Dünyada kendi tarihi yüzünden ayrışan, ayrıştırılan bir millet daha var mıdır acaba? Geçmişi, olayları ve olguları yaşandığı tarih itibarı ile kabul edemeyen bir millet... Üstelik zamanındaki gerçekleri bir kenara bırakıp yaşanmışlıkların kime göre doğru, kime göre yanlış olduğu muamma iken...
Tarih; objektif mi, subjektif midir? Tartışmaları olan biteni hayretle takip ediyoruz. Tartışmaların kime fayda sağladığı ise ayrı bir konu. Son zamanlarda artan bu tartışma bir toplum mühendisliği çalışması mı yoksa? Ciddi anlamda bu işin arkasında birileri varsa mutlaka ortaya çıkarılmalı...
Tarihe yorum katılmalı mı? Günün şartlarına göre alınmış kararlar, üretilmiş politikaları eleştirmek, üzerinde düşünmek, ders çıkarmaktan öte toplumun bir kesmini diğer kesmine düşman edecek bir sürü adam peydah oluyor. Üstelik bu tarihi şahsiyetler üzerinden yapılıyor. Kesintisiz Türk tarihi algıların, alıcıların elinde oyuncak oluyor.
Sevenini cenazesinde dahi görmeye tahammülü olmadığını, yendiği devletlere milletlere benzemekle, onlardan hukuk ve sistem ithal etmekle suçladığı devlet kurucusunu eleştirirken başında Yunan fesi olanlar mı dersiniz...
Abdülhamid'e istibdat eleştirisi yaparken aidiyet hissettiği yapılar içindeki antidemokratik uygulamalara ses çıkarmayan tatlı su solcularımız mı dersiniz?
Osmanlıcılık oynarken; duraklama ve gerileme devirlerini bir kenara bırakan, Osmanlı'nın yıkılışını İttihatçılara bağlayan, saltanat ve hilafet üzerinden yıkıcı propaganda yapanlara hangi Osmanlı? diye sormak gerek.
Osmanlıyı borç batağına sürüklenmekle eleştirirken; Cumhuriyet Tarihinin ilk dış borçlarını, Marshall yardımlarının alınışı ile kapatılan uçak fabrikalarını liberal solcularımıza sormak gerek...
Birileri var; Mustafa Kemal Atatürk düşmanlıkları nedeni ile neredeyse kurtuluş savaşı vermedik, savaşmadık diyecekler. Buna karşılık ise Osmanlıya küfür edip saldıranlar. Taraf olmadan kaynaklı kıyaslamalar kör bağnazlığa dönüşüyor artık.
Bir yığın örnekle eleştiri yapmak mümkün. Ancak okumayı sevmeyen daha çok dinlediği, duyduğu ile amel eden bir halkımız var ve bazı çevreler bunu çok iyi kullanıyor. Tek bir arşiv karıştırmamış, bir tek bilimsel makale okumamış insanları tarihçi kimliği ve kisvesi altında kandırmak hele de bunu ideoljiler ile süslemek çok moda. Bırakalım tarihi tarihçiler objektif bir şekilde aktarsın bize ve gelecek nesillere. Bir ayrıştırma konusu da tarihimiz ve tarihi büyüklerimiz olmasın. Onların herbiri yanlışları ve doğruları ile Türk tarihinin bir parçasıdır. Sevilmek değil belki ancak saygıyı hak ediyorlar. Özellikle küfür edilmemesi tarihe olan saygımızın gereği olmalı.
Ders alınmış tarihi hazinemiz bize bugünü ve yarını inşaa etmekte ışık tutacaktır. Hatalar yapıldığı günün şartlarında çok normal ve elzem olmuş olabilir. Tarihi böyle değerlendirerek önümüze bakarsak daha sağlıklı bir gelecek kurulacaktır. Alper Tunga ve Saka Türkleri ile başlayan devletleşme tarihimizde; Hun da bizimdir, Göktürk de bizimdir, Selçuklular da bizimdir, Osmanlı da bizimdir Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bizimdir. Onların kurucuları da idarecileri de bizimdir.
Her zaman olduğu gibi bu aziz millet yine sağduyulu davranarak neyin yanında yer alacağının kararını verecektir. Kimse avuçlarını ovuşturmasın...