Abbas Turan


MANDA VE HİMAYE KABUL EDİLEMEZ


İmparatorluklar dönemi bitti.
İnsanlığa kalan miras acı ve şaşkınlık.

Geleneğinde talandan beslenmek olan devletler ile gariban milletlerin münasebetleri demek ne kadar doğru bilmiyorum, fakat güçlünün merhametine boyun eğmek maalesef bazı milletlerin tek şansıydı.

Aksi halde yok olacaklardı.

Yirminci yüzyıla girerken, sanayileri ile birlikte iştahları da kabaran. hatta doymakta zorlanan devletlerin. dünyayı paylaşma, egemen oldukları topraklardaki zenginliklerini ana memleketlerine taşıma inatları dünya savaşlarına sebep oldu.

Özellikle Birinci Paylaşım Savaşı, birçok devleti, en çok da Osmanlı İmparatorluğu’nu kökten sarstı. Nihayetinde, “hasta adam” dedikleri, altıyüz yaşındaki İmparatorluğu  dağıttı.

İmparatorlukta temel unsur Türk olmakla birlikte, Arap, Yunan, Ermeni, Kürt ve diğer milletlerin huzur bulduğu, iaşeleri ve hayat garantileri için çaba harcayan, dünyanın en büyük devletlerinden biri tarihe karıştı da denebilir.

Biz Türkler için, çetin mücadelenin başlangıcı olan bu dönemde, baş etmek zorunda olduğumuz onlarca sorunun başında gelenler, yoksulluk ve işgaldi.

Bundan önceki, Otuz Ağustos ile ilgili yazımızda ifade ettiğimiz sürecin en önemlisi Kurtuluş Savaşı’na hazırlığın örgütlenmesidir. Birinci Paylaşım Savaşı’nın galip devletlerinin çok boyutlu engellerine karşın, Amasya Genelgesi’nin karşılık bulması ve Sivas’a çağırılan serdengeçtilerin çağrıya uyması büyük umudun can suyu olmuştur.

Sürecin ayrıntısına girmeyeceğim.

İçlerinde delegelerin de olduğu, yabancı mandasına ikna edilmiş kişilerin bağımsızlık fikrine ikna edilmesi ayrı bir dert, yabancıların misyoner görevlileriyle mücadele ayrı bir dertti.

Sonunda, direnişi örgütlemek, savaş imkanlarını tedarik etmek, devlet kurmak çalışmaları Sivas’ta daha planlı hale ve daha ciddi bir aşamaya getirişmiştir.

4 Eylül 1919 destansı bir çabanın ivme kazandığı sürecin başlangıcıdır.

Özellikle manda ve himayecilerin umutlarının ve eylemlerinin akılı terk ettiği sürecin doğum günü denebilir.

Tekrarda bir mahsur görmüyorum; 4 Eylül 1919 işgale direnen dernekler ve milis güçlerin birleştirilmesi adına büyük mesafe alındığı anların başlangıcını ifade ediyor.

Milli Mücadelenin doğrultusunu belirleyen kongrelerden biri ve en önemlisi olan Sivas Kongresi’nde ceryan eden olaylardan da anlaşılıyor ki, milletin direniş ve işgalden kurtuluş iradesine mandalı engel koymak mümkün değildi.

Kongre’ye katılan herkesin vicdanına ve üstlendiği görevine ait meşruluğunun devamı sözünü ettiğimiz iradeye bağlılık sağlıyordu zaten.

Tıbbiyeli Hikmet'ten, Kurtuluş Savaşımızın önderi Mustafa Kemal Paşa’yı da duygulandıran şu konuşmalara bakar mısınız?

''Manda ve himaye kabul olunamaz'' gibi ulusun kurtuluşu için çok önemli kararların alındığı kongrede, ilginç bir olay da yaşandı. Yurdun çeşitli yörelerinden delegelerin katılımıyla 4 Eylül 1919 tarihinde düzenlenen ve "manda' konusunun da tartışıldığı kongrede, öğrenci arkadaşlarının temsilcisi olarak, aralarında topladıkları parayla kente gelen Hikmet ismindeki askeri tıbbiye öğrencisi de bulunuyordu.

Heyecanlı manda tartışmalarının yaşandığı 8 Eylül akşamı, Mustafa Kemal Paşa'nın odasında yapılan toplantıda, askeri tıp öğrencisi Hikmet, şunları dile getirdi:

"Paşam, delegesi bulunduğum tıbbiyeliler, beni buraya istiklal davamızı başarmak yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa bunlar her kim olursa olsun, şiddetle ret ve takbih ederiz. Farzımuhal, manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddeder, Mustafa Kemal'i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak adlandırır ve telin ederiz."

Bu sözlere Mustafa Kemal’in verdiği cevaba bakınız;

“Arkadaşlar, gençliğe bakın; Türk millî bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin! Gençler, vatanın bütün ümit ve istikbali size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır,’" diyerek Hikmet’e dönmüş ve "Evlat; müsterih ol. Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz, azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal ya ölüm!”

Kurtuluş Savaşı’mızın ilkelerini ve doğrultusunu belirlemiş olan Sivas Kongresi, aynı zamanda bunuları bütün dünyaya ilan etmiş olmakla kendisini de tarihe altın harflerle yazmıştır.

Ayrıca şunu da söylemek isterim;  bu coğrafya ve milli mücadelenin mahşeri koşulları ne Sivas Kongresi, ne de Mustafa Kemal Atatürk, ne de milletimizin direniş gücü ile rastgele karşılaşmamıştır. Olan her şey, bilgi, emek, azim ve inanmışlık kararlılığı dahilinde gerçekleşmiştir.

Sivas Kongresi’ne katılma yürekliliğini gösterip, işgale karşı direnişi örgütleyenlere minnettar olduğumu 4 Eylül vesilesiyle bir daha ifade ediyorum.

Kahrı da sevinci de bizim bu güzel yurdun.

Gerçeğe hü!

Abbas Turan
Ankara, 04 Eylül 2023

YAZARLAR