Yusuf Agâh


GÜVE!..

YUSUF AĞAH/ GÜVE...


Bir toplum medeni ve ahlaki anlamda gelişmişliğini, önemli değerlerin yerli yerinde kullanılıp kullanılmadığında görebilirsiniz.Başarıyı yakalamanın ,sosyal hayatın refah ve mutluluğunun çatısını oluşturan en önemli değerlerin liyakat, ehliyet ve adalet olduğunu bilmekteyiz.Bu önemli değerler bazıları için hiçbir şey ifade etmese de yazmaya hatırlatmaya devam edeceğiz.

Kamunun önemli hizmet yerlerinde bu felsefe dikkate alınarak uygulanmazsa orada başarıyı yakalama gibi bir beklenti içerisine girmek cahiliye döneminde helvadan put yapıp ona tapıp acıktıkları zaman yemelerine benzer,hayatı layık olduğu yere koymayan kendi menfaatlerini her şeyin önde tutarak putlaştıranlar en ufak bir menfaatlerinin çatışmasında ilk önce kendilerini o makamlara getirenleri yerler,arkalarından en çok onlar konuşurken,her iki taraf kendi yalanları ile avunur ,neticesinde bundan en çok toplum zarar görmekle beraber onlar devam derler alışkanlıklarına ,ahlaksızlıklarına.

Tüm değerler alt üst olur.Sonrasında kabul görmek için sıralanır artık bizlerle alakası olmayan cümleler kurulmaya ,saçma söylemler yayılmaya ,yapılanlar olağanmış gibi anlatılmaya başlar. Ortak özellikleri olan büyük bir kısım vardırki bunlar kaos sıkıntılı işler yaparak buralardan beslenirler çözume uretime dair ellerinden hiçbir iş gelmemektedir.

Entirka,başkalarının başarılarını sahiplenmeleri en mahir oldukları konulardır.Malesef toplum duzenini ,güve gibi içten içe yiyerek toplumu bitirirler.Yaşananların acı tarafı kimsenin hesap sormaması hesap vermemeleri görevlerine devam etmeleri.Yani ev sahibinin güve sineğini görupte dikkate almaması neticesinde değerli bir çok eşyasının zarar görmesine sebep olmasına benzemektedir. Bu arada güve demişken biraz anlatalım isterseniz .Güvelerle giderek artan bir sorun olarak karşılaşmaktayız. Ülke genelinde neredeyse çoğu yerde bu zararlıyı bazen kendisini, çoğunlukla gözle göremesek te etkileri ile kaşmir, yün, tüvit olan tüm giysilerimizde hatta yerdeki halılarımızda sürekli karşılaşılabilir.

Yani kaliteli yerlerde tutunurlar. Bu eski moda zararlılarında yükselişleri ulaşımın imkanlarının artmaya başladığı 21. Yüzyıl ile başlamıştır. Güve istilası kendini hemen belli etmez sinsice işini halleder yinede Güve istilasının belirgin özellikleri vardır bunlar delikler ve tozlardır.Güzel bir halınız varsa onu kullanmıyorsanız ve katlı duruyorsa çok dikkat etmeniz gerekir.Halıyı zaman zaman açmak havalandırmak ve ilaçlarla koruma altına almak gerekir.Yoksa o güzelim halı bir bakmışsınız ki paramparça olmuş.Onun için önceden tedbir alınması gerekir.Bir güveye halı heba edilmemelidir. Bakıyorsunuz o kadar liyakatsiz işler oluyorki pes dedirtiyor adeta.

Elinde olan imkanları sadece kendi makamı rahatı ve dünyalığını kazanmak için korkusuzca kullananlar başkaları üzerinden ahkam kesmeye emeklerini hiçe saymaya kalkıyorlar.Bunlar özellikle sahiplenme konusunda güzel ve maddi değeri olan her şeyin kendisinin olduğunu öne sürerek başkasının hakkı olsa dahi reva görmeyen maliye konusunu çok iyi bilen, en önemli kimliği ,yalan dalavere sermayecileridir. Kendi dünyevi her türlü ihtiyacını gidermek için tereyağından kıl çeker gibi bir ustalıkla işlerini hallederler.

Bakarsın diğer taraftan normal devlette çalışan bir memur emekli ikramiyesi veya uzun vadeli kredi kullanmadan bir şey sahibi olamazken kendileri gencecik yaşlarına rağmen evleri arabaları herşeyleri olmuşturda nasıl olmuştur.Babadan kalan miras da yok .Mesaisini her türlü sosyal hakkım dediği şeyleri sonuna kadar almakta diğer çalışanların helaliyle hak ettiklerine gelince politika yaparak olmaz diyerek engel olmakta topluma ve üstündeki amirine şirin ve dürüst görünmek için personelinin çalışma haklarını vermemekte,sorunları sıkıntıları ilgilenip hallediyormuş gibi görünmekte aslında hiç kendisini yorup zahmet edip ilgilenmemekte,sıkıntı ve başarısızlığı başkalarının uzerine yıkarak bedel ödettirmektedir.Vebal,hak,hukuk onun anlayabildiği konular değildir zaten hiç ilgi alanı değildir Ne hikmetse ilahi ise herzaman başarılı dürüst çalışkan gibi göstermektedir kendini.Eğer o kadar dürüstsen kendi aldığın maaşın miktarını , mesai diye kendine aldığın ücretleri ,o makama nasıl getirildin geldin geçmişini herkes bilmekte, kendin bir sorgula. Bir çok kalkanı vardır.Kimi zaman bir cemaat,kimi zaman siyaset,kimi zaman dernek ve bunla birlikte kendi yalaklık ve riyakarlığı ile harmanlayarak istisnai bir profil ortaya koymaktadırlar.Bu meziyetleri de ayrıcalıklı biri olduğunu ispat etmek için devamlı çevresine hissettirmektedir.

Sosyal medyayıda çok iyi kullandımı değmeyin artık keyfine.Bazılarıda çok ekabir davranır hiç sosyal medya hesapları yokturdur. Ey müftehir-i devlet-i yek-rûze-i dünyâ, Dünyâ sana mahsûs u müsellem mi sanırsın? Ey dünyanın geçici nimet ve devletiyle iftihâr eden, Dünyanın sana ayrılmış olduğunu ve teslim edildiğini mi sanıyorsun?

Tabiki bu davranış şekli diğer bireylerin birlik ve beraberlik kurabilmeleri için ortaya koyduğu aidiyet duygusunu zedelemekte yanlış bir felsefeyle ortaya çıkmaktadır.Yani toplum kendi içinde bölünmeler yaşayarak farklı şeylere karşı gönül bağı oluşturmakta bu da büyük hatalara sebep olmaktadır. Ben bu ülkeye, bu şehre, bu aileye aidim” diyebilmek aidiyet duygusunu yaşayabilmek, bu şehir, bana sahip çıkacak ve ben yapmak istediğim her şeyin arkasında durabilecek güce ve yetiye sahibim duygusunu yaratmalı idareciler,ticaret erbabları,şehri n sahipleri. Böylece güvenle yaşamda yürüyebilir üretken ve yaratıcı olunabilir.Peki bu duyguların sivas’ta bir karşılığı varmıdır? Sorar mısınız kendinize . Tabiki her şeyin bir sonu var.O gün geldiğnde “Biz ona şah damarından daha yakınız.” Diye bildiren ilahi adalet karşısında hesabını nasıl vereceksiniz.Devlet malı demezseniz,yetim hakkı demezseniz,kul hakkı demezseniz sizden ne köy olur ne kasaba. O zaman kim karlıymış göreceksiniz. Fiziki güzel bir şehir olan SİVAS tan insanlar neden ğöç etmişlerdir ,neden dışarda yaşayan SİVAS lı nüfusumuz şu kadar çok diye üzülmemiz gerekirken övünüz hiçbir zaman anlayamadım …. Güve o güzelim halınıza bir kere düşmeye görsün.. …

YAZARLAR