Canım Kardeşim
Mavi Boncuk
Bizim Aile
Suçlu
Tatlı Dillim
Oh Olsun
Yalancı Yarim
Hababam Sınıfı
Ah Nerede
Baraj
Sürü
Maden
Yol
Mektup
Pehlivan
Deli Deli Olma
O, bizim yakışıklımız…Sevimli, güleryüzlü, uzun boylu, kendisine has görünüşüyle Yeşilçam'ın, Türk Sinemasının en yakışıklı oyuncusu. O, bizim Tarık Akan'ımız.
İlk oynadığı, rol aldığı filmlerde gördüğümüz iyi yürekli karakterleri canlandıran, yakışıklı, sevimli ve karizmatik görünümüyle kalplerimizi fetheden Tarık Akan.
Babasının mesleğinin asker olmasının gereği olarak, İlkokul ve Ortaokul'u sırasıyla Erzurum, Kayseri ve İzmit'te olmak üzere ayrı şehirlerde okumuş, babasının emekliliğinden sonra yerleşmiş olduğu İstanbul'da ise Lise ve Yükseköğrenimini tamamlamıştır.
Aile 1964 yılında Bakırköy'e yerleşiyor ve Tarık Akan bir daha o semtten hiç ayrılmıyor.
Bakırköy Lisesi'ne başlıyor ve orada Zeki İrfanoğlu ismindeki bir akranıyla tanışıp arkadaş oluyorlar ve o günden sonra bir daha asla hiç kopmuyorlar.
Birbirlerinin can dostu oluyorlar, dertlerinde, sıkıntılarında, mutluluklarında her zaman bir araya gelip, acılarını ve neşelerini paylaşıyorlar.
Tarık ve Zeki, aralarında kurdukları dostluğu örülen kozaya benzetiyorlar ve aralarına altı kişiyi de alıp "Kozalaklar" lakabıyla ölümsüz bir "Dostluk Örgütü" kuruyorlar ve birinin maddi zorlukları olsa diğerleri hemen bir araya gelip imdadına yetişiyorlar.
Kozalakların çoğunlukla buluşma yerleri
Ali Babanın kahvesiydi. Bazen okulu astıklarında, okul çıkışında, hafta sonlarında buluşma yerleri burasıydı.
Benim kendi deneyimim ve tecrübelerim bana şunu öğretti. Bir insanın çocukluktan, gençlik yıllarından bu yana devam ettirdiği dostlukları, arkadaşlıkları yoksa, o kişilerden çoğunlukla dost olmaz.
Mustafa Kemal Atatürk'e bakıyoruz, çocukluktan yaşama veda ettiği ana kadar yanından ayırmadığı, kardeşten yakın bildiği dostları, arkadaşları var.
Bir yerlere gelmiş, ünlenmiş, maddi manevi varlıklara kavuşmuş insanların çoğu, kendileri gibi olanların dışındaki; çocukluk, gençlik yıllarından tanıdığı birilerinin, değil yanında olup bir araya gelmek, dönüp yüzüne bile bakmazlar…
Gerçek arkadaş odur ki, arkadaşının başarısı kendi başarısı, üzüntüsü kendi üzüntüsüdür.
Lakabıyla "Kozalak Zeki", mahallenin ve lisenin en yakışıklı delikanlısı, arkadaşı Tarık'ı hiç kıskanmadığı gibi, onun vesikalık fotoğrafını alıp "Ses Dergisi Artist Yarışması"
seçmelerine son gün de olsa yetiştirir.
Tarık'ın mutlaka dereceye gireceğini düşünen Zeki, yarışmadan umutludur. İki kafadar işin parasal yönünü de düşünür. Birinciye, ikinciye ve üçüncüye ayrı ayrı para ödülleri vardır. Tarık, ödül kazanabilirse ilk olarak annesine ve babasına palto almayı düşlüyordu. Tabi ki birazını da arkadaşlarına dağıtacaktı.
1970 yılıydı ve Ses Dergisi Artist Yarışması'nın birincisi Tarık'tı.
10 bin lira para ödülü ve bir filmde rol almaktı karşılığı…
Tarık Akan'ın sinema dünyasındaki yerini alması böylece başlamış olacaktı.
Kısa sürede Türk sinemasına kendini kabul ettirecek, geniş kitlelerin çok sevdiği bir oyuncu haline gelecekti Tarık Akan.
Birbiri ardına oynadığı filmlerle, hem büyük bir üne, hem de maddi varlığa kavuşan Tarık Akan'ın kişiliğinde hiçbir bozulma, şımarma, büyüklük kompleksi gibi belirtiler görülmedi.
Mahalle arkadaşlarından kopmadı, cana yakın, yardımsever kimliğini hiç kaybetmedi…
Yardımsever ve alçakgönüllü Tarık Akan…Sadece iki yaşanmış örneği anlatalım.
Sinemada ilk yılları, "Bizim Aile" filminin çekimlerinde, Tarık Akan'ın çekim aralarındaki durgun ve dalgın hali Adile Naşit'in dikkatini çekiyor ve Tarık'a durumunu soruyor, Fakülte yıllarından tanıdığı bir matbaacının işlerinin bozulduğunu, zor durumda kaldığını, paraya ihtiyacının olduğunu ve buna üzüldüğünü söylüyor. O matbaacı, vaktiyle Anadolu'da zor şartlardaki okullara, ücretsiz kitaplarını basar gönderirmiş.
Bunun üzerine, Münir Özkul, Adile Naşit, Halit Akçatepe, Itır Esen, Ayşen Gruda ve Şener Şen olmak üzere, "Bizim Aile" filminin adına yakışır biçimde, bir aile dayanışması içinde, yevmiyelerinden toplayıp Tarık Akan'a vermek istiyorlar, Tarık Akan kabul etmese de ısrar üzerine alıyor ve Kozalak Zeki ile matbaacıya götürüyorlar. Destek matbaa kendini toparlayıncaya kadar devam ediyor.
Alçakgönüllülüğüne gelince…"Hababam Sınıfı" filminin başrol oyuncusu Tarık Akan, doğal olarak film afişinde ilk onun adı yazılacak. Tarık Akan, hepimizin büyüğü Münir Özkul diyerek, ilk sıraya onun adının yazılmasını istiyor. Afiş basılana kadar Münir Özkul'a söylemiyorlar. Film afişini gören Münir Özkul, duygulanıp Tarık Akan'a sarılıyor…
12 Eylül 1980 darbesi öncesi yıllar; sendikal mücadeleler, işçi emekçi sınıfı hakları, grevler, gençlik hareketleri gibi, toplumsal olayların ve siyasi cinayetlerin yoğun olduğu yıllardır…Tarık Akan da, o günkü yaşanılan
şeylere kayıtsız kalamaz ve ezilenlerin yanında yer alır. Meydanlarda yer aldığı gibi, yaptığı filmler de toplum sorunlarını içeren, irdeleyen, parmak basan filmler olur. Yaptığı filmler çok izlenir ve festivallerde ödüller kazanır…
Tarık Akan'ın hayatında en çok değer verdiği kişi Atatürk'tü. Sonra Nazım Hikmet, İlhan Selçuk ve Vasıf Öngören geliyordu. Değer verip, ustası olarak gördüğü Vasıf Öngören'den, aktörlüğün bir yaşam biçimi olduğunu, bunun için önce insanı tanımak gerektiğini, sanatın aynı zamanda bir tavır, bir dünya görüşü olduğunu öğrenmişti…
Eşinden ayrıldıktan sonra, bir film setinde tanıştığı balerin Acun Günay, ömür boyu hayat arkadaşı olacak ve beraberce "Taş Mektep" adı altında bir sanat okulu açacaklardı.
Yakın dönemlerde Atatürkçü ve hiç eksilmeyen mücadeleci kimliğiyle, yine meydanlarda olacak ve her türlü haksızlığa, baskılara boyun eğmeden bildiği yolda yürüyecekti. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarını destekleyecek, Nazım Hikmet Vakfı'nda faal olarak yer alacaktı…
Asıl adı Tahsin Tarık Üregil olan Tarık Akan, 13 Aralık 1943 yılında İstanbul'da, ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Erzurum Dumlupınar İlkokulu'nda başladığı ilkokulu Kayseri'de tamamladı ve ardından ailesiyle birlikte İstanbul'a yerleşti.
Yıldız Teknik Üniversitesi, Makine Yüksek Mühendisliği'nde okuyan Tarık Akan, ardından Gazetecilik Yüksek Okulu'na girdi ve bu bölümden mezun oldu.
1971 Yılında, SES Dergisinin açmış olduğu Sinema Artist Yarışması'nı birinci olarak kazanarak sinemayla tanışmış ve ilk filmi "Solan Bir Yaprak Gibi" filminde rol almıştır. Film, dönemin sinema anlayışını yansıtan melodram unsurlarıyla dolu olup, aşk, fedakarlık, yanlış anlamalar ve toplumsal yargıları ele alan bir yapımdır.
Tarık Akan, yıllar içerisinde toplumsal içerikli filmlere yöneldi. Toplumun yaralarını, sıkıntılarını, mücadelelerini, dertlerini, gerçeklerini dile getiren filmlerde rol aldı, senaryosunu kendisinin beğendiği filmlerde oynadı.
Tarık Akan, 111 sinema filminde ve 4 televizyon dizisinde oynamıştır.
Rol aldığı filmlerinde yansıttığı iyi karakterlerin, yakışıklı ve güzel yüzlü Tarık Akan'ı, sevgili dostum Mustafa Balbay'ın yorumuyla; "Onun yüreği yüzünden güzeldi."
Bizlere mücadelesiyle, duruşuyla örnek olan, bıraktığı eserleriyle yaşayan, yakışıklı, güzel yüzlü ve güzel yürekli Tarık Akan'a sonsuz sevgi ve saygıyla…
(Alıntılar; Yüreği Yüzünden Güzel/TARIK AKAN-Mustafa Balbay/Halk Kitabevi, Vikipedi)