Yusuf Agâh


Bilen Bilir


Eğreti olarak alınmış, takma (ad). Ad ve soyadın yanında kişiler kullanılması zorunlu olmayan adlar da kullanabilirler. Bunlar müstear ad ve lakaptır. Müstear ad kişilerin belli bir faaliyette bulunurken gerçek isimlerini gizlemek amacıyla seçip kullandıkları adlardır.

Eski dilde buna namı müstear da denir. Gerek edebi gerekse düşünce yazarlarının bir çoğu müstear isim kullanmıştır.

Bunlardan bazıları şunlardır. Sait Faik Abasıyanık: Sait Faik Adalı, Sait Adalı, Adalı, Nakleden, S.F Beşir Ayvazoğlu: B.A., Selim Gökçe Yavuz Bülent Bakiler: Cezmi Bülent, Bülent Cezmi Sezai Karakoç: Mehmet Leventoğlu, Yasin Işık, Mehmet Yasin, Mehmet Yasinoğlu, Yeni İstiklal, Sait Yeni, Mehmet C. Güneş Cahit Zarifoğlu: Abdurrahman Cem, Ahmet Sağlam, Vedat Can, Adem Yaşar, Ahmet Soyer,Hasan ışık Mehmet Akif Ersoy: Bedayül Adem, Muammer Ferdi Şairlerin kendilerine uygun bir mahlas seçmesi, hem Türk halk şiiri, hem de Divan şiiri geleneğinde şairliğin ilk şartlarından birisi olarak kabul edilmiştir.

Edebiyatımızda İran edebiyatı tesiriyle ilk Şeyhi (1375- 1431) ile başlayan bu mahlas alma geleneğine şairler daha sonraki dönemlerde de devam etmiş, şairlerimiz ruh hallerini yansıtan isimleri mahlas olarak almaya gayret etmiştir . Takma adlar zamanla öyle yaygınlaşmıştır ki yazarların, şairlerin gerçek adları zamanla unutulmuş, mahlasları ön plana çıkmıştır. Bu durum her dönemde görülmüştür .

Asıl adı Ömer Hulusi olan Muallim Naci; gerçek adı Mehmet Raşit Öğütçü olan Orhan Kemal; yine Ahmet Agah Beyatlı, Yahya Kemal; Musa Cevat Şakir Kabaağaçlı, Halikarnas Balıkçısı; Mehmet Nusret Nesin, Aziz Nesin bunlardan akla ilk gelenler. Mahlasların ortaya çıkması ve kullanılmasında değişik etkenler vardır. Divan ve halk edebiyatımızda genellikle saygı duyulan, üstat kabul edilen bir kişinin uygun görmesiyle mahlas alınmaktaydı. Tanzimat sonrası usta çırak ilişkisi zayıfladığı için yazar ve şairler takma adlarını kendileri oluşturmuşlardır.

Divan edebiyatında şiir yazmaya yeni başlayan bir şaire üstat bir şair tarafından mahlas verildiğinde yazılan manzumeye ?mahlasname? adı verilirdi. Bu manzumede yeni şaire verilen mahlas ve niçin bu adın verildiği hakkında açıklamalar bulunur, genç şairi över tarzda beyitlere yer verilirdi . Şair Nef´i´ye mahlasını veren Gelibolulu Mustafa Âlî´nin mahlasnamesi ünlüdür. Şeyh Galib´e ilk mahlası olan?Esad? ismini veren şair Neş´et´tir ve Şeyh Galib´in şaire teşekkür için yazdığı 37 beyitlik kaside meşhurdur. ?Neş´et dedi piran Zebanından edüp gûş Mahlas ana Esad ne saadet bu ne şandır?

Evet şimdi bunları belirttikten sonra ben neden müstear isimle yazıyorum onu izah edeyim.Birilerinin telkin ve müdahalesini önlemek için.İkincisi yapılan haberlerle alkalı hemen birilerini bulayımda bu haberi nasıl kaldırtabilirim telaşına düşenlerle muhattap olmamak için.

Üçüncüsü sadece derdimizin vatan ve millet olduğunu kendi ismimizi önemsemediğimiz için.Dördüncüsü bazıları herzaman bir siyasi parti (Siyasi partilerinin felsefesinden tamamen uzak)veya bir oluşumun arkasına sığınarak kendi ŞAHSİ çıkarlarının derdinde olanları ifşa etme için.Beşincisi Hükümet ve Devletin her türlü imkanları sağlamalarına rağmen işini yapmayanları çalışmayanları ,devleti zarara uğratanları eleştirmek için. Altıncısı şahsi çıkarlarına zarar geldiği zaman ve bunu farklı mecralara çekerek dikkatleri farklı yönlere çekmek isteyenlerle mücadele etmek için .

Ve son olarak zikrettiğimiz gibi edebiyat ve basın tarihimizde böyle bir gelenek olmasından dolayı müstear isimle yazıyorum böyle bir tercihte bulunuyorum.

BİZLER DEVLETİMİZE VEREMİYECEĞİMİZ HİÇ BİR HESAP İÇERİSİNDE OLMADIK OLMAYIZDA!!!!!!!!! BU GAZETEYİ FARKLI YERLERE ÇEKMEYE ÇALIŞANLAR DEVLETİMİZİNDE ELİNDE GEÇMİŞTEN BU GÜNE KADAR VAR OLAN ARŞİVLERE BAKMALARINI HATIRLATIRIZ!!!!! Saygılarımla...

YAZARLAR