Tarih: 25.09.2023 21:38

"ÇOK MUHABBET TEZ AYRILIK GETİRİR"

Facebook Twitter Linked-in

Rahmetli Ekrem Güyer Müzehher Özerinç adında bir hanım kızla beraber, Ankara radyosunda stajyer sanatçı olarak görev yaparlarken tanışır ve 1944 yılında evlenirler. Birbirlerini çok seven çiftin 1946 yılında oğulları rahmetli Metin Güyer dünyaya gelir.(1946-2019)  Ekrem Güyer çok sevdiği eşi için “Unutturamaz seni hiç bir şey, unutulsam da ben”, dizeleriyle başlayan Nihavent makamındaki şarkısını besteler.  Bu şarkı, gençlik yıllarımızın unutulmaz şarkılarındandır..  O yıllarda  Abdurrahim Karakoç da (1932 – 2012), gerçek adını saklayıp, "Mihriban" adıyla andığı sevgilisine kavuşamayınca “UNUTURSUN” adında bir şiir yazmıştı. O da şöyle diyordu: 


“Unutmak kolay mı? ” deme
Unutursun Mihriban’ım.
Oğlun, kızın olsun hele
Unutursun Mihriban’ım.

Zaman erir kelep kelep..
Meyve dalında kalmaz hep.
Unutturur birçok sebep
Unutursun Mihriban’ım.

Yıllar sinene yaslanır
Hâtıraların paslanır.
Bu deli gönlün uslanır...
Unutursun Mihriban’ım.

Süt emerdin gündüz gece
Unuttun ya büyünce 
Ha işte tıpkı öylece
Unutursun Mihriban'ım

Gün geçer, azalır sevgi
Değişir her şeyin rengi
Bugün değil yarın belki
Unutursun Mihriban'ım.

Düzen böyle bu gemide
Eskiler yiter yenide
Beni değil sen seni de 
Unutursun Mihriban'ım.  

Müzehher Güyer de, Abdurrahim Karakoçun bu şiirine nisbet olarak (Ben öyle algılamıştım) Rahmetli eşini hiç bir zaman unutmadığını ve unutamadığını ifade etmek üzere : 
“Unutmadım seni ben ” dizesiyle başlayan bir güfte yazmış ve onu da Rahmetli Şekip Ayhan Özışık'a(1932-1981) vermiş.  Şekip Ayhan Özışık da o güfteyi Karcığar makamında bestelemişti

Unutmadım seni ben
Unutmadım, unutmadım
Her zaman, her zaman
Her zaman kalbimdesin
Aylar, yıllar geçti
Söyle sen, söyle sen
Söyle sen nerdesin
Nerdesin, söyle sen nerdesin

Anlaşıldı sen geri
Dönülmeyen, dönülmeyen
Dönülmeyen yerdesin 
Anlaşıldı sen geri
Dönemeyeceksin

Unutmadım
Unutamadım seni ben
Her zaman, her zaman
Her zaman bendesin
Bendesin
Her zaman bendesin

Bu şarkıyı da yıllarca çalıp söylemiştik. Daha sonra Abdurrahim Karakoç'un  "Mihriban" adlı başka bir şiirini de  Musa Eroğlu Türkü tarzında çalıp söylemeye başlamıştı:

Sarı saçlarını deli gönlüme
Bağlamışım çözülmüyor Mihriban 
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiypr Mihriban.

Yar deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban

Tabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk deyince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban

Demek ki Abdurrahim Karakoç da UNUTURSUN adlı şiirini yazarken kinaye sanatını kullanmış oluyordu(1)

Gençlik yıllarımızda yanan yüreklerimizin tütünlerini, Yozgat’taki “Çamlığın üstünde tüten bir tütün”e benzeterek az çalıp söylememiştik;

Ham meyveyi kopardılar dalından
Ayırdılar beni nazlı yarımdan
Eğer yarım tutmaz ise salımdan
Onun için açık gider gözlerim.

Benim yarım yaylalarda oturur
Ellerini soğuksuya batırır
Demedim mi nazlı yarım ben sana 
Çok muhabbet Tez ayrılık getirir

Çamlığın üstünde tüter bir tütün
Acı çekmeyenin yüreği bütün 
Ziyamın atını pazara tutun 
Gelen geçen Ziyam ölmüş desinler

Gel de şimdi Rahmetli Bedri Rahmi Eyüpoğlu'nu (1911-1975) Anma:

“ŞAİRİM
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hasını
Ayak sesinden tanırım
Ne zaman bir köy türküsü duysam
Şairliğimden utanırım
Şairim
Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum
Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim
Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm

Demişti.  
Saygılar.
 
Dip not(1): “Kinâye veya alegori, bir fikri kapalı, dolaylı olarak anlatan üstü örtülü söz. Edebiyatta bir maksattan dolayı sözü hem hakiki, hem mecazi anlamlara uygun olarak kullanmaktır. Bir kelimeyi gerçek anlamının dışında benzetme gayesi gütmeden ve engelleyici ipucu olmaksızın mecazlı anlamda kullanmak olarak da tarif edilir.”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —