Tarih: 27.02.2013 20:20

97 ŞUBATI KAÇ ÇEKİYOR!

Facebook Twitter Linked-in

Siyasi tarihi darbelerin, toplum ve siyaset mühendislikleri ile geçmiş olan darbeder ülkemizde bu müdahalelerin toplum üzerinde önemli sonuçları olmuştur. Darbelerin temelini atan 1960 darbesi sadece siyasi iktidarı hedef aldığından toplum darbenin pek farkına varmamıştır. 12 Eylül Darbesinde toplumda oluşturulmuş olan anarşiyi durdurmak amacına yönelik olduğu için doğrudan toplumu hizaya getirmeye çalışan bir yapıya sahip değildi. Bu iki darbe Anayasasıyla vesayet kurumlarını ihdas etmiş, vesayeti kaimleştirmiş de olsa toplum bu darbelerin doğrudan muhatabı olmadı. Fakat postmodern darbe olarak adlandırılan 28 Şubat Darbesi diğerlerinden farklı olarak doğrudan toplumun çoğunluğunu temsil eden, Beyaz Türk olmamakla birlikte onun istediği kalıba girmeyen veya çıkmaya çalışan kesimini muhatap alan bir müdahaledir. Öncekiler gibi siyasi iktidar darbenin muhatabı olmuşsa da, bu darbe diğer darbeler gibi gövde gösterisini askeri olandan daha çok başka şekillerde göstermesinden de anlaşılacağı üzere toplumu doğrudan hedef skalasına koymuş ve bir toplum mühendisliğine soyunmuştur.

Osmanlı Devleti?nin son dönemlerinde başlayan batılılaşmayı had safhada uygulayan Cumhuriyetin yaptığı toplum mühendisliği bu darbe sonrasında yeniden eski derecesiyle uygulanmaya başlandı. Nitekim bu dönemde İkinci Cumhuriyet ve Cumhuriyetçiler kavramlarının sıkça kullanılması da bunun göstergesidir. Sadece devletin kurumları değil, toplumda baskı altına alınarak ?istendik? davranışlara sahip olacak kıvama gelmesi adına muazzam bir plan devreye sokulmuştur. Bin yıl süreceği söylenen bu darbe süreci belki her şeyiyle bugün ortada durmamaktadır; fakat etkileri bugünkü toplumsal, ekonomik, sosyo-psikolojik yapımızda uzunca süre etki edecek gibi görünüyor.

Son kitabında darbe devrinin cadısı olan ?başörtü? mağduriyetini konu edinen Sibel Eraslan, bu süreçte gururu incinen başörtülülerin ömür boyunca bu incinmeyi yaşayacaklarını söylemektedir. Dindar kesimin yine bayan yazarlarından biri olan Yıldız Ramazanoğlu, ?ne kadar kendimizi geliştirmeye ve değiştirmeye çalışsak laik eğitim sisteminin etkilerinden kurtulamıyoruz? mealinde sözler sarf etmiştir. Toplum mühendisliği çabaları bu süreçte ivme kazanmış ve bu darbe, tüm kesimleriyle ülkeyi darbecilerin deyimiyle rot-balans ayarına tabi tutmuştur. Gürültüsü az olan bu darbe bu ve benzer yönleriyle toplumsal hayatı ve zihni faaliyetleri derinden etkilemiştir.

Bu süreçte insanlar değerlerini, yaşam şekillerini çağdaşlık denen kavramın başat unsuru olduğu terazide tartma gereği duymuşlar, ya gönülsüz bir dönüşümün öznesi olmuşlar ya da bu dönüşüme seyirci kalmışlardır.

Tanzimat ile başlayan değişim süreci hitamına erme konusunda toplumsal anlamda epey yol alırken, toplumun bazı kesimleri de hayat tarzlarını devam için yeni yollar aramaya çalışmışlardır. Başta İslami çevreler olmak üzere pek çok fikirsel katmanda kırılmalar, savrulmalar, bununla birlikte sorgulamalar başlamıştır.

Mahkemelerde davalar yeniden ele alınmış, farklı kararlar alınmış, suç kavramı tehdit olarak konumlandırılan kesime göre yeniden tanımlanmış, yeni suçlar icat edilmiş, kurumlar elden geçirilmiş, yasalar, yönetmelikler zoraki yorumlara muhatap kılınmış, yeni yasalar, yönetmelikler yapılmış ve devlet yapısı elden geçirilmiştir. İş sıkı tutulmuştur.

Daha önceki darbelerde oluşturulan düzenler, istendik durumu koruyamamış, açık kapılardan istenmeyen kişiler, kavramlar, yapılar içeri girmiştir. Bu yüzden her şey düşünülmeli ve açık kapı bırakılmamalıdır. Bu görüş temelinde Cumhuriyet tarihinin en planlı, en katılımlı, en uzun darbesi yapılmıştır. Darbenin tarafları eskisine nazaran çoktur. Ayrıca gizli destekçilerde artık gemi azıya almış bir şekilde kendilerini belli etmekten çekinmeden görevlerini yapmışlardır.

28 Şubat Darbesinde, Cumhuriyet seçkinlerinin yerlerini koruyamama kaygısı çok etkili olduğundan ve bu kaygının temel sebebi de seçkinlerin dışındaki halkın eğitim yoluyla üstlere tırmandığından en büyük darbeyi zaten topal olan eğitime vurmuşlardır. Sekiz yıllık kesintisiz eğitim, ilköğretim ve Ortaöğretimde değişen sistemler, üniversiteye giriş sınavlarının yapısındaki değişiklik, Eğitim Fakültelerine yapılan müdahaleler ile değişiklikler eğitimin adının dışında bir unsurun kalmadığı bir durum ortaya çıkarmıştır. İstemediğiniz bir durumu her zaman ortadan kaldırarak kurtulma yoluna gitmezsiniz/gidemezsiniz; onun içini boşaltarak, etiketini abartarak ta yapabilirsiniz. Bu dönemde eğitimin adı çok ön plana çıkmış, okullaşma arttırılmaya çalışılmıştır. Fakat eğitim artık eskisi gibi değildir. İstendik davranışların tarifi değişmiştir. Anadolu deyimiyle ?okulu bitirmiş, ama okumamış?  bireylerin sayısı arttırılmıştır. Darbenin diğer etkileriyle birleşince opurtinist, eğlence hastası, malayani işlere meftun bireyler yetişmiştir.

Her şeyin mecrasından çıktığı, köklerle bağların zayıf olduğu ülkemizde bu depremden sonra, o canım tarihsel ırmaklardan akıp verimli mana delta ovaları oluşturan değerler büyük bir zarar görmüştür.

Bugün Bahara yakın gibiyiz; fakat hala içimizde o Şubat Soğuğunu, o zemheri kalıntılarını taşıyoruz. Manevi yapılarımızdaki yaralar hep kanayacakmış gibi duruyor, o eski duruşa hasret alışkanlıklarımız hala nüksetmekte.

Bugün bu darbenin aktörleri günah çıkarma nevinden bir pişmanlık edebiyatı içinde yargılanmaktan kurtulmaya çalışmaktadırlar. Pişmanlık önemlidir; fakat o pişmanlık cehenneme dönen yaşamların acısını affettirir mi? Bu Katolik mantığına teşne olmuş bazı kişiler onları affedebilir, fakat?




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —