Kazanma –kaybetme psikolojisi birey-cemiyet-camia ve taraftarı için itici-yıkıcı etkiye sahiptir. Yine galibiyet- mağlubiyet duygusu; grupları, toplumları toparlama, dağıtma-parçalama kabiliyetine haiz önemli bir enerjinin dışavurumunu yansıtır.. Keza spor müsabakaları, partilerin seçim rekabetleri yönetici-mensupların hayal kırıklığı, yaşadıkları sevinç gibi duygu yoğunluğu kitleleri fert ve örgütleri domine eden önemli bir faktördür. Bu vesile ile yapılan seçimlerin ülkemize ve vatan ve devlete hayırlı olmasını diliyorum.
İlk tur oylamada vatandaş henüz son sözünü söylemedi, son sözünü 2.tur oylamaya sakladı. Elbette her seçim sonucu anlı, şanlı analizciler, yorumcular, strateji uzmanıyım diyen her şeye balıklama dalan acemi yüzücüler misali ortada kaldılar. Seçime katılan partiler sonuçları kendi zaviyelerinden kazandım, kazandık diye söyleye dursunlar. Ama kazın ayağı öyle gözükmüyor. Türkiye hayli badireli zor bir yola girdi ve bu yolun sonu, umarım çıkmaz sokak olmaz.
Seçimler öncesi az da olsa gevşeyen piyasa yeniden gemiyi azıya alması an meselesi, para, döviz cephesi ise içler acısı vatandaş sarmala yakalamış vaziyette merkez bankası dövizi baskılamak adına yapmadığı âli Cengiz oyunu kalmadı. Bankaların altın ve döviz alım ve satım makası dudak uçuklatıyor aynı zamanda dolaylı müdahale ediyor. Sanayi işletmeleri diğer ülke işletmeleri ile rekabette zorlanıyor.
Bu şartlarda yapılacak Cumhurbaşkanı seçimi yeni hamle, strateji ve oluşumlara sebep olacağını şimdiden görülüyor. Bakalım nasıl şekillenecek, kim kimin oyuna muhtaç olacak, siyaset camiasında adı hissedilmeyen Özdağ ve Oğan ikilisi ne diyecek, ne isteyecek, Ogan ve Özdağ’ı kapının önüne koyan MHP ve adam yerine koymayan Erdoğan nasıl bir U dönüşü yapacak birkaç güne göreceğiz.
Muhalefet cephesi afallamış gözüküyor. İYİ ve CHP partileri stratejik hataların bedelini nasıl öder bilinmez, ama gözüken şımarmaya hazır Marksist, komünist takımın CHP’ye ihanet ettiği. İYİ parti merkez sağ siyaset anlayışını iflas ettiği, parti tabanının tam desteğinin sandığa yansımadığıdır. Saadet partililer yine şark kurnazlığı ile nasıl olsa ittifaktan vekil çıkacak, Oğul Erbakan’a yüklenelim de mecliste Müslüman vekil sayısı çoğalsın düşüncesinin rol oynadığını düşündürüyor. Yine CHP’ye oy veren Kürt seçmenin kararlı, Alevi seçmenin çekingen olduğu izlenimini veriyor.. Bilderbergçi Babacan’ın ve Davutoğlu’nun ittifaka katı sunmadığını, ancak Erdoğan’a karşın Kılıçtaroğlu’nun yanında bulunmaları Muhafazakâr- SUNNİ kesimin öfkesine set çektiği söylenebilir.
Keza seçimin galibi olarak milliyetçi siyasetin olduğu yönünde yoğun bir söylem ifade ediliyor, bu durum her milliyetçi bireyin onurunu okşayan ve hasreti duyulan, beklenen ve özlenen bir tabloyu hazineler değerinde bizlere hediye eder. Ancak yarım asırlık milliyetçi hareketin serüveni bize esaslı bir galibiyet hediye etmekten hayli uzak duruyor.
Ana akım MHP doksanlı yılardan itibaren kendi iç bünyesinden doğan milliyetçi partiler ile çekişmek, rekabet etmek zorunda kalması hayli düşündürücü olsa gerekir. Ömer Seyfettin’in doğuran ev hikâyesine benziyor. Her seçim önü yeni bir milliyetçi parti çıkıyor bünyesinden. Ancak garip bir durum da ortaya çıkmıyor değil, böylesi amip bölünmesine rağmen alttan kendiliğinden gelen bir oy potansiyeli bu kopuşu elimine edebiliyor. Siyaset Sosyolojisinin tez konusu olabilecek bir durum var ortada. Kendiliğinden oluşan bu enerjinin MHP şahsında oya tahvil edilmesi yönetici-elit kesime rahat nefes aldırıyor. Hal böyle olunca yönetici kesim hiç kimseye minnet duygusu duymuyor, her işe kendi zaviyelerinden bakıyorlar.
Kayıplar hanesi daima açık kalır. Kazandım, kazandık denilen en rahat günlerde dahi kayıplar son bulmaz. Atsıza izafeten söylenen bir söz var. “Her devrin mağlubu” doğru veya yanlış olsa da yerinde bir tanımlama olarak görürüm. Her dönemin mağlubu Türk milliyetçiliği oldu. Seksen öncesi vareste tutulursa, sair zamanlarda parçalanarak, bölünerek, kendi veya birilerinin eliyle hep kaybeden olduk. Milliyetçi siyasetin kökü benim diyen MHP, MHP siyasetini sapma olarak gören BBP hareketi, yakın zamanın İP, dâhil ülkücülerin rahat nefes almalarını, iktidarlar olmalarını becermediler. Birincil amaç iktidar olmak iken siyasete güç odaklarının gölgesinde kalmak alışkın olmadığımız bir durum ortaya çıkardı. Üretilen, seslendirilen sloganı sosyal hayatta geçerli akçe yapamadılar. Hak, hukuk, adalet gibi umdeler bir dönemim en gür sesleri ile yankılanırdı, şimdi CHP aynı sloganı kullanıyor ne acı değil mi! Siyaseten başarısız olduk. Her devrin de mağlubu, oysaki gönül isterdi ki gümbürtüsü dünyadan duyulan, hiç bitmeyen bir vaveyla olalım.
28 Mayıs 23 tarihine kalan CB seçimi halkın değdi olacak, az fark ile çekişmeli geçecek olan seçimin galibi kim olur şimdilik, siyasette bir gün dahi uzun olduğunu görüyoruz, belli değil. Ancak şahsen değişimden yana tavrım halen daha geçerli. Hani derler ya bu sıklet, bu teraziyi kaldırmaz. Cumhur ittifakı seçimin galibi olsa da ülkenin çivisi çıktı. Bu terzinin attığı dikiş tutmayacaktır.
Kalın sağlıcakla.