Altınyayla?da Sarissa şehri ve Kral Yolu?ndan başka önemli tarihi eserler de vardır. Kanaatimizce en önemli eser Merkez Camii olsa gerektir.[5] Merkez Camii içine ilk giren insanı orijinal boyama sistemi ve tezyinatı ile adeta büyülemektedir. Halk arasında büyük Cami olarak bilinir. 1895 yılında bugünkü şekliyle onarılan camiinin içerisinde namaz kılan insanlardan kendilerini asırlar öncesinin manevi ikliminde hissettiklerini duymuştum. Ben de oraya her gittiğimde aynı duyguların beni içten içe kapladığını hissederim.
Altınyayla Sivas?ın tarihi ve kültürel dokusu en otantik ve zengin ilçelerinden birisidir. Sivas İline uzaklığı 80 km?dir. Yüzölçümü 650 kilometrekaredir. İlçenin rakımı 1416 metredir. Altınyayla?nın kuzeybatısında Şarkışla, Kuzeydoğusunda Ulaş ve Sivas, güneydoğusunda Kangal, güneybatısında Pınarbaşı (Kayseri) ile çevrili bulunmaktadır. Altınyayla Osmanlılar döneminde ?Kara Tonus Nahiyesi? olarak Yeni-İl kazasının önemli idari yapılanmalarından birisiydi. Tarihi kaynaklarımızda Tonus ile ilgili kayıtlara Sivas Vilayeti?nin Yeni İl Kazası?na bağlı bir nahiye olarak rastlarız. 1583 tarihli Tapu Tahrir Defterinde ?Kara Tonus Nahiyesi? olarak ismi geçmektedir.[6] 1583 tarihli Tapu Tarir Defteri?ndeki[7] bir kayıtta Kara Tonus Nahiyesi?nin Altındiğin Köyü, nahiyenin en büyük köyü olarak kaydedilmiştir. Söz konusu kayıtta ayrıca ?nefs-i nahiye? yani nahiye merkezi görünmediğinden Altındiğin Köyü?nün günümüzün Altınyayla İlçesinin eski ismi olduğunu söyleyebiliriz. Her ne kadar bir çok araştırmacı Altınyayla isminin kadınların çok altın takı takınmasından kaynaklandığını iddia etse de kanaatimizce Araştırmacı Salih Şahin?in bu tespitinin çok isabetli olduğunu düşünüyoruz. Bu bilgiler ve sahip olduğu tarihî eserler bize Altınyayla?nın köklü bir tarih ve kültürel geleneğe sahip olduğunu gösterir diyebiliriz[8]. Kale ve Deliilyas adında iki tane kasaba ve 14 köye ve toplam 15850 nüfusa sahip mütevazi ve şirin bir ilçe olmasına rağmen Anadolu Türk kültürünün tarihi değerlerini bünyesinde barındıran bir yerdir. Altınyayla?da şu an yaşayan sülaleler takriben 16.yy da buraya yerleşmiş Türkmen gruplarıdır.
Bu bölgede yerleşik hayata geçmiş köylerle birlikte, çok sayıda konar-göçer hayata devam eden Türkmen toplulukları da bulunmaktaydı. Türkmenler hayatlarını hayvancılığa bağlı olarak devam ettirdikleri için yazın kendilerine tahsis edilmiş bu yaylak alanlarında kışın ise Halep ve Şam taraflarına gitmekteydiler. Bu Türkmen toplulukları sahip oldukları sürüleriyle birlikte Halep ile Uzunyayla arasında gidip gelmekteydiler. Baharın gelmesiyle birlikte Halep?ten koyun ve deve sürüleriyle birlikte yürüyüşe geçen Türkmen toplulukları uzun, yorucu ve tehlikeli bir yolculuk serüveninden sonra Anadolu?nun uçsuz bucaksız yaylalarına kadar gelmekteydiler. Daha önceden belirlenmiş olan yaylak alanlarına oba oba, cemaat cemaat yerleşen Türkmenler, burada yeni bir hayat tarzına bürünerek yaşamlarını sonbahara kadar devam ettirmekteydiler. Türkmen gelenek, görenek ve yaşam tarzıyla Anadolu bozkırlarını canlandıran Türkmen boyları arasında Kara Tonus dağlarının eteklerinde çadırlarıyla obalar halinde bulunan Ağcalı obası, Pehlivanlı, Pörnek, Reyhanlı, Bayındırlı, Danişmentli?ye bağlı Boynu inceli, Kürt Mihmadlu, Hacı Osman, Salarlı, Merkili, Harmandalı, Şarklı, Sandıklı, Savcı, Beğdilli, Çağırganlı, Çongar, Çiğdemli, Danişmentli, Delili, Deliceli, Demirciler, Fakılı (Fakihli), Geven, Karacagövdeli, Tumanlı, Kurtlu Kaya, Turhasanlı, Salmanlı, Karalı, Kuleli, Sermayeli, Karamanlı, Kürt Teğin, Küçük Kürt Mihmatlı, Kaşıkçı, Bıçakçı, Civanşir, Hasanlı, Ovacık Hasanlı, Cemaati Kistan, Yeni Alili, Alemli, Sadılı, Güçlü Karamanlı, Kara Halil, Küşte, Faideli Avşarı, Çöplü, Cemaati Sadcalı, Kapaklı Ceridi, Yahşihanlı, Kuzculık, Şatırlı Uşağı, Köngeli, Kazıklı Ceridi, Sultan Seydi Gazi ve Ulaşlı gibi bir çok konar göçer Türkmen aşiretiyle birlikte Şam Bayadı boyuna mansup cemaatlerden Altındiğin[9], Gümüşdiğin, Yassıpınar, Gazimağarası, Karacaşehir (Deli İlyaslı) gibi köylerde yerleşik hayata geçen cemaatler de bulunmaktaydılar.[10]
Gerek tarihi eserlerden gerekse şifahi kaynaklardan edindiğimiz bilgileri karşılaştırdığımız zaman bu grupların köken olarak Halep Türkmenleri ve Şam Bayatları olarak bilinen yaz aylarında Suriye(Şam)?a giden yaz aylarında buraya gelen Oğuz boylarından olduğunu görüyoruz. Altınyayla?nın çok zengin bir folkloru vardır. Altınyayla ve çevresinde örf, adet, inanç ve geleneklerle ilgili yüzeysel bir araştırma yapanlar her köyde eski Türk inançlarının İslam dini ile karışmış şekli ile karşılaşacaktır. Doğumdan ta ki ölüme kadar hayatın çeşitli safhaları ile ilgili araştırma yapanlar zengin kaynaklara ulaşacaktır. Bu konuda halen araştırma yapmakta olan birisi olarak şunu iddia ediyorum, Altınyayla yöresinden sadece ağıt kültürü ile ilgili birkaç ciltlik eser yazılabilir. Altınyayla, coğrafi konum, yeryüzü şekilleri, iklim ve yapı bakımından tipik bir Sivas görüntüsü vermektedir. Kanaatimizce Altınyayla ilçesinin sosyal ve kültürel açıdan bu kadar zengin olmasının en önemli sebeplerinden birisi buraya asırlar öncesinden yerleşmiş Türkmen topluluklarının sahip olduğu orijinal Türk kültürü olsa gerekir. Ve hatta folklorik değerleri, örf, adet ve inançları açısından modernizmin tahrif edici etkisinden en az etkilenmiş yerlerden birisidir diyebiliriz.
Altınyayla?nın en az tarihi kadar bir diğer güçlü yönü de şüphesiz edebiyattır. Sivas?ın en güçlü halk şairlerinden Kusurî, Ruhsatî, Nedimî, Kenanî, Şurbî ve Aşık Talibî COŞKUN Altınyaylalı?dır. Bunların yanında irili ufaklı yaklaşık 25 tane halk şairi vardır.[11]
Altınyayla?nın manevi mimarları diyebileceğimiz, gönül ehli, mutasavvıf, yıllardır yöre insanına hizmet etmiş büyük şahsiyetlerinden de söz etmemiz gerekir. Sivas ve çevresinde hemen herkes tarafından tanınmasına ve halen kabri ziyaret edilmesine rağmen Kürkçüyurtlu Hacı Mehmet Efendi(Saçlı Baba(Ö.1992) yörede bir çok insan tarafından bilinmemektedir.[12] Sivas?ta bir çok seçkin insandan Saçlı babanın kerametlerini dinlemişimdir. Hatta Şam?dan getirdiği kitapları satarak 1955 yılında Ulu Camii?nin onarımına büyük katkı sağladığı da söylenir. Ulu Camii?nin bu tadilatına öncülük eden büyük mürşit İsmail Hakkı Efendi ile olan yakınlığını düşündüğümüz zaman olayı daha iyi anlayabiliriz. Yine Tahyurtlu H. Said Efendi(Ö. 1944) büyük bir alimdir.[13] Kayseri Hunat medresesinde eğitim görmüş ve hocalık yaptığı medresesinde yıllarca Altınyayla civarının insanından bir çok kimseyi yetiştirmiştir. Mezereli Bekir Efendi her ne kadar yöremizde pek bilinmese de Şarkışla hatta Sivas?ta yıllarca vaizlik vazifesinde bulunmuş ve medrese sistemiyle bir çok insan yetiştirmiştir.
Amacımız burada Altınyayla?nın bütün özelliklerini anlatmak değildir. Bir mekanı anlatmaktan daha çok görmek daha önemlidir. Altınyayla?nın özellikle ilk baharı ziyaret eden herkesi etkiler çünkü geniş Tonus Ovası rengarenk çiçeklerle donanmıştır. Kara Tonus dağlarını buram buram kekik kokusu kaplamıştır. Altınyaylalı Gülyâni?nin bir beytinde dediği gibi;
Nasıl etsem ne söylesem
Ne kadar methin eylesem
Az gelir daha ne desem
Elleriniz Tonus Köyü
Yine Altınyayla?nın önemli Âşıklarından Kenanî?nin oğlu Rahmi Tekmen?in söylediği;
Altınyayla yaylaların hasıdır
Uzaklardan gelen turna sesidir
Güzeli gösteren altın fesidir
Altınyayla güzellerin harmanı
Dörtlüğünde Altınyayla?nın yaylasıyla, suyuyla, turnasıyla, fesiyle klasik bir Anadolu kültürüne sahip olduğunu çok güzel ifade etmiştir. Gerçekten de Altınyayla?ya bahar ayında giden bir insan engin Tonus Ovasında gördüğü güzellikler karşısında hayran kalmaktan kendisini alamaz ve yaylaların hası olduğunu kendi diliyle ifade etmekten başka çare bulamaz diye düşünüyorum.
Altınyayla 1991 yılında ilçe statüsüne kavuşmuş ve hızla gelişmektedir. Altınyayla?nın tarihi derinliğine ve isminin büyüklüğüne yakışır bir şekilde gelişip, kalkınabilmesi için Altınyaylalılara ve Altınyaylalı yöneticilere büyük görevler düşmektedir. İnanıyoruz ki Altınyaylalılar tarihi ve kültürel değerlerine sahip çıktıkları sürece daha da gelişecek ve Sivas?ın önemli ilçelerinden birisi olmayı sürdürecektir.