Yusuf Agâh


Kendine Gel


Al (Kızıl-Kırmızı): Atalarımızın en eski inançları ile ilgili olarak "Al Ruhu" veya "Al Ateş" adları verilen bir ateş tanrısının yahut da hami (koruyucu) bir ruhun varlığına inanmaktadır.

En eski devirlerinden beri Al Bayrak kullanmalarının bu Al Ateş kültü (inancı) ile bağlı bir gelenek olacağı ileri gelmektedir. Kazak, Kırgızlar bayrak kelimesi yerine Yalav kelimesini kullanırlar ki, aslı alav:alev´dir.

Al Ruhu´nun adı ile al rengin münasebeti şüphesizdir. Kırmızı renk sancak ve bayraklarda sıklıkla kullanılmıştır.Al ve Ak: Bizler kırmızı renge büyük bir değer vermiş ve saygı göstermiş bunu bir halk, ordu ve savaş geleneği haline getirmiş ve sembol yapmışız; ancak belki de devlet sembolü olan ak ile halk ve ordu geleneğinin sembolü olan alı, çok eski çağlardan başlayarak yanyana muhafaza etmişizdir.

Onun için kızıl "elma" ise mistik bir yanı bulunan; bolluk, bereket, şifa kaynağı olarak görülen bir meyvedir. Ancak Kızıl Elma sembolleştirilmesinin elmaya değil, Atalarımız, Güneş ve Ay´ı anlatan kızıl topa dayandığını düşünmüşlerdir.

Bu top, ?muncuk´ adıyla bayrak ve tuğların tepesini süslemiş ve bazen zaferin işareti, bazen hakimiyetin sembolü, bazen de fethedilmek üzere hedef seçilen yeri ifade etmiştir. Çok eski inanç ve töreye dayanan Kızılelma Türkistan sahasından Hazar denizinin doğusundan gelen Oğuzların Hazar kağanının ipek çadırının üzerinde hâkimiyetin ifadesi olarak bulunan altın top (Kızılelma´yı) ele geçirmeyi ülkü edinmiştir.

Atalarımız, İslâmiyet´ten önceki GökTanrı inancı zamanında gerek İslâmî dönemde kendilerinin Tanrı tarafından dünyaya hükmetme ve adaleti sağlamak için yaratıldıklarına ve hayat felsefesinin bu düşünce ile şekillenmesi gereğine inanmışlardır. Eski dönemlerden itibaren dünya nizamını sağlamak üzere mücadele eden Türk milleti islâmiyet´i kabul ederek maddî ve manevî yönden bir yükselişe erişmişlerdir. İdeallerini kendilerinin dünya düzenini sağlamak için bu iman kaynağından beslemişlerdir.

Bu kaynak Kızılelma´nın manevi yönünü teşkil eder. Ulaşılması gereken hedef mefkûre olarak anılan Kızılelma zaman zaman coğrafî yerlere isim olarak verilmiştir. Bu yer veya varılması gerekli coğrafyalar Macaristan İstanbul Roma Engirüs Viyana gibi beldeler olmuştur. Ancak sadece coğrafî yer ulaşılması fethedilmesi gerekli belde olmaktan çok Kızılelma Türk milletinin hedefi olarak zihinlerde yer etmiştir. Zaman zaman bir devlet olma ideali olan Kızılelma çoğu kez Türk birliği idealinin ismi olmuştur.

Buna karşılık bazı araştırmacılar Kızıl Elma efsanesinin erken Bizans´ta doğduğunu ifade eder.Bizanslı tarihçi Prokopius´un anlatımına göre Ayasofya´nın önünde dikili bir sütun üzerinde at üstünde bulunan Justinianos heykeli, elinde altından büyük bir elma tutmaktaydı. İmparator zaferlerini, bu kürenin üstündeki haç sayesinde kazandıklarına.

Heykelin elindeki küre 1317´de düştüğünde bu durum kilise babaları ve halk tarafından Bizans´ın sonunun yaklaştığı büyük bir felaket yaşayacaklarına inanmışlardır. Küre, 1420 veya 1421´de yeniden düşer ve gene Bizans´ın sonunun geldiği 1453te İstanbulu Fethimizi bu olayla ilişkilendirmişlerdir. Heykel, İstanbul´un fethinden sonra yıktırılmıştır.Yine orta Asya´dan günümüze kadar gelen Hayat Ağacı sembolü vardır.Hayat Ağacı bolluk,bereket,hikmet,kudret aynı zamanda evrenin direği ve dallarıyla büyümesinin devleti simgelediğine inanılarak bu şekilde yorumlanmış kızl elmanın da bu ağaçtan doğduğu kabul edilmiştir.Hayat ağacı simgesi şehrimizde Sahip Ata Medresesi(Gök Medrese)ön cephesinin her iki tarafında bulunmaktadır.Bu iki simge medeniyetimizde önemli yere sahiptir.

Eğer ki yazılı kaynak yoksa yapılan arkeolojik kazılarda bu simgelerle karşılaşılınca orda Türk Medeniyetinin yaşadığı anlaşılmaktadır.Burdan şuraya varmak istiyorum ,atalarımız geçmiş ten bu güne kadar büyük bir medeneyiyet kurmuş medreseler inşa etmiş,güçlü bir devlet ve millet olma adına aklı, ilmi baştacı etmiş,adaletle hükmetmiş geleceğimize ışık tutması adına bir çok eserler meydana getirmişlerdir.

Orhun Kitabeleri,Divân-ı Lügati´t-Türk, Kaşgarlı Mahmut tarafından Bağdat´ta 1072-1074 yılları arasında yazılan Türkçe´yi araplara öğretmek için yazılan sözlüktür. Türkçe´nin bilinen en eski sözlüğü olup, Orta Asya yazı Türkçesi hakkında varolan en kapsamlı kaynaktır. İslami dönem Türk edebiyatının ilk eseri olan Kutadgu Bilig,insana her iki dünyada gerçekten kutlu olmak, mutlu yaşamak için gerekli yolu göstermeyi amaçlayan bu kitap, Yusuf Has Hacip tarafından nasihatname niteliğinde olan önemli bir eserimizdir.

Alparslan´ın veziri Nizamı mülk tarafından kaleme alınan topluma, devlet adamlarına yöneticilik sanatına ilişkin bilgiler veren ?´Siyâsetnâme´´dir.Devlet adamlarının sahip olması gereken nitelikleri, saltanatın koşulları ve kuralları anlatan İdeal bir devlet örgütünün nasıl olması gerektiği ni belirten ve kötü yönetimlerin zararlı sonuçlarını açıklayarak yöneticiler uyaran önemli bir eser.Hoca Ahmet Yesevi´nin ?´Divan-Hikmet´´ini.Yunus Emre´nin ?´Risalet-ün Nushiyye´´si ve Divanından ve günümüzde ortaya konan bir çok eserden ne kadar haberdarız.Şu an kendi medeniyetinin farkında olmayan, bu kadar uzak kalan dünyada hiçbir millet düşünülemez herhalde.Medeniyetimizde var olan güzel şeyleri günümüze taşıyamamışız.Ya tamamen reddetmişiz yada gereksiz olanları tamamen almışız.

Niye güzellikleri koruyamamışız geçmişimizi bu kadar hesapsızca tüketmişiz anlamak mümkün değil.Bu davranışımızıda ilimden,araştırmacılıktan, akıldan uzak saçma sapan ithamlarla birilerinin üzerine atmışız. Hep gerçek kaynaktan uzak şeylerle zaman geçirmiş ve halada ömrümüzü boş şeylerle tüketmekteyiz.Bu davranış sonucu olarak yozlaşmış,kendi medeniyet ve kültüründen bi haber ,mutsuz ,umutsuz tarihinden habersiz; vatansever ,milliyetçi.

Dininden(Kuran-ı Kerim)habersiz; dindar, sadece yarım yamalak ama her seyi biliyormuş gibi facebook kahramanı sadece şekilcilikle yetinen bir toplum haline gelmişizdir.Mutluluğu,sosyal adaleti birlik ve beraberliğimizin gerekliliğini,aile kavramının manasını kısacası insanlık için ne kadar güzel şey varsa elde etmemiz için yine ilmi baştacı etmemiz, geçmişimizde ve günümüzde var olan ciddi kaynakları biraz mercek altına almamız ,ders çıkartmamız gerektiği ortadadır.O zaman gerçek olarak diyebiliriz ki ?´Bir Türk Dünya´ya Bedeldir´´.Gazi Mustafa Kemal Atatürk . Saygılarımla

YAZARLAR