BÜTÜN YOLLAR SİVAS?A ÇIKAR

BÜTÜN YOLLAR SİVAS?A ÇIKAR

BÜTÜN YOLLAR SİVAS?A ÇIKAR

Günümüzde yüzölçümü bakımından Türkiye?nin 2. büyük şehri olan ve toprakları İç Anadolu, Doğu Anadolu, Karadeniz bölgeleri olmak üzere 3 coğrafi bölgeye yayılan Sivas, tarih boyunca da hem birçok medeniyetin yurdu olmuş, hem de birçok medeniyeti birbirine bağlayan bir merkez olarak yer almıştır. Yolların kavşak noktasında bulunan şehrimizden asırlar boyunca kimler geçmemiştir ki: Hititler, Frigler, Lidyalılar, Kimmerler, İskitler, Persler, Makedonyalılar, Romalılar, Bizanslılar ve biz Türkler. Bu saydıklarımız az ve ya çok Sivas topraklarında hüküm sürenlerdir. Ya bir de yolcu olarak topraklarımızdan geçenleri araştırmaya kalkarsak işin içinden çıkamayız her halde? Orduları mı, tacirleri mi, âlimleri mi, seyyahları mı, hacıları mı, casusları mı, dervişleri mi, misyonerleri mi; acaba bunlardan hangisini ele alıp araştıracağız diye düşünmekten iş yapmaya sıra gelmez doğrusu? Sivas, günümüzde hızlı tren projesiyle ve Karadeniz?i Akdeniz?e bağlayacak olan yeni bir karayolu projesiyle zaman zaman gündeme gelmektedir. İşte bu sebepten biz de bugün Sivas?ın tarihteki stratejik konumunu ve hangi yolların kesiştiği noktada yer aldığını hatırlamaya çalışalım. İlk olarak ?Kral Yolu?nu hatırlayalım. Lidyalılar, Efes ? Mezopotamya arasındaki bu yol üzerinde ticaret yaparak hem o devrin en zengin milleti, hem de topraklarından çıkardıkları altının ve ticari zekâlarının sayesinde paranın mucidi olmuşlardı. Sivas, Lidyalıların sadece ticari mallarını değil, aynı zamanda batının kültürünü doğuya; doğununkini de batıya taşıdıkları bu dönemde mühim bir geçiş noktasıydı. Sivas arkeoloji müzesinde, o döneme ait, hem doğu milletlerinin hem de batı milletlerinin bulguları yer almaktadır. Kral Yolu üzerinde en etkili hâkimiyet kuranlar Perslerdir desek pek abartmış olmayız. Persler, Persepolis?ten Batı Anadolu?ya ulaşımı hızlandırmak için hem Kral Yolu?nun güzergâhında bazı değişiklikler yapmışlar, hem de bu yol üzerinde ciddi onarım faaliyetlerinde bulunmuşlardı.  İşte o dönemde de Sivas, Kral Yolunun mühim bir kavşak noktası olmuştu. Kızılırmak hattı ile Tokat?tan gelenleri karşılıyor,  Tohmaçay Vadisi hattı ile Malatya?ya yolcu ediyordu. Hatırımıza gelen ikinci yol, tarihi ?İpek Yolu?dur. Çin?den başlayan, Kırım, Trabzon, İstanbul gibi liman şehirlerinde biten bu yol da Sivas?tan geçmekteydi. Çin?in, Türkistan?ın, İran?ın ipeklerini, halılarını, gümüşlerini, vazolarını batı ülkelerine taşıyan tacirler, Sivas?ın hanlarında mola verirlerdi.  Orta Asya?da Göktürk, Sivas?ta Bizans dönemi yaşanırken bu yol üzerinde tek hâkim olmak için büyük mücadeleler yaşanmıştı. İpek Yolu hâkimiyeti için kriz çıkaran Sasanilere karşı, Bizans ? Göktürk ittifakı kurulmuştu. O dönemde sınıra yakın bir Bizans şehri olan Sivas, tampon bölgedeydi ve bu soğuk savaşı en çok hisseden yerlerden biriydi. Sivas?ta Selçukluların hâkim olduğu dönemde de, Osmanlıların hâkim olduğu dönemde de İpek Yolu ehemmiyetini korumayı sürdürüyordu. Fatih, İstanbul?u fethettikten sonra Trabzon?u, ondan sonra da Kırım?ı fethederek bu yol üzerinde kesin bir hâkimiyet tesis etmişti. Hatırladığımız üçüncü mühim yol ise Anadolu Selçukluları dönemine aittir. O dönemde gözde bir ?ticari hat? oluşmuştu. Bu hat bir liman şehri olan Antalya?dan başlıyor, Konya, Kayseri, Sivas, Erzurum şehirlerinden geçerek İran?a doğru devam ediyordu. Bu hat üzerindeki şehirler Anadolu Selçuklularının hem birer ticari merkezi, hem de ilmi merkezi olmuşlardı. Bu şehirlerin tamamında var olan o döneme ait tarihi eserleri hatırımdan geçirdiğim zaman aralarındaki benzerlikler hep dikkatimi çekmektedir. Sivas?ın Osmanlılar idaresinde iken 1401?de Timur, 1472 yılında da Akkoyunlular tarafından yağmalanması, biraz da jeopolitik konumundan dolayı başına gelen felaketlerdir diyebiliriz. Ancak Osmanlıların büyük bir eyalet merkezi olan Sivas, 16. yüzyılda yeniden bir ticari canlılığa kavuşarak yaşadığı felaketleri unutmuştu. Otlukbeli Savaşı için Akkoyunlular üzerine sefere çıkan Fatih Sultan Mehmet 1473?te, İran üzerine sefere çıkan Yavuz Sultan Selim 1512?de, Kanuni Sultan Süleyman 1533?de, IV. Murat 1635?de Sivas?a uğramışlardı. 16. yüzyıldan itibaren Sivas?ın yeniden bir ticaret merkezi olması doğuya giden ?Ordu Yolu? sayesindeydi. Bu yol Üsküdar?dan başlıyor, Gebze, İzmit, Bolu, Gerede, Çerkeş, Tosya, Merzifon, Tokat üzerinden Sivas?a ulaşıyor,  buradan da Malatya, Harput, Diyarbakır, Nusaybin, Musul şehirlerinden geçerek devam ediyordu. Sivas ve yol kelimelerini bir arada zikrettiğimizde Halil Rıfat Paşa?yı hatırlamadan geçemeyiz.  ?Gidemediğin yer senin değildir? diyen Halil Rıfat Paşa, Sivas?a yaptırdığı yollarla dillere destan olmuştur. Yaklaşık 1300 km yeni yol yaptıran ve mevcut yolları tamir ettiren Paşa sayesinde Sivas, Celali isyanlarından dolayı yaklaşık iki asır süren perişanlıktan kurtulmaya başlamıştı. Yol ve Sivas kelimelerinin bana hatırlattığı son şey bir eski fotoğraftır. 1930 yılına ait bu fotoğrafta: ?Sivas?a ilk kez tren gelmiştir ve halk bu sebepten dolayı bayram etmektedir.? İşte o fotoğrafta belgelenen demiryolu hattı ile Sivas, Haydarpaşa ? Kars, Haydarpaşa ? Kurtalan ve Sivas ? Samsun hatlarının ortasında yer alarak yine bir kavşak hizmeti yapmıştır. Bu yazımı, ?o fotoğrafın yenisini çektirmek bize nasip olacak mı acaba?? diye sabırsızlandığımı ifade etmeden bitiremeyeceğim. Çünkü bize hızlı tren sözü 2007 seçimleri öncesinde müjdelenmişti ve 2011 yılının sonuna kadar bitecek diye söz verilmişti. Hükümet meydanında Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve henüz partisinden istifa etmemiş olan Abdüllatif Şener birlikte vermişlerdi bu müjdeyi ve sözü? Projede başta yer almayan Kayseri, - her zaman olduğu gibi - bu yarışa da arkamızda başladı ve bizi solladı. Şimdi bize hızlı tren 2016 gelecek diyorlar. İnanmaya inanıyoruz ama bir kere daha soruyoruz: Hani veeerdiğin sööözleer?

Anahtar Kelimeler: 0