Sütü bozuk ifadesi ağır ve temelden sarsıcı bir hakaret içerir.
Süte, hemen her canlı için oluşum ve gelişim mayası desek de olur. Bundaki maksat, ilk, önemli ve temel oluşuna dikkat çekmek tabi.
Başka renkli süt var mı bilmiyorum, ancak genelinin beyaz olduğuna tanığız. Buradan da süt hakkında tertemizliğin belgesi niyetiyle imge gibi düşünüldüğünü ileri sürebiliriz.
Süt, aynı zamanda soya işaret eden, atadan dededen kod taşıyan hücre gıdasıdır. Hangi anayı emdiğiniz, haramla mı, helalle mi veya zulümle mi, sevgiyle ve merhametle mi beslendiğinizin ipuçlarını verir.
Genetik aktarımla birlikte kültürel beslenimin yönergesi için de, sütün izni sürmek mümkün. Niyesi şu, canlının doğal uyaranlarla buluşmadan önceki hali ve canlılığın sistemsel işleyişinin sihirli ilk desteği “ağız” dediğimiz özgün ve adrese teslim gıdadır.
Sütü bozuk dendiğinde, soyun biyolojik yanı dahil davranış, hayata bakış açısı, madde ile münasebeti, geleneksel tercihleri, kültürel rengi, merhameti ve vicdanı ile bilincinin etkileşim oranıyla ilgili niteleme yapılıyor demektir.
Bana kalırsa, çok ciddi verileri içine alan sütü bozukluk, sülale ve milletler için kullanıldığında yüzlerce yılın tecrübesi söz konusudur.
Kan da öyle.
Sütü bozuk ifadesi ile kanı bozuk ifadesinin çağrışımı büyük oranda benzerlik taşır. Bu anlamda, kan da ağırlıkla soya vurgu yapar. Hatta birine, öfke soslu söyleyişle “kansız” dendiğinde anlayın ki, soydan veya emdiği sütten yana hakaret ediliyordur.
Her iki sözcük sert söylenir, söyleyen açısından kötüye/kötülüğe maruz kalmışlığın düzeyini ele veren tütümü vardır. Gerçekte ikisi de kolay kolay ilk cümleler arasında geçmez. Önüne geçilemediği öne sürülen öfkeli halin doğurgusu olduğu olduğu için de güya yürek ferahlatırmış.
Sütüne vicdanına ifadesini, vicdani muhasebe sonucu verilmesi muhtemel olumlu kararın beklentisi içinde olan kişiler kullanacağı gibi, elinden bir şey gelmeyen, gücü yetmezlik halinde olanların da tercih ettiği ifadelerdendir. Bir durum veya olay hakkında hakemliğine başvurulan kişiye, “sütüne vicdanına söyle” biçiminde yapılan rica da aynı minvalde ifadedir.
Süt, analık ile bütünleşmiş soyut anlamlara da akar. Her yerde söylenir mi bilmem, bizim oralarda, babanın kargışı (bedduası) tutar da ananın kargışını sütü karşılar derler. Ana acıma ve merhametin de simge canlısıdır. Ona sebep, ondaki mucizevi değiştiricilikteki “süt” affedicilik ve merhamet ile bütünleşirken zihnimizde çiğ kalmıyor. Bilincimiz ve gönlümüz onu analığa yakışır algılıyor doğrusu.
Doğru mu değil mi, araştırma gereği duymadığım, ancak çok sevdiğim bir söylentiyi paylaşayım.
İstiklal Harbimizin komuta merkezi halini almış Birinci Büyük Millet Meclisimize Tunceli’den mebus olarak seçilip gelen, Gazi Paşa’nın da çok sevdiği vekillerden olan Diyap Ağa ile ilgili olduğu söylenen öykü şu: Diyap Ağa’yı kendilerini temsilen Ankara’ya yolcetmeye gelenlerden oluşan kalabalığın içinden biri Ağa’ya hitaben “sen şimdi burdan gidersin, büyürsün, sevilirsin, selâhiyet kazanır bizi unutursun, biz ne ederiz” der ve üzgün halde Ağa’nın cevabını bekler. Cevap gecikmez: “Siz süt iseniz ben de onun kaymağıyım. Süt bozuk ise kaymağın bozulacağına ne şüphe. Fakat, süt bozuk değil ise endişeye mahal olmasa gerek.”
Demek ki diyorum, haka riayet edenlere, canı ve canlıyı aziz bilenlere, iyiyi ve iyiliği koruyanlara, çalmayanlar gibi bulduğunu sahibine iade edenlere, emanete ve sıra emin olanlara, yolda ve darda kalmışlara yardıma koşanlara, aldığını verenlere, hiç kimenin olmadığı yerlerde bile vicdani mukayeseyle hareket edenlere, güzelin yakıştığı ahlaklı ve erdemli insanlara “helal süt emmiş” dedirten irfanının kökü derinlerde olan kültürel bir dayanağı var.
Bana kalırsa sütü bozukluğu veya kanı bozukluğu sobeleyen birikimi sözcükler boyutunda damıtan imbik de o derinliğin kendisidir.
Lambur lumbur öykülere ileride devam edeceğimiz umuduyla, yazılması Mesuli Baba’ya yani bu cana nasip edilmiş bir şiirle bitireyim yazıyı.
İnsan hakkına riayet,
Et ki senden incinmesin;
Yolun doğrusuna daim,
Git ki senden incinmesin.
Çamur da yağsa otağa,
Batma dalgalı batağa,
Vicdandan geçip yatağa,
Yat ki senden incinmesin.
Duygu gelir kanat kanat,
Zaten sabretmek zanaat,
Arzuya biraz kanaat,
Kat ki senden incinmesin.
Bakma çakal suratına,
İnme ayakçı katına,
Kibiri yok fiyatına,
Sat ki senden incinmesin.
Tutun göğün direğine,
Eklen aşkın süreğine,
Bir mazlumun yüreğine,
Bat ki senden incinmesin.
Verme etinden etini,
Şandan eyle izzetini,
Aşk şarabın lezzetini,
Tat ki senden incinmesin.
Özü çürütme kirlikte,
Koyma ruhu fakirlikte,
Nefsine senle birlikte,
Çat ki senden incinmesin.
Bir de sen düşün Mesuli,
Nedir ki işin Mesuli;
Etekten taşın Mesuli,
At ki senden incinmesin.
Gerçeğe hü.
Abbas Turan
Ankara, 06.03.2024