Şentürk İyidoğan


Velhasıl Dinliyiz


Sabah sabah telefonumu açıp bir bakayım dedim, internette bir kadının çığlığını duydum çok üzüldüm. Hasta çocuğu için sokakta bağırarak yardım istiyor. Sırası geldiğinde bizi yönetenler: "Biz sosyal bir devletiz." diyorlar. Peki size soruyorum... Sosyal bir devlet, kendi çocuğunu yurt dışında tedavi ettirmek için sokaklarda bağıran bir anneyi dilendirir mi? Bu ülkeyi yönetenler bunu görmüyor, duymuyor mu ya da duyup utanmıyorlar mı? Suçun büyüğü yönetenlerin değil ki zaten! Bilinçsiz, benim gibi belli başlı okul yüzü görmeyip zalime zulümkâra, haksıza, hırsıza körü körüne oyunu kullanan cahillerin suçu. Rezalet bu!

En acısı, toplumda merhamet duygusunun tamamen yok oluşuna şahit olmak. Ergenekon ve Balyoz kumpasları bu durumun örneğidir. Belki hatırlarsınız Ümraniye'de bir gecekondunun bahçesinde kazı yapıldı. Kazı sonrası "28 Şubat'ta saklanan cephane meydana çıktı." dendi. Kazıda çıkan gazete bir hafta öncesine aitti. T.C.'nin askeri gücünü dünya biliyordu. Atatürk ile ve inkılaplarına bağlı bir orduyu başka türlü güçsüzleştiremezlerdi. Deniz kuvvetlerinde 17 generali iftira kumpasla cezaevlerine attılar. 18. fetöcü generali getirip Deniz Kuvvetleri Komutanı yaptılar. Çıkıp televizyonlarda ben bu davanın savcısıyım diyenler hukuksuzluğa devam ederken Atatürkçü askerler cezaevlerinde işkencelere maruz kaldı, kimileri hastalanıp öldü, kimileri hukuksuzluğu sindiremeyip intihar etti. Kimilerinin eşleri, çocukları öldü, cenazelerine bile götürülmediler. İşin daha da vahim yanı beş üstüne beş kılanlar bu kadar haksızlığı yapanların yanlarında durdular. Neler yaşandı neler, bir düşünün... Fetöye öyle alanlar açıldı ki fetö, devleti ele geçirme noktasına geldi. Bütün para, akan musluklar fetönün eline geçti. Daha sonra devleti yönetenlerle elini eteğini öptükleri Fetullah Gülen arasında Somali'ye kurban, dersaneler, rant sağlama gibi konularda anlaşmazlıklar yaşandı, paylaşımlar yapılamadı, aralarında kavgalar çıktı. Ben savcıyım diyenler aniden vatansever oldular. Ergenekon Balyoz kumpası dedi devleti yönetenler ama ordu güç kaybetti. İç güvenliğe güvensizlik hakim oldu. Memleketin hile hurdayla yönetildiği meydana çıksa da bu haksızlıklara oy verenlerin desteği asla eksilmedi, tam tersine çoğaldı. Biz toplum olarak anlaşılır değiliz. Türkçe konuşur ama  anlamadığımız Arapça dinleriz. Mahzuni dedi ya hani : "Ey Arapça okuyanlar Allah Türkçe bilmiyor mu?"

Velhasıl bu kadar adaletsiz bir toplumdan bir kadının çıkıp yavrusunun sağlığı için çığlık atmasına merhamet göstermelerini  beklemek doğru değil. Bunu kendime söylüyorum... Devleti yönetenler onlarca özel araçlarıyla Katar'a maç izlemeye gider. Çaresiz insanlar sokaklarda dilenir. Dilenenler haline şükrederek tekrar oy verir. Özgür basın dediğimiz Miami yerine Somali'yi gösterir.  

Halimiz ahvalimiz budur..

YAZARLAR