Kemal Sarıkartal


YALAN YILLAR


Ali Rıza 26 yaşında,evli çocukları olan,yakışıklı, çok şık ve temiz giyinen,cesaretli bir Anadolu delikanlısı. 
Tarsus'ta çalışırken, Almanya'ya inşaat ustası olarak müracaat ediyor, 1963 yılının Aralık ayında, müracaatı kabul görüyor, Sivas'taki işlemlerini tamamlayıp 1964 yılının 5 şubatında 07:45  Pasinler Ekspresiyse tanıdığı 5 hemşehrisiyle, Bozarmut tren istasyonundan hareket etti.

Yollar Karlıydı,çok soğuk iklimden,çok soğuk ülkeye, çok uzak yollara yürüdü,İstanbul,Fındıklı  dan,Alman doktorlarından aldığı sağlam raporuyla,Tophane'deki iş ve işçi bulma kurumundan aldığı sevk ile Sirkeci Garı'ndan Belgrat Ekspresiyle Almanya'ya hareket etti.

Hannover'de Alman görevliler karşıladı, Gifhorn'da bir inşaat şirketinin haimine götürdüler. 

Zeynep 25 yaşında, tatlı dilli,çekici,beyaz tenli,elâ gözlü, güzel bir bayan. Kocasını ve çocuklarını Ankara Dikmen'de ki gecekonduda bırakıp Almanya'ya işçi olarak gelmiş,Gifhorn'da bayanlar haiminde kalıyor. 

Ali Rıza inşaatlarda, kalıp ve duvar ustasıdır, gurbet ve yalnızlık, temizlik,yemek,çamaşır yıkamak yormustur. Anılarını yazar,şiir yazar,çok güzel yazısıyla, çok güzel mektuplar yazar. 

Zeynep fabrikada vardiyalı işçidir, yemek,çamaşır, yalnızlık, gurbet yormuştur. 
Mekânlar, eşyalar, şehirler,köyler, insanlar farklı. Caddeler, sokaklar farklı... Zeynep te yalnızdır gurbet ellerde. 

Ali Rıza giysi almak için,Braunschweiger caddesin de Real Kauf'a geldi. Mağazanın merdivenlerini çıkarken Zeynep'le karşılaştı. Birbirlerine sevda hüznü ile baktılar. Zeynep bayan reyonunda mavi renkli bir kazak beğendi, Ali Rıza yanına yaklaştı  
- Çok güzel oldu,sana çok yakıştı, senin gibi güzele ne yakışmaz ki.
Zeynep'ten habersiz kazağın ücretini ödedi. 
- Sana hediyem olsun.

Zeynep ilk defa hediye alıyordu, ruhuna işleyen sözleri ilk defa duyuyordu. Çok duygulandı, çok da hoşuna gitti. Yıllarca kocası tarafından aşağılanmış, hafife alınmıştı. 
Zeynep,Ali Rıza'ya hediyesi için teşekkür ettti, birbirlerinin duygularını hissederek,yürek yangınlarıyla bakıştılar. Birbirlerine isimlerini dahi sormadılar, randevüde vermediler,yıldırım çarpmış gibi oldular. Yoğun duygular içinde haimlerine döndüler. 

İkiside haftayı zor geçirmişlerdi. Bir hafta önce karşılaştıkları mağazaya aynı gün aynı saatte yine gittiler. İkiside içlerinden, yine karşılasabilirmiyiz diye geçiriyorlardı. Ali Rıza mağazanın içinde dolaşırken, Zeynep elinde bir çift yeşil taşlı kol düğmesi ile yanına geldi,selamlaştılar, Ali Rıza;
- Ne o,kocanamı aldın ?
- Hayır. Kocam Türkiye'de,sana aldım. 
- Teşekkür ederim,karşılıklı oldu,ama hoşuma gitti. 
Mağazadan ayrıldılar, bir kafeye gidip sohbet etmeye başladılar.Zeynep utangaç bakışlarla;
- Gönlümü sana kaptırdım Ali Rıza, gönlüm yaralı bir kuş gibi. Yorgun ve yaralı gönlümü seninle onarmak istiyorum. 

Kafeden dışarı çıktılar. Zeynep,Ali Rıza'nın omuzuna yaslandı, masmavi gökyüzünü izlemeye başladı. Aşk ları alevlenmişti, yürekleri söz dinlemez olmuştu, hafta sonunu iple çekiyorlardı. Bir sonraki buluşmaya kadar birbirilerinden ayrılıp, haimlerine döndüler. Ali Rıza gri kaplı hatıra defterinin sayfalarına yazmaya başladı. 
 Gül kokan yaban elde 
 Tenin gibi
 Gülün rengi sarı 
 Goncası kara 
 Dudakları har
 Neredesin ?

Hafta sonu karşılaştıklarında, birbirlerine söyledikleri ilk şey, seni özledim olmuştu. 
Ali Rıza; Sen gülünce içimdeki güneş açıyor, özledim gülüşünü Zeynep.
Zeynep ; Gurbet elde,kalabalıklar içinde yabancıydım, iyiki hayatıma sen girdin Ali Rıza. 

Tartışmalarından bir ay sonra ,haimlerinden ayrıldılar, bir apartmanın ikinci katında, yaşamaya başladılar. Aşk gurbette,aşk uzaklardaydı, çok uzaklardaydı. İki yıl hiç izine gitmediler, evlerine para ve mektuplar göndermeyi ihmal etmediler. Diyar-ı gurbet aşkı kendilerini gurbete bağlamıştı. 

Ali Rıza şişede kalan son kırmızı şarabı da kadehlere boşalttıktan sonra Zeynep, Turhan Oğuzbaş'ın şiirini, Avni Anıl'in uşşak makamında bestelediği muhteşem eseri,"Yalan yıllar " şarkısını, neysiz ,kemansız, hisli ve dokunaklı bir sesle söylüyordu. 

 Ne yeşili ne siyahı 
 Gözümde Hep gözleri var 
 Seviyorum diye beni 
 Aldattınız yalan yıllar 

 Zaman olur kuş gibiyim 
 Bir gün hazan,bir gün bahar 
 Aşkı sizden öğrenmiştim 
 Sevmediniz yalan yıllar. 

Ve Ali Rıza, makaralı teybine, Zeynep'in sesini kaydediyordu.  

Ali Rıza'nın ağabeyi Muzaffer'de Almanya'ya inşaat ustası olarak gelmişti,kardeşinin yaşantısına üzülüyordu, kardeşinin yanına gitti.
- Ya bu hayatın, yada biz ailen ! 
Ali Rıza, masum yalanlar söyleyerek,burada ki,işlerimi halledip geleceğim diyerek ağabeyini yolcu etti.

Ali Rıza gelmeyince,ağabeyi Muzaffer iki ay sonra  tekrar Gifhorn'a gitti,kardeşine çok sert konuştu, yeminler ettirdi.
- Benimle gelmezsen bir daha yüzüne bakmam kardeşimsin demem. Türkiye'de eşin var,okula gidecek çocukların var. Buralarda kalma yanıma gel, iki kardeş omuz omuza verip yaşarız. 
-  Olur ağbi, söz veriyorum ,buradan ayrılıp Türkiye'ye izine gidecegim,dönüşte yanına gelip Stuttgart'a yerleşirim. 

Ali Rıza Zeynep'i ikna etti, biliyorsun eşin Zeki'yi istek yaptık, yakında gelecek. Benim Türkiye'ye gitmem lazım. 
Kar lı ve soğuk bir günde Ali Rıza Türkiye'ye geldi. Sivas'ta iki ay ailesinin yanında kaldı. 
Dönüşte Ankara'ya uğrayıp, Zeynep'in çocuklarına ulaştı. Çocuklara giysi,oyuncak aldı. Fotoğraflarını çekti. Zeynep'e bir çift kırmızı taşlı küpe aldı. 

Ali Rıza, Almanya'ya döndüğünde Zeynep'in kocası Zeki'de Almanya'ya gelmişti. Ali Rıza haime uğrayıp eski arkadaşlarıyla vedalaştı. Zeynep'le her zaman gittiği cafede buluştu, hediye aldığı küpeleri ve çocuklarının fotoğraflarını verdi. Zeynep hediyeye çok duygulandı,çocuklarının fotoğraflarını öpmeye başladı. 

Zeynep sabaha kadar uyumadı,sesizce ağladı. Gözyaşları yastığı ıslatmıştı. Kocası Zeki ile kavga etti.
- Senden çok çektim,içkinden,kumarından, yalanından bıktım. Senden nefret ediyorum. Çık hayatımdan. Ben sevdiğim adama gidiyorum. Ben Ali Rıza'dan ayrı yaşayamam. Ben onu koşulsuz sevdim ! Ekmeğimi,aşımı,suyumu,sevgimi, aşkımı Ali Rıza ile paylaşmaya gidiyorum,diyerek evden çıktı. 

Zeynep öfkeli,şaşkın,içi isyan dolu haima geldi, Ali  Rıza yoktu. Arkadaşlarına sordu net bir cevap alamadı. 
- Nasıl bilmezsiniz ? Salman ağabey, sen eskiden Ali Rıza'nın oda arkadaşı değilmiydin, nasıl bilmezsiniz.
- Ali Rıza evine döndü. Ağbisinin yanına gitti. Sen de onun peşini bırak. Onunda çocukları var,eşi var.

Ali Rıza ağbisine verdiği sözü tutmuş. Stuttgart, Esslingen'e gidip mercedes fabrikasında işe başlamıştı. Gitmesine gitmişti, lakin kalbindeki hangi sayfayı açsa Zeynep vardı. Resimlerle avunur. Yalan yıllar şarkısını dinler, aşk hüzünleriyle içinde gam biriktirir.  

Zeynep, gidene yazılmış, fakat gönderilmemiş mektuplarıyla avunuyordu. Adres yoktu ama yinede yazıyordu. 
- Hatırla ne olur, hatırla yaşadığımız günleri. Seni her şeyden çok istiyorum. Sensiz yapamıyorum. Uzakta kalma yanımda ol, gel ! Yağmurlarla,rüzgarlarla kokunu gönder. Özledim gel ! Sarıl bedenime. Aşkını koydum aşkımın üstüne. Gel, gel de nasıl gelirsen gel.

Ali Rıza'da gri kaplı defterine yazıyordu.
- Hasretine katlanmak Dünya'nın en zor şeyi. Yokluğuna olan hasretim azalsın diye yazıyorum. Gecenin ikisi,üçü olmuş içimde azalmıyorsun ki, yazdıkça çoğalıyorsun. Sabah kalktım teninin rengi sarı gülleri öptüm, karanfilleri kokladım. 

Zeynep sessiz bekleyişlere, Ali Rıza'nın hasretine dayanamamıştı. Nerede kaldığını,nerede çalıştığını ortak arkadaşlarından öğrendi.Ali Rıza'nın yanına gitmeye karar verdi. Bir bahar sabahı, Hannover'den kalkan trenle Esslingen'e hareket etti. Kompartımana oturdu, cüzdanından çıkardığı Ali Rıza'nın fotoğrafıyla yüzleşti. 
- Seni sevdim seveli aklım zayi oldu..

Ali Rıza'nın hediyesi fuları boynuna sardı.Yeni umutlarla gidiyordu, yeni cümleler hazırlamıştı. Trenden inip,mercedes fabrikasının nizamiyesin de Ali Rıza'yı aratıp kapıda beklemeye başladı. 
Ali Rıza mesai bitip,fabrikadan çıkınca karışısında  Zeynep'i gördü. Şaşırdı, heyecanlandı. Zeynep'in boynuna sarıldı, Zeynep ağlamaya başladı. 
- Ağlama 
- Ağlama demenin ne faydası var. Bana veda etmeden gittin. Geride bir yangın yeri bırakarak. Gözlerim uzaklardan gelecek bir haber bekledi.Haberin gelmedi, gelen haberlerde benim yalnızlığımaydı.

Ali Rıza; Kolay değil olmayan senle yaşamaya çalışmak, Senin adını yazdım anı defterime.Hangi sayfaya Zeynep yazdımsa içime buruk bir acı saplandı. Uzak sevdalarıma seninle yaklaştım, resimlerine baktım,baktıkça doyamadığım resimlerine.

Zeynep hülyalı bakışlarla Ali Rıza'ya baktı. 
- Özledin mi beni ?
- Çok özledim. Kaç gece yalnızlık sancısıyla sabahladım. 
- Sen gönül tabibimdin,bak ne hâle geldim, içimden çıkaramıyorum seni, çıkarırsam içim boş bir saat zembereği gibi oluyor. Sessizce çekip gidiyorsun.
- Belki yine gelirim diye düşündüm 
- Gidişine hazır değildim, seni bekledim, mağazada tanıştığımız günün yıldönümünde, Bahnhof'ta bekledim trenden inersin diye. Gelmedin ! Benimle Gifhorn'a gelecekmisin !
- Hayır gelemem,benim ailem var, seninde ailen var. Unut beni ,kalbimdeki hicranla yalnız kalayım. 
- Gönlüne cezamı veriyorsun Ali Rıza. 

Zeynep bir yanı eksik ayrıldı Esslingen'den. Trene bindi, kısık bir sesle mırıldanmaya başladı. 
  Oysa ben hep onu sevdim 
  Bazen güler, bazen ağlar 
  Peteğinden bal istedim 
  Vermediniz yalan yıllar 
Oysaki ben hep seni sevdim, senle güldüm. Yalan, yalan yıllar diyordu. Ezberindeki şarkı sözleri yükselerek kompartımanın içinde savrulup gidiyordu. 

Zeynep yıllarca yalnız yaşadı,yalnızlar dağında deli sevdasını yüreğinde düğümledi. Kalabalıklar içinde yalnızdı yine.
Ali Rıza'da Zeynep'i özledikçe teybin düğmesine basıp, içini acıtan Zeynep'in sesinden, Yalan yıllar şarkısını dinliyordu. Bir daha birbirlerini aramadılar. Aşk yaraları içlerinde kaldı,acıları, sevdaları, hasretlikleride...

Bozkırın delikanlısı Ali Rıza'ya yıllar acımadı,45 yaşında Almanya'da hastalandı. Bir hafta hastanede yattı,hastanede hayata gözlerini yumdu. 8 eylülde kargo uçağıyla Atatürk hava alanına geldi. Oğlu Cevat tabutunu teslim aldı. Köyünde, ağıtlarla Ata toprağına emanet edildi.

Zeynep yüreği yaralı,gönül dağına yazılmış öyküler gibiydi.Kocasına dönmedi, başka birisiyle de evlenmedi,iki oğluyla fazla görüşmüyordu. Kızı Semiha ile kalıyordu. Semiha'da evlenince yalnız yaşamaya başladı. Daima şık giyindi,en çokta yeşil ve siyah renkleri tercih ediyordu. Ali Rıza öyle seviyordu. 

Aradan uzun yıllar geçti, Zeynep ,Ali Rıza'dan hiç haber alamıyordu. Sağlık sorunları için şehir hastanesine tahlil vermeye gitti. Yorulmuştu, hastanenin otoparkında bir banka oturdu. Yanına hiç görmediği, Ali Rıza'nın köylüsü Nazey gelip oturdu. Sohbete başladılar. Zeynep sordu
- Nerelisin ?
- Sivas'lıyım
- Sivas'ın neresinden ?
- Kangal'dan.
- Kangal'ın neresinden ?
- Zerk köyündenim 
- Ali Rıza 'yı  tanıyormusun?
- Tanımazmıyım, dayımın eniştesi 
- Ali Rıza nasıl ?
- Sizlere ömür, genç yaşında vefat etti, çok zaman oldu, vefat edeli.

Zeynep'in içinde büyük bir parça kopmuştu. Otoparktan ayrılıp sessiz sessiz ağlayarak evine geldi. Sayısız kez Ali Rıza'yı rüyasında görmüştü. Bu acı habere inanmak istemiyordu. Kalp yarası kanamıştı,hayatından çok şeyler gitmişti. Yalan yıllar,yalnız yıllar olmuştu. 
Ben iki defa öldüm. Biri Ali Rıza 'dan ayrılınca, ikinciside Ali Rıza'nın ölümünü duyunca. Keder yolunda yoruldum, acılarım dinmez ki.

Zeynep sabaha kadar yatamadı, tahlil sonuçlarını  öğrenmek için hastaneye gitti. Hastaneden çıktığında dalgındı, karşıdan karşıya geçince araba çarptı. Biraz önce gittiği hastaneye cansız bedenini getirmişlerdi 

Zeynep'in aşkı soldu,kendisi soldu,dilindeki şarkılar sustu. Kızı Semiha annesinin cenazesini Ankara'ya getirdi. Almanya'ya döndüğünde, annesinin eşyalarını toplarken, siyah fulara sarılı kırmızı taşlı küpeleri,siyah bir kutu içinde annesi Zeynep ile Ali Rıza'nın beraber çekilmiş fotoğraflarını gördü. Semiha ağlamaya başladı. 
- Sen bu kadar çok mu sevdin.Toprağın bedeninde kavuş sevdiğine diyerek annesinin fotoğrafını öptü. 

Ali Rıza'nın büyük oğlu da,yaşanmış bir hayatın hatırası olan gri kaplı hatıra defterini,mektuplarını Fotograf albümünü ve yeşil taşlı kol düğmelerini,biriktirdiği antikaların arasına alarak yıllarca sakladı...

Kemal SARIKARTAL 
Yollar Karlıydı kitabımda 
" Yalan yıllar öyküsü "
Çok uzun bir öykü, kısaltarak anlatamaya 
çalıştım.

YAZARLAR