Tarih: 26.01.2025 21:47

Aldatıcı Politika’nın Büyüsüne kapılmak:

Facebook Twitter Linked-in

Bir an için farz edelim ki, Türkiye’de yaşayan her birey, salt olarak, milliyetçi oldu veya salt olarak dindar oldu. Bu ülke insanı ne kazanacak, refah, mutluluk, saadet, eşitlik, adalet, hak ve hürriyetler bağlamında ne kazanımı olacak. Geçmişte halka verilen vaatlerin kaçta kaçı gerçekleştirildi. Selçuklu, Osmanlı devri veya İslam devletleri devrinde vaat edilenlerin yüzde % 25’i gerçekleşti diyebilir miyiz? Açık yüreklilikle tarih bize hayır cevabını verir. O halde nedir bu amansız rekabet veya merhametsiz gaddarlık. Aynı topraklarda yaşayan vatandaşlarız. Aldatıcı politikanın büyüleyici yüzüne kanmanın bedelini, cemiyet olarak, siyasal kurumlar olarak çok ağır ödendiğini, yine tarih bize çok acı şekilde ifade eder. 
Son günlerde, iç siyaset kulvarı, her sabah bir öncekinden günden daha fazla sisli olmaya başladı. Sisler arasında yol bulmanın zorluğu hepimizce malumdur. Sabah sisi kısa sürede dağılmaz ise akşamın karanlığında hiçbir şey fark edilmez. Unutmayalım ki, karanlıklar, tehlikelerle, tuzaklar ile doludur. Şafak aydınlığı, politikanın karanlığında erir, bulutlaşıp buhar olur uçar gider. Boş yere aydınlığı bekler ömür tüketiriz. 
Bu tespitler sadece sağ siyasete ait değil, sol siyaset içinde aynı tespit ve öneriler geçerlidir. Ülkenin geneli solcu olsa yine ülke felah bulamayacaktır. Her iki sağ ve sol cenah politik yönlendiricileri de milleti derinden sarsacak tutum ve davranışlardan kaçınmak için azami gayret içinde olmaları icap ederken, gelin görün ki, olaylar, olgular ve yorumlar ala bildiğine, sert, katı ve merhametsizce halkın üzerine, üzerine serpiliyor. Unutmayalım ki, fırtına ekenler, kasırga biçer demiş atalarımız. Fikirler tohum, toplum, tarla muhasebesinde görülmüş olsa, toplumsal çatışma fikirlerin zıtlığından meydana gelir. Ve toplumsal çalkantılar, kontrollü çalkantıları çıkartanları içine çektiğini, geçmişte bizatihi şahit olduğumuz türden kavgalardı.  Yaşıt kuşaklarımız iyi bilirler. Yeni aynı zamanda kanı kaynayan genç kuşaklar için, her yeni gün, yeni bir fetih, huruç hareketi olabilir, öyle sayabilirler. Bir önceki kuşakları, ideallerini gerçekleştirmede, pasif, yetersiz, ödlek veya korkak olarak niteleyebilir. Lakin sert, katı ve merhametsiz kavganın bedelinin çok ağır ödendiğini ideolojik ve gizil yapıların tarihçeleri anlatırlar.
Bu gün bir arkadaşımla sohbet ederken nasılsın dedim, memleket gibi cevabını aldım. Memleket nasıl ki, dedim, karışık dedi. 
Yüzyıllar ötesinden seslenen, Farabi, ”Farabi zamanda da dünyada karışıklık çok. Farabiye nasıl düzelir diye sormuşlar. Düzelir demiş. Dünyaya bir hükümet kâfi, onun başına da bir filozof getirmeli” demiş. Biz dünya’dan vaaz geçtik, kendi ülkemizde adam gibi yaşayalım diyoruz. Ama her gün bir badire, felaket, siyasi olay ve tutuklama, gözaltı, birbirini suçlayan parti liderleri, birbirlerine meydan okuyan köşe yazarları, siyasetçi, bürokrat her köşeden farklı bir bağırtı, çağırtı üst tabaka böyle yaparsa taşra, alt tabaka ne yapar, çok daha köşeli yapar ne adap kalır, ne nezaket. Bizler kaygılarımızı dile getiriyoruz. Umarız politik mücadele kendi rayında gider de, toplum olarak “ Terörsüz bir Türkiye” kulağımıza çok hoş geliyor değil mi! Hoş tabi ki, ama hep söyleriz, Türkiye jeo politik, jeo stratejik konumu itibariyle kolay kolay rahat bırakılacak bir ülke olarak görülmüyor. Avrupa- Asya ve Afrika gibi kıtaların kesişme noktasında olması, Orta doğu,  Yakın Doğu ülkelerinin yeniden dizayn edildiği bir süreçte işi hayli zor görünüyor. 
İçerde, iktidarın “ YPG-PKK ve DEM-İmralı” hattında yaşanan süreçten hayli ümitli olduğu izlenimini çıkartmak mümkün. Şahsen, bu sürecin İktidar ittifakının beklediği gibi sonuçlanmasını zor görüyorum. Şartsız” silah bırakma, örgütün kendini fesih “gibi beklentilerin gerçekleşme şansını zayıf görüyorum. Farz edelim ki, denildiği gibi delikanlıca tamam dediler. Yine de devletin örgüt elemanlarına, genel af, genel bir iş imkânı, ı, hastaları var ise, tedavi, psikolojik sosyal destek gibi başlıklarda hayli terleyeceğini görüyorum. Bu arada bu sürece ülke içinde herkesin tamam demesi de beklenmemeli ve o kişi ve gruplara, yapılara karşı, silindir gibi ezici, ya benimlesin veya düşmanımsın anlayışına dönüşmemelidir. Farklı siyasi kimliklere söz hakkı verilmeli, her kes eteğinde ki, taşı dökmeli ki, toplumsal uzlaşı ve barış sağlanabilsin. Aldatıcı politikanın büyüsü olan, popülist teori ve pratiklerden, kral’dan çok kralcılardan uzak durularak süreç yönetilebilir olur. Aksi durumlarda, bir kanadın terörü biter, başka bir terörü başlar ki, ülkede değişen bir olmaz.  Birbirimizi ezmeye, büzmeye hiç ama hiç gerek yoktur. Bu ülke’de herkes yaşasın, herkes gülsün, hepimize yeter de artar bile.  Kalın sağlıcakla.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —