BU BİR DİN SORUNU DEĞİL, KÜLTÜR SORUNUDUR

BU BİR DİN SORUNU DEĞİL, KÜLTÜR SORUNUDUR

Her yeni yılın yaklaştığı günlerde hindi satışları artsa da, yılbaşında hindi kesip yemenin Hıristiyan âdeti zannedilmesi yüzünden ülkemizdeki hindi üreticileri gereksiz bir handikapla karşı karşıya kalmaktadır.

Yurdumuzda “BESD-BİR – Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği” adında bir sivil toplum kuruluşunun bulunduğunu öğrendim. Bu dernek, tavuk ve hindi gibi kanatlı et üreticilerini ve yetiştiricilerini bir çatı altında temsil etmektedir.

Her yeni yılın yaklaştığı günlerde hindi satışları artsa da, yılbaşında hindi kesip yemenin Hıristiyan âdeti zannedilmesi yüzünden ülkemizdeki hindi üreticileri gereksiz bir handikapla karşı karşıya kalmaktadır.

Her yıl yeni yıl yaklaşırken yayımlamayı gelenek hâline getirdiğim bir anımı bu yıl da yazmak istedim. Bu yazıya BESD-BİR’in adını anarak başlamamın sebebi, hindinin dünya ticaretindeki ilk temsilcisinin biz olduğumuz gerçeğini onlara da hatırlatmaktır. Hindi üretimini zaten bu bilinçle yapıyorlarsa ne âlâ…

Bu yazı, bir zamanlar yurdumuzun pek çok ilinde “culuh” ya da “aloalo” adıyla bilinen bir kümes hayvanının, yalnızca İstanbul’da “hindi” adıyla anılmış olmasının da hikâyesidir. Ancak son yüz yılda İstanbullulara uyarak hindi dediğimiz bu kuşa, İngilizce konuşulan ülkelerde turkey dendiğini de hatırlarsınız.

Uluslararası alanda ülkemizin de “Turkey” adıyla anılması hepimizin canını sıkmıştır. Nitekim 2021 yılında dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Birleşmiş Milletler’e başvurarak uluslararası alanda “Turkey” yerine “Türkiye” adının kullanılmasını talep etmiştir. Bu talep doğrultusunda Birleşmiş Milletler dâhil birçok uluslararası kuruluş konuyu değerlendirmiş ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2023 yılında “Türkiye” isminin resmî olarak kullanılmasına karar vermiştir.

Bizim hindi dediğimiz kümes hayvanına uluslararası alanda turkey denilmesinin sebebi olarak, Afrika kökenli ve Avrupalıların eskiden guineafowl adını verdikleri, hindiye benzeyen bir kuşun Osmanlılar aracılığıyla Avrupa’ya taşınması ve bu nedenle Turkish fowl (Türk kazı) olarak anılması gösterilir. Zamanla bu adın turkeyye dönüştüğü ileri sürülür.

Ancak bana göre daha gerçekçi olan ikinci bir açıklama vardır. Bunu, Michigan Üniversitesi’nde çalıştığım dönemde laboratuvar şefimiz olan İsveç asıllı Prof. Dr. Larry Donald Noodén’in Şükran Günü sofrasında bizzat yaşayarak öğrenmiştim.

Amerikalıların meşhur Thanksgiving (Şükran Günü) yaklaşmış, çarşı pazar hareketlenmişti. O günlerde Dr. Noodén bana, laboratuvarda çalışanları Şükran Günü’nde evine davet etmek istediğini; tanıdığı Tunuslu bir kasap olduğunu ve eğer ben ve eşim daveti kabul edersek, yiyeceğimiz hindiyi Müslüman usullerine göre kestirebileceğini söylemişti. Daveti memnuniyetle kabul ettim.

Araştırma ekibimizde Mahesh adında Hintli genç bir delikanlı da vardı. Yeni evliydi ve henüz çocukları yoktu. Onlar da davet edilmişti. Sofrada iki Amerikalı meslektaşımız daha bulunacaktı. Böylece iki çocuklu Noodén ailesiyle birlikte toplam on kişi olacaktık.

Masada Mahesh ile yan yana, Dr. Noodén ise onun karşısında oturuyordu. Yemeğe başlamadan önce Dr. Noodén, ortaokul çağındaki oğlu Lars’tan Şükran Günü’nün neden kutlandığını anlatmasını istedi. Lars ayağa kalktı, selam verdi ve anlatmaya başladı:

Amerika’ya yerleşmek için gelen İngiliz göçmenler, aylar süren yolculuktan sonra aç, ilaçsız ve hasta hâlde Amerika’ya ulaşmışlardı. Onları Amerikan yerlileri karşılamış, yiyecek vermiş ve o gün ilk kez gördükleri, adını bilmedikleri bir kuşu birlikte yemişlerdi. Zamanla zenginleşen bu göçmenler, liderleri Vali William Bradford’un öncülüğünde Kasım ayının son Perşembe günü büyük bir ziyafet düzenlemiş ve yerlileri davet etmişlerdi. O günden sonra her yıl aynı günde hindi kesip Allah’a şükretmek gelenek hâline gelmişti.

Yemeğe başlamak üzereyken Dr. Noodén birden irkilerek:
“Oh my God! How could I not have thought of that?” dedi ve Mahesh’e dönerek, eğer vejeteryansa hindi yemek zorunda olmadığını söyledi.

Mahesh ise Hindistan’da bu kuşun pek bilinmediğini, ancak kendisinin ve eşinin yediğini belirtti.

“Hindistan’da bilinmiyor” demesi bana tuhaf gelmişti. “Biz bu kuşa hindi diyoruz; yani Hindistan’a ait,” deyince Mahesh sakin bir şekilde:
“Dünyanın yarısı bu kuşa turkey diyor,” dedi.

Bu sırada Dr. Noodén meseleyi şöyle açıkladı:

Kristof Kolomb, batıya giderek Hindistan’a ulaşacağını düşünmüş; vardığı toprakları Hindistan zannetmişti. Bu yanlış algı Avrupa’ya yayılınca, maceraperest gemiciler “Hindistan’dan” getirdiklerini söyledikleri malları satmaya çalışmışlardı. Sonunda bu mallar Osmanlı Sultanı II. Bayezid’e sunulmuş, sultan da bu kuşlara hindi adını vermişti. Türkler hindiyi üretip Avrupa’ya satmış, Avrupalılar da bu kuşa turkey demişlerdi.

Bugüne kadar kültürü tanımlamaya çalışan çok sayıda düşünür olmuştur. Ancak aynı kuşa birinin hindi, diğerinin turkey demesi; adlandırılanın nesne değil, algı olduğunu açıkça göstermektedir.

Bu durum bana şu tanımı ilham etmiştir:
Kültür, algılamanın biçimlenmiş hâlidir.

Bu vesileyle Amerikalıların Kasım ayının son Perşembe günü kutladıkları Şükran Günü’nün, yılbaşı kutlamasıyla bir ilgisi olmadığını da belirtmiş olayım.

Yeni yılın herkese sağlık ve mutluluk getirmesini dilerim.



Anahtar Kelimeler: SORUNU DEĞİL KÜLTÜR SORUNUDUR