorulmuş ve yorulmakta olan insanların pişmanlığına sebep olacak vurdumduymazlık yapmayınız, hatta birileri siz varsınız diye umudunu umutsuzlara bölüştürmenin maviliklerine sürebilmelidir atlarını.
Bakınız 100 yaşına erişti Cumhuriyetimiz.
Yani milletimizin köleleşmesini önleyip, kendilerinden sonraki sorumluluğu bize yükleyelerin Cumhuriyeti kurduğu günün 100. yıl dönümü.
Şükür ki onun yüzüne bakacak yüzümüz var.
Oy ne güzel.
Kültürel geçmişi dahil, tarihini bilmeyen insanların bedenen sağlıklı olsalar bile, geleceğe gidecekleri yolu isabetle seçemedikleri gerçeğinden hareketle, Gençliğe Hitabe’den başlayarak, en azından dünyanın en haklı cumhuriyeti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş çilesini öğrenin isterim.
Gazi Mustafa Kemal Samsun’a çıkmasa ne olurdu, bir düşünün derim.
Kurtuluş Savaşı'nın kahraman çocuklarının, uzak cephelerde esir düşen dedelerimizin acıklı öykülerini, dünyanın eşsiz kalemlerinin yazdığı vatansızlığa, açlığa, özgürlüksüzleştirme, onursuzlaştırma, namussuzlaştırma ve kimliksizleştirme müdahalelerine direnen insanların, hatta toplumların sarsıcı öyküleri ile yüreğinize akan irkiltici acılar, aklınızın yörüngesini değiştirse bile, umudunuzu yitirmeyin derim.
Dedikodular, hurafeler, sloganlar hangi dilde ve hangi içerikte olursa olsun, Türkiye ve Cumhuriyet sevgisi, Gazi Mustafa Kemal'siz, Rauf Orbay’sız, Ali Fuat Cebesoy’suz, Fethi Okyar’sız, Refet Belesiz, Rıfat Börekçi’siz, İsmet Paşa'sız, Kazım Karabekir Paşa'sız, Çanakkale'siz, Kara Fatma'sız, Kocatepe'siz, Antep'siz hele ki dünyada bir daha eşine ratlanmayacak kahraman şehitlerimize ve gazilerimize minnetsiz mümkün değildir,
Evlerimizde, okullarımızda, sokaklarımızda ve özgürce nefes aldığımız her yerde, Hakk'ın bize bahşettiği Kurtuluş Savaşı'nın şehit ve gazi olmuş yiğit adamları ile Gazi Mustafa Kemal ve adları buraya sığmayacak kadar fazla olan kişilerin canı pahasına vermiş oldukları mücadeleye yaraşır sorumluluk bilincine gecikmeden erişin derim.
Dünyanın en güzel coğrafyasında Ayyıldızlı Al bayrak altında ve Cumhuriyet ışığıyla yaşıyor olmanın haklı gururunu ruhunuza süs yapıp
O'nunla ilgili törenlerde şiir okumaktan, türkü söylemekten, halay çekmekten,hatta onunla ilgili hiçbir görevden kaçmayın derim.
Gereken moral ve gücün temel kaynağı milli ve manevi değerlerimizin engin deryasında olduğunun farkında olmanızı öneririm.
Küresel güçler ve çıkar odaklarının yönettiği savaşlar ortasında dahi, kuruluş felsefesinden ödün vermeyen, kimsesizlerin kimsesi olma niteliğini sürdüren, adını Türkiye Cumhuriyeti seçmekle milletimizin onuru ve vakarını şiirleştirmiş bir devletimiz var.
O ki, şu gün olmuş halen, emperyalizme, hainlere ve kuyruk acısı olanlara direnmeye devam ettiği gibi, her fırsatta ve mazlum milletlerin önünde, geleceğin modeli olma sorumluluyla davranmayı sürdürmektedir.
Akıllı ve ilimli olmalısınız.
Bilinçli ve vicdanlı olmalısınız.
Sabırlı ve çalışkan olmalısınız.
Sadık olmalısınız canı pahasına özgürlüğünü iradene yar eyleyen düşü güzel insanların tertemizliğine.
Onurlu kalmanız buna bağlı.
El kapılarında dilenmediğimizin formülü bunsuz değil.
Sevdalı olmalısınız Mustafa Kemal gibi ve ona güvenmişlerin istikbale olan pür umutlu yürekleri misali.
Ola ki şaşırır ve unutursanız parolasını bu coğrafyada Türkçesini onurlu yaşamamın, dünde olmuşlarına, bu gün olanlarına bakın derim.
Hatta, yerin dediğine, göğün sustuğuna kulak verin derim.
Abbas Turan
Ankara, 28 Ekim 2023