Mehmet BAŞKAN


Kul Hakkı Ne Ki?


Belediye Başkanlarına, Valilere, milletvekillerine bazen acıyorum. Ramazan gelince o iftar senin, bu iftar benim deyip, ordan oraya koşturuyorlar. Bir iftar yemeği için bile İstanbul´a kadar gidip, dünyanın masrafını  (pardon israfını) yapmak zorunda kalıyorlar! Hatta belediye başkanı, aynı gün içinde iki-üç defa sahur yapmaya bile başlamış. Adamlar evlerinde aileleri birlikte iftar dahi açamıyorlar.

 Bakanların filan hali daha da kötü. O iftar senin, bu iftar benim, uçup duruyorlar. Gerçi, ulaşımları kolay ve zaman kaybı yok. Hem iş,  hem ziyaret, hem de ziyafet. Üçünü  bir arada halledebiliyorlar, elhamdülillah.

 Hazreti Ömer mezarından kalksa, bu durumları görse, ne der diye, çok merak ediyorum. Çünkü bu dünya da, bu sorular ve konular, cevabı olmayan anlamsız sorular ve konular haline gelmiş durumda.

 TV´ ye çıkan profesör alimler, büyük günahlar sıralamasını yaparken, birinci sıraya Allah´a şirk koşmayı, ikinci sıraya da kul hakkı yemeyi koyuyor. İyide kul hakkı ne ki? Bu meseleler kul hakkına giriyor mu, girmiyor mu? Yoksa  Kul hakkı, yeniden tanımlanması gereken bir kavram mı?

Geçtiğimiz cuma akşamı ajanslarda bir haber vardı. TBMM başkan vekili ve bir grup AK Partili vekil, bisiklet sporunu özendirmek için meclis bahçesinde, basın karşısına geçmiş anlatıyorlar. Oraya kadar her şey normal görünürken,  kamera birden geniş açıdan  görüntü vermeye başlıyor. Görüntüleri izleyince, şaştım kaldım. On tane takım elbiseli vekil bisiklete binmişler,  arkalarında 5-6 tane siyah makam arabası ile bir  ambulans onları takip ediyor, kimi  koruma görevlileri koşarak, kimileride  araçlarıyla hep birlikte meclis bahçesinde  tur atıyorlar.

Hatta başkan vekili yorulmuş olacak ki, bisikletini yanındaki koruması taşıyor. Bu görüntüler karşısında, Vallahi de billahi de utandım, üzüldüm. Ancak bu görüntüler topluma o kadar normal gelmeye başladı ki, kimse lafını dahi etmeye gerek görmüyor.

Toplumun genelinin hiç umurunda bile değil. Hatta bazı insanlar öyle hale gelmişler ki, bakanın, valinin veya vekillerin  olduğu bir iftara çağrılmadığı için  sosyal medyada, ya teessüflerini yayınlıyor yada çağrıldığı iftarların resimlerini paylaşıp statüko sahibi olduğunu ifade etmeye çalışıyor. Hiç kimse düşünmüyor ki, bu yemekleri kim finanse ediyor? Kimlerin hakkı var bu çorbada demiyor, aklına bile getirmiyor.

 Hazreti Ömer mezarından kalksa, bu durumları görse, ne der? diye, çok merak ediyorum. Bunlar karşısında tahmin ettiğimiz tepkiyi mi verir, yoksa o devir başka bu devir başka mı? Der.

 Fi tarihinden, yıl 2015´ e Fettullah Gülen  (şimdilercde nam-ı diğer FETÖ) , ne istedi de almadı, ondan ne istediniz de size vermedi. Soruyu tersine de çevirerek sorabilirsiniz. Kadir Topbaş´ın (muhallebici ) damadı, Kavurmacı´dan sonra, Bülent Arınç abinin damadı da serbest.

Yaaa... Siz şakamısınız. Bu nasıl bir, "al-ver"  hala devam ediyor. Yıllardır insanların hakkını bunlara yedirdiniz, yediniz, hukukunu çiğnettiniz. Topluca kul hakkına girdiniz! Hem de her çeşidinden. Hem de Hazreti Ömer´in temsil ettiği her şey adına. Yahu bu mübarek mezarından çıksa ne yapar! Ne der? Tahmin edebildiğimiz tepkiyi mi gösterir, yoksa o devir başka bu devir başka mı, der. 

Anlaşılan işin aslını ancak öbür tarafa gittiğimizde ve hasbel kader fırsat bulabilirsek soracağız ve öğreneceğiz inşallah...

 Mehmet BAŞKAN

AKPARTİLİ
11.06.2017 01:57:40
Sanırım büyük bir çoğunluğumuz kul hakkıyla gelmeyin lafzının etkisinde burada yani dünyada kalacakları umuduyla umut varlar böyle olmayacağını birilerinin çok iyi bir şekilde anlatması gerekiyor sanırım.

YAZARLAR