Bir Sistem Eleştirisi, Yönetim , Yönetici, SORUMSUZLUK, Denetim...

Bir Sistem Eleştirisi, Yönetim , Yönetici, SORUMSUZLUK, Denetim...

Son günlerde kamuoyunu çokça meşgul eden kurumlar ve yöneticileri nazarında aslında ülkemize getirilen Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sisteminin eksikleri ve yanlış uygulamalarından bahsedeceğiz bu yazımızda.

Yeni hükümet sistemimizin ikinci dönemi dolu dizgin yaşanıyor. Ancak görünen o ki murad edilen sonuca ulaşılamadı gibi. Çünkü bu sistemi öven ve savunan kesimler dahi artık anayasa değişikliği ile sistemin değişebileceği konusunda neredeyse hem fikir. Evet %50+1 oy ile belki hükümet kurmak kolaylaştı ancak meclis çoğunluğunun olmaması halinde çerçevesi kanunlarla çizilmiş Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile ülke yönetmekte bir o kadar zorlaştı.

Yazımızın asıl konusu olan denetimsiz, olağanüstü yetkili ve icraatlarından sorumsuz bir hükümet modeli en alt kadrolarına kadar sirayet etmiş durumda. Bu özellikteki bir İktidarın bürokratik kadroları da aynı hakları kullanma ve kullandırma derdindeler. Sivas kamuoyunda konuşulanlar, yerel basında yer alan haberlerden Türasaş Sivas Bölge Müdürlüğünde olan bitenin de yeni sistemin bir olumsuzluğu olarak değerlendiriyoruz. Hal böyle olunca; şaibelerin, iddiaların ve konuşulan usulsüzlüklerin önü alınamaz hale geliyor.Son günlerde şehrimizin güzide kurumu Türasaş Sivas Bölge Müdürlüğünün muhatap olduğu, soruşturulduğu konulara bakınca üzülmemek elde değil. Kayıp malzemeler, bir türlü yapılamayan ihaleler, çevresel atık ile hurda ayrımı yapamayan(!) kadrolar, şartnamelere aykırı alınan malzemeler, yönetici eş dost ve akrabalarının taşeron adı altında işe alınması, çalışanların değil çalışan yakınlarının oturduğu usulsüz lojman tahsisleri, yönetici yakınlarının Türasaş'tan iş alan Firmalarda çalışması, çalışanlara uygulanan mobbing, kurum içinden sürekli dışarıya bilgi ve belge sızdırılması. Bütün bu olup bitenler Kurumda büyük bir güven bunalımının yaşandığını, yönetimin alt kadroya, alt kadronun yönetime güvenmedigini ortaya koyuyor. Böyle giderse yöneticilerden umudunu kesen çalışanlar sorunların çözümünü farklı yerlere başvurarak aramaya başlayacaktır. Anlaşılıyor ki; Kurum yönetilemiyor ve büyük bir yönetim zafiyeti var. Bu olup bitenlere karşı tüm yöneticilerin sorunların üzerine gitmektense, sümen altı etme çabaları ve seyirci kalmaları ise Kurumun geleceği adına umutları tüketiyor.

Sistem eleştirimizin ana fikrinden ayrılmadan; yeni yönetim sisteminin eksikliği veya alt kadrolarda yanlış yorumlanmasının faturasını 100 yıllık kurumlarımız ve şehrimiz ödüyor. Yukarıda bahsi geçen soruşturmalarda gelinen nokta ne? durum ne? İktidarın ittifak ortaklarının il yönetimleri, yerel siyasetçileri, vekilleri ile iş tutan, onlardan destek alan kamu yöneticileri; hesap vermez hale geldiler. Gerek kurum içi, gerek kurum dışı denetlemeler formaliteden olmaya, yapanın yanına kâr kaldığı usulsüzlükler çoğalmaya başladı. Teftişler; usulsüz işlemleri örtbas, sorumluları aklama için yol gösterici oluyormuş. İfade tutanaklarının yönlendirildiği, yöneticilerin adının ifadelerde geçmemesi için büyük uğraşlar verildiği konuşuluyor. Usulsüzlüğü ortaya çıkaranların cezalandırıldığı, sürgün edilmekle tehdit edildiği, mobbinge uğradığı yeni bir döneme geçiyoruz.

Teftiş raporları; gizlidir ve kamu adına müfettişlerin koruması altındadır. Görüyoruz ki; raporlar daha yerine ulaşmadan ifşa edilir oldu, çarşaf çarşaf elden ele dolaşan raporlar var. Resmi yazılar yerel medyaya servis ediliyor. Yöneticiler ise olan bitene seyirci kalıyor. Son 15-20 yıldır Sayıştay denetim ve raporları zaten ciddiye alınmıyor, TBMM'de gündem bile değil, hiç bir yaptırım gücü kalmadı ve bu raporlarla yolsuzluklar ortaya çıkarılmıyor artık. Teftiş raporları sonunda disiplin veya adli kovuşturmalar ise yapılmıyor nedense? Ne ülke genelinde ne yerel ölçekte denetimler sonucu açığa alınan, zararın rücu edildiği, meslekten ihraç edilen, savcılığa sevk edilen sorumluların haberlerine denk gelmiyoruz. Sınırsız sorumsuzluk sahibi yürütme sisteminin bürokratları da mevcut durumun türedi sorumsuzları olarak karşımıza çıkıyor. Hesap verme bir yana konusu suç teşkil eden her bir olayın üzeri kapatılıyor, sorumlular aynı görevde kalmaya devam ediyor.

Yozlaşma ve güç zehirlenmesi kamu yönetiminde aldı başını gidiyor. Liyakatsiz, kifayetsiz ve vizyonsuz yöneticiler; siyasilerin oyuncağı olmuş durumda. Bir üst makama gelmek, makamında bir gün daha kalmak için siyasilerin bir dediğini iki etmeyen yönetici modeli yeni gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Siyasilerin kullanmasına elverişli, omurgasız bir kamu yönetimi var bu gerçekliğin içinde. Biribirlerini kullanan siyasiler ve bürokratlar yeni yönetim sisteminin bir ürünü oldu.

Olan; tüyü bitmemiş yetimin hakkına, kamu kaynaklarına, ülkenin geleceğine oluyor.