Kirkor Değirmenciyan


ABA KADIN


GÜZ mevsimine girmiştik.

Babam BEDROS USTA, yazın hem değirmen tamiri yapmış hem taş duvar örmüştü. Kazancımız kışı yarılar gibiydi.Yine de iş bakınmaktan durmazdı garibim.

ÇAYIRAĞZI´nda düğün vardı beni de götürmüştü. POŞA HASAN Emmi ile iyi konuşurdu. Hasan Emmi, ŞARKIŞLA da bir AĞIL yapımı işi olduğunu babama söylemiş. Babam çok sevinmiş ?hay hay HASAN AĞA? demiş.

Düğünden gelince anam MANUŞAK HATUNA söyledi, anam garibim gitme demedi. ?KILIÇ GİBİ KIŞ GELİYOR? ne çare git dedi.

1950 lı yıllardı. Babam beni de götürdü. BANA ?oğlum yaşın küçük ama elimin değneğisin? sen de gel dedi.

Yola çıkmadan evvel babamın TAŞHAN içinde arkadaşı vardı. Ondan biraz borç para aldı anama verdi. Bir eksiğin gediğin olursa darda kalma dedi?

İlk önce ŞARKIŞLA yolunda HANLI Köyüne vardık. Orada bir evin damını yaptı babam 3 günde. GÜNEY Köyünde de 4 günlük temel atma işini gördük.

HANLI ve GÜNEY Güzel köyler idi o senelerde.

Yalnız ahalisi pek tembel, pek iş bilmezdi. DUVAR diplerinde güneşin gölgesini izlerlerdi. Güneş ne yana döndü dönerlerdi. Çalışmayı sevmezlerdi.

ŞARKIŞLA´ya vardık.Şarkışla güzel yapılı evleri olan büyük bir kaza idi. BABAMIN evvelden bu yana tanıdığı bir terziye vardık. Yemek ikram etti?

Akşama doğru bir at arabası ile Şarkışla´nın doğu tarafına düşen tepelerin üzerinde bir mezraya vardık.

Üç tane ev vardı. Orada koyun AĞILI yapılacakmış. Bir küçük Odaya bizi yerleştirdiler. Mezrada 200 civarında koyun vardı sanırım.. Çoban da vardı.

Babam ağıl için kolları sıvadı. Üç tanede yanında AMELE vardı. Ben de ayak işlerini yapmakta idim.

İyi insanlardı. Evde yaşlı bir kadın vardı. Ona herkes ABA diyordu. Bende ABA demeye başladım. ERKEK gibi bir kadındı.

Gün doğmadan kalkar inekleri sağar, buzağıları çayıra salardı. ?Pinnik?ten tavukları çıkardı?

ABA, babamdan beni aldı. ?Bana yaren olsun ben onun şalvarını, yün çorabını işliğini veririm KİVRA dedi.?

Babam da tamam dedi.

ABA kadın, saman ile karılmış çamur ile ?kerpiç? yapacaktı. İlk defa görmüştüm bunu.

Bir tahta şekil vardı. İki gözü kare şeklinde, iki gözü dikdörtgen şeklindeydi. Çamur onların içine konuluyor, ben çiğniyorum ve şekilli kerpiçler oluyordu.

ABA kadın TANRI rahmetini eksik komasın çok iyi insan evladıydı. Ben küçüğüm diye işleri kendi yapar bana az bir iş bırakırdı.

Öğlen yemek vakti de tereyağlı bulgur pilavını hem ağıl yapanlara hemde bize verirdi. Bana da gıcır gıcır bir çift çorap giyindirmişti.

İlk evvel ABA kadından çok korkmuştum. Babayiğit, sert bir kadındı. Bütün çocukları çok korkarlardı. Ama bana bir defa olsun kızmadı Aba Kadın?

İNSANOĞLUNUN acısı ve gözünün yaşı aynıdır bilir misiniz? Acının TÜRKÜ, ERMENİSİ yok?Niçin mi? Söyleyeceğim?

ABA kadın bana SİVAS´ı sordu anamı sordu, kardeşlerimi sordu? Ben de anlattım. Hatta büyük ağabeyim ŞAHİN´in bir gün KIZILIRMAK´ta bile boğulduğunu öldüğünü de söyleyiverdim. Baktım ABA kadın ağlamaya başladı?.

O gün bugündür kulağımda küpedir ki, gözyaşının MİLLİYETİ yoktur?

BABAM da ağılın temelini atmış, garibim çalışıp durmakta idi. Gece de bir göz odada yatma zamanı beni sorguya çekerdi ?Aba kadın sana iyi bakıyor mu diye??

Bu dağdaki mezra çok güzeldi. Kapının önünden akan pınar buz gibi idi. Alışmıştım. Alışmasan ne çare evde ?horanta? babam ve benim elimi gözlemekte idiler?.

Mezrada koyunları ?güden? bir çoban ve birde ona yardımcı olan ?taşlayıcı? denilen çobanın yardımcısı vardı. O yardımcı bir gün köyü GEMEREK´e kaçtı. Çoban yalnız kaldı.

Çoban Babama ?Bedros Emmi aha şu oğlan bir hafta benle gelsin daşlayıcı bulana kadar? dedi. ?Emeğini yersem zehir zıkkım olsun? dedi.

Babam tamam dedi. ABA kadın da çobana ?oğlana göz kulak ol, Allahın emaneti? dedi.

Bir haftalık çobanlık günüm başlamış oldu.

Ben ne anlarım çobanlıktan. BEZİRCİ mahallesinde sürü mü var?

KOYUN SÜRÜSÜ ikindi vaktı dağa çıkıyordu. Bende elimde değnek dağlarda sürü kovalamaya başlamıştım.

Anam, bacılarım ve SİVAS BEZİRCİ MAHALLESİ gözümde tütmekte idi.

ÇOBAN korkutucu bir adamdı. Anamın anlattığı masallardaki kötü adamlara benzerdi. Kalın kaşları, kalın bıyıkları vardı. Ancak o gün anladım ki ?insanları ilk görünce karar vermemeli tanımalı??

Çobanı tanıdıkça aslında mezra insanlarının dediği ?Deli Mısa (Musa)? iyi bir adamdı.

Bana da takılırdı ara ara ?hay gidi ERMENİ balası? diye?

SÜRÜ gece dağda yatardı. ?KEÇE? denilen yünlü bir şeyi üzerimize alır uyurduk. Sürü yatınca bizde yatardık.İlk gece çok korkmuştum. Kangal Köpekleri sağa sola koşmaktaydılar. MISA EMMİ korkmayasın onlar tilki kovalar derdi?

SÜRÜ yatınca MISA EMMİ bir ip çıkardı bir kocaman koyunun boynuna bağladı, bir ucunu da benim koluma bağladı. Dedi ki buna ?bağcak? derler. Gece sürü giderse koyun seni çeker uyandırır dedi.

Gerçekten de sabaha doğru sürü gitmeye başlamış. Koyun kolumu bir çekti az kalsın beni sürükleyecekti. Bende hemen uyandım MISA Emmiyi çağırdım.

***

MISA EMMİ´den bahsetmem gerekli. Okuma yazması yok idi. PINARBAŞI´ndan gelmiş buraya çobanlığa. Fakir gururlu bir adamdı. Bazen bilgece laflar ettiği eksik olmazdı?

Bir gün demişti ki ?Oğul insan odur ki çalışa kazana. Amma şunu da bilesin ki ?MUHANNET KAPISINDA SULTAN OLMAKTANSA,Kuru Ekmeğin Beyi Ol?

(Bu güzel öğüt bana yol gösterdi. AMERİKA´daki Fabrikamın içine büyük harflerle bunu yazdırdım; MUHANNET KAPISINA SULTAN OLMAKTANSA, KURU EKMEĞİN BEYİ OL?)

Mısa Emmiye alışmıştım.KAVAL da çalardı. Uzun uzun kaval çalardı. PINARBAŞINDA kardeşleri tarlalara konmuşlar. Derdi ki ?beni dede yetimi çıkardılar.?

Dağda pınarda bir gün ayaklarını yıkar iken, ökcelerinin yarık yarık olduğunu görmüştüm. Senelerce dağda idi. Ayaklarına baktığı gördü bana dedi ki ?KIRK GÜN DABAN ETİ BİR GÜN AV ETİ??

Emeği alnının teri ayak yarıklarında saklıydı. Çalmadan, çırpmadan emeği ile kazanıyordu çobanlık hakkını?

Gündüz öğleye doğru sürü mezraya gelirdi sağılmak için. Büyük TANRIM rahmet etsin mezra girişinde ABA beklerdi bizi.

Hemen çoban ?MISA EMMİYİ? hesaba çekerdi. ?Oğlanı gece uyut hemi Deli Mısa, o elin garibini yorma. Allahın emaneti .O ladiger (yadigar)? derdi.

BU ABA kadının bu lafları bana güzel gelmkteydi.

AĞIL inşaatı yükselmişti.Babam ?öküzlerle? karşı dağdan ?çağ taşı? denilen büyük taşlar getirmişti dört tane. ÇAĞ (köşe) taşları duvarların dört kenarına yerleştirilir ve yapıyı sağlam tutardı.

Biz ERMENİ Milleti taşla evli sayılırız taştan çok iyi anlarız.

Babam çağ taşlarını yerleştirirken beni yanına sesledi koştum vardım. Dedi ki ?bak, bunca taş, bunca helik (küçük taş), ahanda bu 4 tane ÇAĞ (köşe) taşına bağlı. Bu köşe taşları olmasa, bunca taş işe yaramaz? dedi.

?Büyüyünce küçük taş olma, çağ taşı ol ki herkes senin kölgende olsun? dedi.Büyünce anladım bu sözü ve babama verdiğim sözü de tuttum.

(Eğer bugun AMERİKA´da iş yerlerimde yüzlerce insan  çalışmakta ise bu sözü ve babama verdiğim sözün çok önemi var.)

Bu dağ başındaki mezraya geleli bir ayı geçmişti. Ekinlerde harmana dökülmüştü. Bir çift öküz ?düven? denilen dişli tahta ile eziliyordu. Ben de öküzleri sürmekten hoşlanmakta idim. Ekinler serilmiş yuvarlak şekilde, ben düven ile onların üzerinde öküzleri dolaştırmaktaydım. Evin erkekleri AĞIL ile ilgileniyorlar ABA KADIN ve ben DÜVEN sürmekteydik.

ABA KADIN ? yaba? ile karıştırıyordu. Öğlen vakti öküzler ot yiyor bizde ?tereyağlı pilav yiyorduk.?

Babam da göz ucu ile hem ağılı yapıyor hem de bana bakıyordu.

Yine bir kuşluk zamanı, 2 tane eşek ile ?ÇERÇİLER? mezraya doğru geldiler. DARENDE tarafından gelmişler. Kabuk, dut heybelerinde.

ABA KADIN bir ?çalkama? verdi gariplere boğazları kurumuş idi. Buğday verdi epeyce dut aldı. Pekmez aldı? Adamlar KALEKOY´e doğru süzülüp gittiler?.

Bizde günlerce dut yedik bu sayede?

Gündüz çalışmaktan herkesin canı çıkıyordu. Sürülen ekinler toplanıyor rüzgar çıkınca da ?yabalarla? ?TIG? savruluyordu. TANRI bereketli vermiş çok buğday,arpa oldu?

Ben bu mezraya alışmıştım. Bir gece babam BEDROS USTAYA ?ANAM gilide alsak gelsek buraya iki göz oda yapsak yaşasak? dedim.

Babam kurban olduğum değirmen ve duvar ustası Bedros gülümsedi.

Biz MÜSLÜMAN değildik. Orada hiç kimse bize neye inandığımızı sormadı.

ABA KADIN namazlarını kaçırmaz çok dualar ederdi. TANRIYA gözyaşları ile yakarırdı. ?Ayağının tozuna kurban olduğum, eşiğinde Kıtmir olduğum, Muhammed Mustafa hürmetine??diye göz yaşı akıtırdı.

Ben bir gün ?ABA namaz kıldıktan sonra neden ağlıyon? diye sormuştum. Bana dedi ki ?ay kuzum Abanın aha şu bağrını yar bak ki ne dertler var? dedi.

O zaman anlamadım bu sözleri. Şimdi yaşım 80 e geldi, şimdi anlıyorum.Hatta bazen ABA kadının sözü aklıma gelince ağlamaktan geri durmuyorum?

***

Babam AĞILI bitirmek üzereydi. Havalar da iyice soğumuştu. Kıragılar düşmeye başlamıştı. Babam ağıl örüyor. Bende ne iş olursa yapmaya çalışmaktaydım.

Çalışıyorduk ama emeğimizi de alıyorduk. Babam PEYNİR, YAĞ demişti Aba kadına o da bol bol hazır eylemişti...

Yalnız yaşı 90´a dayanmış olan ABA KADIN evvel çok zaman başım ağrıyor diye dert yanar idi.

 Beyaz bir tülbentin içine patates dilimler başına sarardı.

(İnanır mısınız SİVASLI dostlar şimdi AMERİKA da Özel Doktorum olduğu halde, ben bile bazen başım çok ağrıyıp ilaçlar kar etmediği zaman ABA Kadından gördüğüm başa patates sarma işini yapmaktayım ve de ağrılarım hafiflemekte)

Mezrada ağıl bitmiş sadece damı çatılmakta idi. Babam ile Aba kadının yetişik evlatları KAĞNILAR ile ŞARKIŞLA´nın bir köyüne ARDIÇ ağacı almaya gittiler. Ardıç AĞAÇLARI ile damı çatacaklardı.

Ben oralarda köpekler ile oynaşırken, ABA KADININ büyük gelini dizlerini döve döve bağrışmaya başladı ?Yetişin ABAM düşmüş kalkmıyor? diye?

Bu figanı duyan diğer kızlar ve gelinler de koştular bende koştum. Çeşmenin yanında düşmüş ağzının kenarcığında azıcık kan vardı. Bir ?yaygı? içine koyarak eve getirdiler. TANRIYA yol almıştı ABA KADIN?

Odasına yatırdılar. Az zaman geçmişti ki KAĞNILAR GICILAYARAK geldi. Oğulları gelip ağzını gözünü öptüler?

MATEM çökmüştü. BABAM da çok yandı. Ben de çok ağladım. Duyanlar geldi baş sağlığı verdiler. MEZRA, mezar olmuştu bana. Birkaç Gün sonra babam ve Abanın oğulları AĞILI bitirdiler ancak kimsenin ağzını bıçaklar açmadı.

MEZRANIN neşesi, hanım ağası ABA (benim için ANA) Kadın çok hürmet ettiği TANRIYA ve adını her andığında elini yüreğine götürüp salavat söylediği Muhammed Mustafa´ya yol almıştı?

TANRIYA samimi hürmetkardı. Onu NAMAZ kılarken ağlar halde hala anımsamaktayım. Keşke neden ağladığını öğrenseydim keşke?

Koyun AĞIL bitti. Bize yol göründü. Bulgurumuzu, yarmamızı, yağımızı, peynirimizi, bir de kara oğlağı at arabasına yükledik.

Babam sağı solu toparlarken ben son bir defa ABA KADININ mezarına vardım.

Bana KİKO derdi. Mezarı ile konuştum. ?ABA Kikon gidiyor? dedim?Mezarını ellerimle okşadım. Biliyorum ki öyle güzel iyi bir insanı YÜCE TANRIM Cennetinde konuk etmiştir buna inanıyorum.

MEZRA insanları ile vedalaştık?

Döndük SİVAS´a BEZİRCİ MAHALLEMİZE?

Anam bizi görünce sevindi. Çok da öte beri getirdik. KIŞLIK yiyeceğimizi tamamdı. Paramız da vardı Tanrıma hamd...

Ben günlerce anama ve bacılarıma ABA kadını anlattım. ANAM da garibim gözü yaşlı idi. Ben anlattıkça ağlar, göz yaşlarını yemeninin ucuynan silerdi?

ANAM da derdi bana hep ?aha şu içimde neler var? diye?ABA KADIN da aynı şeyi söylerdi.

Belki de ANADOLU böyle bir şey zannımca? ANALARIN yüreğinde?

Böyle kadınlar yok artık. ABA kadın ve anam Manuşak Hatun gibi kadınlar kalmadı.

Bir gün İNGİLTRE de bir iş yemeğinde MARGET TEACHER´e  ?SİZ BİZİM SİVAS´ın KADINLARINA BENZİYORSUNUZ? dedim. Çok şaşırdı? SİVAS´ın İnceleyeceğim? dedi...

Hala SİVAS´ın kadınları öyle mi hemşehrilerim?

hadi kaçmaz
18.06.2017 20:29:43
sanki gibi daha yeni yaşamış gibi anlatımı var.Tebrik ediyorum.evet a nadolu insanı, kadını öyledir hala.

Tahsin Hazırbulan
20.06.2017 01:32:17
Kıymetli Hemşehrim, yılların sende bıraktığı ve bize aktardığın şu söz aslında her şeyi özetliyor. "O gün bugündür kulağımda küpedir ki, gözyaşının MİLLİYETİ yoktur" Kalemine sağlık, haftaya yeni hatıranızda görüşmek üzere.

Leo
20.06.2017 02:33:21
Mr.degirmencian ben FRANSA dan komşumniz Malatya LI LEO, size minnettarım.SIZI OKUMAKTAYIM

YAZARLAR