AĞAYI İYİ DİNLEYİN

AĞAYI İYİ DİNLEYİN

AĞAYI İYİ DİNLEYİN

Sivas?ın tarihine bakıldığında ne kadar önemli bir şehir olduğunu görmek mümkün. Bazen kurulan devletlere başkentlik yapmış, bazen eyalet olarak ülkenin mihenk taşlarından bir tanesi olmuş, bazen de kurulan yeni devletin rehberi olmuş. Tarihi dokusunu, tarihi eserleriyle işlemiş ve tabi ki birçok güzelliği içinde barındırmış. Bu ülkede çok az şehirde tarihi eserler günlük yaşantının içine dahil olmuştur, bazı şehirler bunu turizmin içine çekmeyi becerebilmiş, bazıları da ?ki Sivas bunun en iyi örneği-  elinde ki değeri kullanmayı becerememiş. Elimizde ki değerlerin hakkını verememe gibi üstün bir özelliğimiz var ki bu da zaten Sivas?ın gelişememesinin en büyük nedeni. Gelişmekten kastımızın sanayisinin ve işgücünün yüksek olması, insanların rahat yaşadığı sosyal bir şehir olduğunu söylemek lazım. Gel gör ki bizim becerisi yüksek yöneticilerimiz o kadar başarılı çalışmalar yaptılar ki taşralaşmaktan kendimizi alamadık.  Yani aslında markası olmayan şehrin en iyi markası bence bizim bu beceriksizler topluluğudur.

Ekim ayının sonunda Anadolu markaları toplantısı yapılacak ve bu toplantıya Ali Ağaoğlu konuşmacı olarak katılacak. Bu toplantıda Ağaoğlu markalaşmanın nasıl olduğunu, hangi süreçlerden geçildiğini ve nasıl bir vizyonla hareket edilmesi gerektiğini katılımcılara anlatacak. Bugüne kadar Sivasspor?dan başka markası olmayan Sivas için bu toplantı çok önemli bence. Katılımcıların sanayici ve işadamlarından olması çok önemli, keşke imkan olsaydı da  bütün şehir o toplantıya katılabilseydi, çünkü sanayiciler kadar gençlerin ve girişim heveslilerinin de Ağaoğlu?ndan öğrenecekleri çok şey var. Gerçi katılımcıların Ağaoğlu?nun söyleyeceği birçok konuyu es geçecekleri malum. Hemen örnekleyelim. Ağaoğlu çalışanların ne kadar önemli olduğunu ve onların sosyal haklarının tam verilmesi, geçimlerinin tam sağlanmasından dem vuracaktır. Çünkü çalışan birisi imkanları ne kadar iyi olursa kurumuna o kadar katkıda bulunur ve işini tam olarak sahiplenir. Bizim şehrin genelinde ise çalışan insanlar asgari ücret etrafında gezinir ve emekleri her zaman sömürülür. Özel sektörde yıllarca çalışan birisinin ne ücretinde bir değişim vardır ne de sosyal yaşantısında. Kenara köşeye biraz birikim yapmak ne haddinedir bu çalışanın ay sonunu getirmek için dostlar her zaman aranır ve biraz borç alınır. Kişinin kuruma kazandırdığıyla aldığı ücret arasında dengesizlik vardır ve patronuna zam konusunu açtığında duyduğu cümle hep aynıdır ? kardeşim senin işini yapabilecek dışarıda bir sürü insan var hem de senden daha az ücret almaya razılar!?.  Bizim gariban ne yapsın bu cümleyi duyduğunda işinin başına geri döner ve ömrünü tüketmeye devam eder. Bazıları ise bu duruma isyan eder ve kendine yeni bir şehir, hakkını verecek insanların bulunduğu yere doğru gider. Ve sonuç olarak karşımıza sürekli göç veren bir kent çıkar. Biz ne iş gücü olan insanların değerini biliyoruz ne de akıl gücü olan insanların. Bu nedenle iş gücümüzde, akıl gücümüzde başka kentlere gidiyor ve o şehirlerin gelişmesine katkıda bulunuyor. İstihdama katkıda bulunan her işadamı iyi düşünsün bakalım çalışanlarına ne kadar ücret ödüyorlar. Önemli olan istihdam yaratmak değil önemli olan aynı oranda çalışanların hakkını vermek.  Bu haksızlık ayyuka çıktığı için açılan fabrikaların bir çoğu kısa bir süre sonra kapanıyor. Çünkü siz kalifiyeyle, vasıfsız insanları aynı kefeye koyarsanız, sonuç kalitesiz üretim olacaktır ki, rekabetin yoğun olduğu bu dönemde kaliteli iş yapmak yaşamaya devam etmek için olmazsa olmaz bir durumdur.

Gözümün önüne geliyor Ağaoğlu?nun konuşması. Ve yine gözümün önüne geliyor emek çalgıcılarının bu konuşmayı dinlerken başlarını nasıl öne eğdikleri. Çalışanlar, işyeri sahiplerini her zaman omuzlarında taşımıştır, emeklerinin karşılığını almıştır. Bizde ise çalışanlar, iş yeri sahiplerini başlarının üstünde taşıyor ama yine de emeklerinin karşılığını alamıyorlar. Taşradan öteye gidemeyen kentte ulaşımdan, konuta, gıdadan, giyime her şeyin bir metropol şehir hüviyetinde pahalılaştığını ve bu kriterler göz önüne alındığında çalışanların ezildiğini ve insanların artık tok olmadığını umarım Ağaoğlu bu katılımcıların yüzüne vurur. Şehrin markalarının oluşması için çalışmalar yapanları takdir etmek lazım ama işe önce bu emek hırsızlarından başlamak lazım kanımca. Çünkü bu hırsızlar nefes aldıkça ne markası olur kentin ne de kent taşradan öteye gidebilir. Evet şehrimiz taşradan öteye gidemiyor bazı koltuk hırsızları yüzünden ve evet şehrimizin markası yok emek hırsızları yüzünden. Ama evet hala bu şehrin gelişmesi için didinenler var ve evet hala bu şehrin dürüst insanları var ve evet benim hala umudum var, vesselam.



Anahtar Kelimeler: 0