Efsane ses ozan Karani (İbrahim Berk )
" Zor geliyor ayrılamam köyümden " demişti.
Ayrıldılar. Dönüp dönüp mazilerine baktılar, duygulandılar, efkarlandılar. Sicimle sıkı sıkı sarılmış bir yatak bir sepet, bir tahta bavulla ağyardan aşağı hem hüzün hemde ne yapacağını bilememenin çaresizliği içinde,tehirli gelen Kurtalan posta trenine bindiler, yeşil muşambalı üçüncü mevki kompartımanına oturdular, tütün tabakasından çıkardıkları tütünü yakıp yol aldılar başkente.
Ankara'ya indiklerinde Gar'da insan seli, sağa sola koşuşturan telaşlı ayak sesleri arasında kendilerini yalnız hissettiler, kaderlerini değiştirmeye muktedir değillerdi ya ! İç geçirerek kaderimiz bu dediler. Gamlı ve yorgun gözlerini ovalıyarak yürüdüler. Yürüdüler Tuzluçayıra, Mamak sırtlarına, Karşıyaka'ya...
Akraba evlerine yerleştiler, kaldıkları evlerde kendilerini sığıntı gibi hissettiler. Akrabalarına fazla yük olmamak için inşaatlara,marangoz atölyelerine, gazete matbaalarına, ayakkabı boyacılığına,otel temizliğine,araba tamirciliğine, odacılığa,kapıcılığa dağıldılar tek tek.Tan ağarırken koştular Cebeci'ye, Kızılay'a, Ulus'a, Çankaya'ya...Torpilleri yoktu tanıdıkları bir bakan bir milletvekili, bir bürokrat yoktu. Gazete ilanları da yoktu ilan kendileriydi. Nereye işçi alınacak kapı kapı dolaşıp birbirlerine haberdar ettiler.
Birbirlerine sahiplendiler,daldalandılar,kenetlendi ler. Azarlanmayı, horlanmayı göze aldılar lal oldu dilleri karşılık vermediler ekmek kapımız dediler çalıştılar çalıştılar çok çalıştılar... Mistik dayılarından,Nuriye bibilerinden, Mürteza abilerinden fikir aldılar danıştılar. Evsiz olamazdı yardımlaşmayı Zerk'ten öğrenmişlerdi. Gizli gizli hazırlık yaptılar tatil gününe denk getirdiler,usta,amale, kalıpçı kendileri oldular topluca çalıştılar bir günde iki oda bir hol dan oluşan gecekondular diktiler.
Zenginin villası,şatosu kendilerini ilgilendirmiyor du. Köylülerine yaptıkları her tarafı delikte olsa iki göz oda kendilerini çok mutlu ediyordu. Zor günlerde kalabalık sofra etrafında toplanıp bulgur pilavı ile bir demlik çay kendilerine yetiyordu.
Ankara'ya hem kar yağar, hem ayaz düşer zehir zıkkım zemheride o gecekondular nasıl ısınır nasil durulur bir bilseniz ? Aliminyum tencere çinko çaydanlık melamin tabaklar guzuneli soba aynalı dolap formika karyola demir somiye, Hz Ali'nin Zulfikarlı fotoğrafı, Atatürk'ün saatli fotoğrafı duvara asıldımı ev eşyaları tamamlanıyordu.
Yaptıkları gecekonduda taşları kırdılar toprak ettiler çöplüğe gül ektiler meyve ağaçları diktiler. Nakış işleyen eller, güğüm güğüm evlerine su taşıdı. Bakkalın kara kaplı veresiye defterine yazdırılıp maaş ta verilmek üzere alış veriş edildi.
Yokluğa karşı direndiler takvim yaprakları eskidi günler tükendi, kendileri dimdik ayakta kaldılar. Bahçelerine sac kurdular sac ekmeği sac üstü katmer yaptılar, toplanıp 6 kol köy üçlüsü oynadılar.
Et nerede ? Şarküteri nerede ? Lokanta nerede ? Al benili vitrinler, mağazalar nerede ? Biliyorlardı, bilmek istemediler. Tamah değillerdi ama elde yoktu avuçta yoktu. Köyünden beyaz torbalarla un,bulgur,yarma,patates gelirdi. Yoksa nasıl geçim sağlayacak nasıl çocuklarını üniversitelerde okutacaklardı, okumayı ve okutmayı çok istiyorlardı, çünkü onlar ilim irfan yuvası Zerk'te yetişmişlerdi.
Ankara'da mizahlarıyla şiirleriyle türküleriyle yatıp kalktılar. Aşık Karani'nin,Ali Kartal'ın, Etem Karagöllü'nün yanık sesleri yanık havalarıyla hüzünlendiler. Ozan Vahit'in dizeleriyle duygulandılar. Bazende yarenlik edilir Zerk yüreklerde yaşardı. Zerk'li düğünlerini gecekondunun sokağında, bahçesinde yapar, bahçeye ve balkonlara sofralar kurulur. Davullu zurnalı sazlı sözlü kendileri söyler kendileri oynar.
Kızlı erkekli halaya durulur bazen derin sevdalıklarda tomurcuklanır. Yakup Karagöllü'nün Haydar çavuşun Vahap Gül''ün Sivas ağırlaması, hoşbileziği,rışvan halayı dönmeleri izleyenleri bir hoş eder kendinden geçirir, tey tey sesleri Ayışığıyla kucaklaşır.
Zerk'li öyle bir örgütlendiki köylerinin adını yaşatmak, gelenek göreneklerine sahip çıkmak için dernekleştiler. Iyi günde kötü günde dernek yanımızda olsun dediler, yüz liraya çalıştılar on lirasını derneğine verdiler. Takvim sattılar ajanda sattılar dernek yeri aldılar. Güzel köyümün güzel insanları ak saçlı delikanlılar sizlere hürmetlerimi sunarım.
Zamanı gelince yöneticiliği oğullarına torunlarına bıraktılar. "Ben yaptım kurdum sen yönet yaşat toplumuna sahip çık dediler " Dernek mührünü gençlere verdiler. Gelecek kuşakların Ankara'da yaşayan insanlarımızdan ders alması lazım. Bir maaşla neler yaptılar neler. Türkiye'de ilk elliye giren öğrenciler yetiştirdiler. Olimpiyat ve Dünya şampiyonu boksörler yetiştirdiler. Dünyanın dört bir tarafında yaşayan Zerk'liler birbirlerine haber gönderdiler " Şu gün şu saatte Fırat'ın, Mustafa'nın maçı var " dediler. Zerk'liler televizyon ekranına odaklandılar, Boksörlerinin yumruk yediklerinde Zerk'li o yumruğu bağrında hissetti, Yumruk attıklarında zevkten dört köşe olup havalara uçtular. Karagöllü ailesinin gençlerinden Ahmet Türkiye satranç şampiyonu oldu.
Zerk'in karayağız delikanlıları elâ gözlü ceylanları okudular okudular okudular. Babalarının amcalarının dayılarının kapıcılık odacılık yaptığı dairelere müdür, şef, yönetici olarak döndüler gururla sevinçle.
Zerk'li analar kendi yaralarını kendileri sararlar, sulu gözlü analar Doyduk bibi,Fadime abla, Anakız hala, Fatma yenge, Nazife hala, ağulu acılar çektiğin dertlerini bölüştüğün, kederlendiğin, şenlendiğin, oğlunu everdiğin kızını gelin ettiğin torunlarını büyüttüğün, sığırcıkların serçelerin şakıdığı ellerinle küçük bir cennet yarattığın o gecekondular yıkılıyor. Soba yakamayacaksın kömürde taşıyamayacaksın ama emek verdiğin gecekondu yaşamın bir siyah beyaz fotoğraf gibi anılarda kalacak. İçin buruk emeğinin yıkılışını seyreceksin, kimbilir ne çok üzüleceksin !
Kemal SARIKARTAL
26 Aralık 2005