Değerli Okuyucularımız Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde Yeni Rektör ataması öncesi “Kim Zalim Kim Hakim” köşemizde bir kez daha sizlerleyiz.
Bildiğiniz üzere yeni rektör ataması için başvurular 26 Haziran tarihi itibariyle başladı ve 5 Temmuz tarihi itibari ile son bulacak. Yeni rektör adaylarımız başvurularını yapa dursun, bizler yola düşen kervanda neler var neler yok ona bir bakalım.
Haber görselimizde gördüğünüz isimlerin tamamını artık tanıyorsunuz. Tabi usulsüzlükleri ile… Bir yıla yakın zamandır, bu isimlerin sebep olduğu kamu zararlarından, hısım akraba kayırmacılığı ile yaptıkları nepotizmden, liyakatli personellere karşı yürüttükleri mobbing ve yıldırma politikalarından ve daha nicelerinden bahsediyoruz.
Görülen o ki, yakın zaman içerisinde Sivas Cumhuriyet Üniversitesi bu isimlerden kurtulacak. Ayrılmalarına müteakip artlarından sayısız soruşturma açılacak. Görevde bulundukları dönem içerisinde haklarında açılan soruşturmaları, çeşitli yöntemlerle savuşturmayı başarmış olan bu isimler için artık zor günler geliyor. Çaldıkları kapılar her geçen gün daha az açılacak. Ve bir süre sonra onları kimse korumak istemeyecek. Bu hikayenin sonunda, yine her hikayede olduğu gibi iyilerin kazandığını ve kötülerin kaybettiğini göreceksiniz.
Bu hasbihalimizi bir kenara not etmiş olalım.
Gider ayak bu isimlerin neler yapmaya çalıştıklarına da bir bakalım.
Bileniniz var mıdır bilinmez; kırk dereden su getirseler de arınamayacaklarını düşündüğümüz Alim Yıldız ve Ünal Kılıç, hac ibadeti için kutsal topraklara gitmişler ve dönmüşler. Normal şartlarda bu ibadetlerini her yerde reklam edecek potansiyele sahip olsalar da, şaşırtıcı şekilde pek de kimsenin haberi olmadan hacca gidip gelmişler. Biz de sebebini merak ettik. Öyle zannediyoruz ki, haccın adabından olan, “Hacca giden kişinin yolculuğa çıkmadan önce çevresindekilerle ve hukuku olan kimselerle helalleşmesi” hususunda adabı yerine getirmeyip bu hususta dahi usulsüzlük yapmış olduklarından olabilir. Hacca gitmeden, üniversitede görevde bulundukları süre içerisinde mağdur ettikleri yüzlerce personel ile helalleşmeye kalksalar gayet tabi uçağı kaçırabilirlerdi. Döndüklerinde helalleşirler diye düşündük ama orada da bir hareket yok. Elbette insanın yüzünün de olması gerekir. Yalnız giderayak işiteceklerinden korkuyor da olabilirler. Ve yahut kimsenin onlara haklarını helal etmeyeceği düşüncesi, zihinlerinde yer etmiş bulunabilir.
Hilmi Ataseven ve Ahmet Alim, rektör olacaklarını zannediyorlar. Siyasi çevrelerini yokluyor, kendileri hakkında iyi bir intiba oluşturmaları için belirli isimlerden telefonla destek istiyorlar. Kendilerine torpil arıyorlar da diyebiliriz. Sekiz yıllık karanlık bir yönetimin, vasat bir idarenin, sayısız usulsüzlüğün sonunda iyi bir intiba bulabilmek onlar için çok iyimser bir bakış açısı. Zannediliyor ki, istihbarat raporları, rektör adaylıklarını ilan ettikleri dönemlerde hazırlanıyor. Düşündükleri şey, ancak sahipsiz bir devletle mümkün olabilirdi. Nitekim, devletimiz sahipsiz göründüğü kadar sahipsiz değildir.
Hakan Yekbaş ve Enis Baha Biçer, ne ettik ve ne yapsak arasında gidip gidip geliyor. Yeni rektör atanması sonrası konumlarını korumaları imkansız. Suçlamalar ve soruşturmalardan ciddi şekilde nasipleneceğe benziyorlar.
Bahadır Kır, son dakika usulsüzlüğü olarak; Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesinde bulunan avukat kardeşini Sivas Cumhuriyet Üniversitesine aldırmanın planlarını yapıyor. Zaman kısa, yetiştirebilir mi belli değil. Yeni rektör ataması sonrası, kendisi hakkında sayısız soruşturma açılacağı kesin gibi görünüyor. Hukuk Müşavirliğinde devam etmesi imkansız. Bu sebeple yerine kardeşini getirmek niyetinde olabilir.
Çetin Gülmez, Alim Yıldız’ın sağ kolu ve sır küpü olarak sayısız usulsüzlükte başat rol üstlendi. En çok merak ettiğimiz konu, hayatı boyunca bir tek kitabı baştan sona okuyup okumadığıdır. Bu soru, cevabını bilsek dahi bizler için hep bir merak konusu olacak. Kendisinin belediye dahil birçok kurumun merdivenlerini aşındırdığı söyleniyor. Halbuki, Alim Yıldız döneminde yüksekokul sekreteri olarak atanmıştı. Bu göreve kendisini layık mı göremiyor, göreve gerçekten tebliğ edilse görevi yerine getiremeyeceğini mi düşünüyor. İç dünyası karışık. İşi zor.
Ve son olarak, Alim Yıldız’ın Daire Başkanları…
İhalelerde usulsüzlük ve çantacılık eylemlerine konu olan Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanı Feridun Yaya,
Öğrencilerin zehirlenmesi, kaçak et skandalları ve akraba nepotizmi ile anılan Eski Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanı, Yeni Öğrenci İşleri Daire Başkanı Mustafa Hasbek,
Yüksek bütçeler ile inşa edilen kamu yatırımlarını gerekli rekabet ortamını oluşturmadan komik denecek rakamlarla usulsüz şekillerde kiralayan ve bu anlamda kamuyu ciddi anlamda zarara uğratmış bulunan İdari ve Mali İşler Daire Başkanı Bahaettin Keleş,
Liyakat sahibi personelleri yıldırmak maksadıyla görev tanımlarına uygun olmayacak şekilde görevlendirilmelerine sorgusuz sualsiz imza atan; aksi istikamette ise liyakatsiz personellerin kendisinden istenilen yerlere atanmasını sağlayan, ödeyemeyeceği kadar kul hakkına borçlanmış Personel Daire Başkanı Vedat Coşkun,
Yeni rektörün mutlak suretle çalışmak istemeyeceği, çalışsa da hiçbir verim alamayacağı isimler olarak köhneleştirdikleri makamlarda bulunuyorlar. Yeni dönemde görevlerinden alınmaları yüksel ihtimal içeriyor. Bu kadar usulsüzlüğe bulaşmasına rağmen Alim Yıldız’ın bile son zamanlarında sabredemediği bu isimler, hiçbir aklı başında insanın çalışmak isteyeceği isimler değildir. Aynı daire başkanlıkları içerisinde; aklı başında- ahlaklı – işine sahip çıkan – çevresince sevilen şube müdürleri de bulunmaktadır. Muhtemeldir ki; yeni rektör, doğru bir karar verecek ve her daire içinde kendi içerisinden kurumsal hafızaya sahip isimleri yeni daire başkanı olarak atayacaktır.
Değerli Okuyucularımız,
Zalim Köleler ilginç bir kavramdır. Kölelerden bir kısmı kendisine verilen imtiyaz üzere, kendisini bir süreliğine efendi gibi zanneder ve gerçek efendilerinin yapmak istemeyecekleri pis işleri böbürlenerek yaparlar. Bu zalim köleler, kendilerine biat eden diğer kölelerle birlikte efendilerinin işlerini yaparlar. Zalim köleler, kendilerine ses çıkarmayan sessiz kölelere hükmedebilir. Aykırı bir durumla karşılaşmadıkları müddetçe hayat her iki köle türü için de tabiidir. Aykırı olan bu durum ise, mutlak suretle özgür bir bireydir. Özgür birey, hiçbir suretle müdahale edilemeyecek bir zihinsel alana sahiptir. Köleler özgür bir bireyle karşılaştıklarında, zaman içerisinde kendi köleliklerini sorgularlar. Fakat bu durum onları alıştıkları kölelikten daha zor bir zihin girdabına sokar. Nispeten sessiz köleler, özgür bir birey olmayı başarma imkanına daha yakın iken; zalim köleler öyle değildir. Zulmeden bir köle, ne kadar isterse istesin asla kölelikten kurtulamaz.
Tüm özgür zihinlere en içten selamlarımla…Bir başka yazımızda tekrar görüşmek dileğiyle…