Taki Akkuş


ETNİK VE KÜLTÜREL KİMLİKLER 4


Bugünlerde de aynı oyunlar oynanmak istenmekte. Bu gün, Aleviler yeniden hedef kitle haline getirilmek isteniyor. Yaşadığımız “etkinleşme süreci, bireyleri ve toplulukları etnik kimlikler ekseninde tavır almaya zorluyor. Aleviler bu noktada önemli bir açmaza sokulmak istenmektedir. Kültürel ve inançsal kimliklerinin ötesinde, Türk veya Kürt kimliği etrafında kendilerini tanımaları istenmektedir. Alevi topluluğa yönelik baskıların arkasında önemli ölçüde, farklı çevrelerin dayattıkları bu “etkinleştirme “ politikaları yatmaktadır.

Unutulmamalı ki çağdaş düşünen her birey, uluslararası literatür de olduğu gibi, ülkemizde de, tüm din ve kültür kümelerinin olduğu gibi,  Alevilerin de inançlarını özgürce yaşamaları hakkını savunur ve bunun önündeki her türlü kültürel ve siyasi engeli ortadan kaldırmaya çalışmaktalar. Acaba bu doğrultuda, Aleviler ve diğer inanç grupları hakkında, bilinçli veya bilinçsiz propagandalarla yayılmış ön yargıların kaldırılması için gerekli önlemler alınacak mıdır? Öncelikle ders kitapları bu doğrultudan gözden geçirilerek, Alevi inancı ve kültürü hakkında doğru bilgilerin aktarılması olası mıdır?

Ülkemizde dışlanan önemli bir etnik din kümesi de gayrimüslim topluluklardır. Son yıllarda meydana gelen bazı dış politik olaylar nedeniyle, Ermeni ve Rum azınlıklara karşı bilinçli veya bilinçsiz düşmanlıklar geliştirilmiştir. Musevi vatandaşlarımızı hedef alan Yahudi düşmanlığı, Radikal İslam’ i hareketin gelişmesiyle birlikte yaygınlık kazanmıştır. Süryaniler Güneydoğu’da süren çatışmada sıkışmışlar, bölgeyi tümüyle terke zorlanmışlardır.

Bugün gayrimüslim toplulukların, Türkiye Cumhuriyet vatandaşları oldukları, tüm birey ve etnik kültürel kümelerle aynı haklara sahip bulundukları, toplumun bilincinden yeterince yer etmemiştir. Gerek yarı resmi söylemde, gerekse basın yayında Türk ve Sünni kökenli olmayan yurttaşlarımıza karşı güvensizlik yayan, hakaret ve saldırıya varan bir dil kullanılmaktadır.

Ülkemizdeki gayrimüslim toplulukların, yurttaşlık temelinde, eşit ve eş değer koşullarda yaşamaları için her türlü önlemi devletin sağlaması gerekir.  Kazanılmış hakları olan, ibadet özgürlüklerinin, eğitim olanaklarının, gayrimüslim topluluklar hakkında yalana dayanan ve onları aşağılayan tüm bilgilerden, milliyetçi ve saldırgan dilden arındırılması gerekmektedir. Türkiye’de yaşayan herkes, bu ülkenin eşit ve eşdeğer yurttaşıdır.

Türkiye’deki etnik din ve kültür kümelerine yönelik ayırımı, aşağılayıcı, suçlayıcı ifadelerin kullanılmasını yasaklayacak hukuki önlemlerin alınmasını savunma aydınların görevidir. Ülkemizdeki yeniden yapılanmadaki kastımız, farklı din ve inanç kümelerinin ancak karşılıklı saygı ve anlayış temelinde bir arada yaşayabileceklerine olan inancıyla, farklı din ve inanç grupları hakkında, aşağılayıcı ve hakaret edici ifade ve propagandaların cezai yaptırıma uğramaları gerekmektedir. Bu doğrultuda her türlü ayrımcılığa karşı toplum karşısında tartışma açmayı ve soruları masaya yatırmayı uygun görmek gerekir.

Doğu ve Kürt sorunu olarak, Anadolu topraklarına tek tip bir kimliğin dayatılmasının ve tek kimliğe dayanan ulusal devletin, iktisadi ve sosyal alanlarda da başarısız kalmasının sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bölgeler arası dengesizlik, kültürlerin ağırlıklı olarak yaşadığı bölgelerdeki iktisadi ve sosyal geriliğin kronikleşmesiyle doğurduğu sosyal adaletsizlik, aşiret ilişkilerinin egemenliği sorunun derinleşmesine yol açmıştır.

Bölgede, Kürtlerin dışında farklı toplulukların da yaşadığı bilinmektedir. İktisadi geri kalmışlık. İşsizlik. İhmal edilmişlik. Eğitimsizlik, aşiret ilişkilerinin özgür bireyi yok eden otoriter baskıcı karakteri, bölgenin devlet tarafından adeta “sürgün yeri “ olarak görülmesi, doğuda yaşayan tüm vatandaşlarımızın haksızlığa uğraması sonucunu doğurmuştur. Bu nedenle Kürt sorunu yanı sıra özel olarak bir de doğu sorunundan söz etmek gerekmektedir.

Doğu ve Kürt sorunun çözümünde iki önemli eksen ortaya çıkmıştır. Birincisi demokratikleşme ve devlet toplum ilişkisinin, hukuksal alanda yeniden düzenlenmesi ihtiyacıdır. İkincisi, açığa çıkmış bölgesel dengesizlikleri ortadan kaldıracak, aşiret yapılarını çözecek, iktisadi, sosyal ve kültürel önlemlerin ivedilikle alınmasıdır. Bu aynı zamanda doğuda yaşayan insanların ortak sorunudur.

Türkiye’de bugün, Kürt nüfusunun önemli bir bölümü, Batı Anadolu’da yaşamaktadır. Bu nedenle, Kürt sorununun, coğrafi bir sorun olarak ele alınması olanaksızdır. Sunulan çözüm önerileri, başta büyük anakentlerde olmak üzere, Batı Anadolu’da yaşayan Kürtleri de kapsayacak biçimde tüm Türkiye’ye özgü olmak zorundadır.

Kürt gerçeğini karmaşıklaştıran bir konuda, onun bir Ortadoğu sorunu olmasıdır. Kürtler, bölgede esas olarak dört ayrı ulusal devletin sınırları içinde yaşamaktadırlar. Bu ülkelerin hiç birisinde, Kürtlerin kültürel ve demokratik hakları güvence altına alınmış değildir. Farklı ulusal devletlerin milliyetçi politikalarına alet edilen Kürtler, bu devletlerin birbirleri ile olan sorunlarına bağlı olarak, her devletin diğerine karşı kullandığı bir “araç” durumuna sokulmuşlardır.

(Devam edecek) 5

YAZARLAR