ZAMANA YOLCULUK

ZAMANA YOLCULUK

Bazen bir fotoğraf sizi şair yapar, bazen ressam, bazen de yolculuğa çıkarır yarım asır öncesine...
Sivas Paşa fabrikasında pikniğe gitmişsinizdir, yanda piknik sepeti, şimdilerdeki gibi öyle ismi sepet  ama plastik filan değil, gerçekten sepet, üzerinde dedemin fötr şapkası...Pikniğe giderken takılacak kadar özenli bir tercih  kravat...  

Sepetin içinde ne vardı şimdi bilmek imkansız, sadece tahmin edebilirim...Sizler de tahmin edebilirsiniz, henüz fastfood yiyecekler, abur cubur atıştırmalıklar ne mutlu ki hayatımıza girmemiş, bu nedenle yalancı dolma der Sivas’ lılar zeytinyağlı sarma, köfte, haşlanmış yumurta olmalı belki de su böreği, şansımız varsa …

Ailemizin direği, dünyanın en tatlı dedesi ve babaannesi, her çocuk gibi ilk kahramanlarımız onlar bizim de...Çok bilge insanlardı, çok yararları oldu bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızda...Onlarla büyümek, çocukluk yıllarında psikolojik açıdan sağlıklı bireyler olmak anlamına geliyor. Osman ve Rakibe Ekenel çifti rahmetle anıyorum her zaman....

Geri gelse mi o yıllar...Biz yine üç kardeş  aynı model elbiseyi giysek mi...Ablam saçlarında kurdelayla pikniğe gitse mi, yanımda tombik kardeşim  kahkülleri, uzun saçları ile otursa mı...Bilemedim...Boğazım düğümlenerek baktım, kaldım sadece. Güzel günlerin değerini bilmekle yetindim, gelecek günler sağlık getirsin hepimize, dostlarla ve ailemizin geri kalanları ile anılarımız olsun diliyorum, iyi ki yıllar sonra bu fotoğrafa bakabilecek kadar şanslı olabilmişim...Şimdi bu resim bir şiiri hak etmiştir sanıyorum.

Kendimi zaman tünelinde kaybolmuş gibi hissediyorum her defasında.
Eski Sivas fotoğraflarını çok seviyorum, bana kültürel zenginliğimizi  genç nesillere aktarma isteği uyandırıyor. Siyah beyaz olabilir ama çok renkli fotoğraflara göre daha değerli olduğu kesin. Babalar genellikle fotoğraf çekimi yaptığı için aramızda bulunamaz, selfi icat edilseydi keşke diye düşünmeden edemiyorum…
Paşa fabrikası hepimizin çocukluğu için hatıralara giden en kestirme yok belki de…

Peki, neden biz bu kadar çocukluğumuza veya eskilere özlem duyuyoruz, asıl mesele bu galiba…

Belki de ve daha doğrusu biz o yıllardaki güzel insanları özlüyoruz.
O yıllarda insanlar, komşularımız, politikacılar dürüst, namuslu, vatansever ve çalışkan ve üretkendi. Bu kadar kirli bir sosyal medya yoktu, sade ve basit yaşıyorduk, özlem duyduğumuz bunlar olmasın…

Politikacılar bu kadar yalan söylemiyordu
Mertlik, yiğitlik ise sözde değil, özdeydi…

Alçakgönüllülük naraları atanlar, egolarını kucaklamış ortalarda, yüzlerinde acayip bir gülümseme ile insanlara tepeden bakarak dolaşmıyorlardı.

Herkes vatansever şimdilerde, cepler dolsun, çocuklarıma yüklü bir miras bırakayım derdinde… Hani komşusu açken tok yatılmazdı, hesap makinası gibi dolaşır olduk…

Kadınlar anaydı, bacıydı, özgürdü, namustu… Yoo öyle değil günümüzde … “ Efendim kadın dediğin” Diye başlayan paylaşımlar … Kadın dediğin ortadan yürüyecek, saçını savuracakmış, buna da erkekler karar verecekmiş… Bayım biraz empati lütfen … Senin eşine, kızına birisi bunları söylese kıyameti koparırsın, ayrıca bakalım kadın ne düşünüyor… Hayır buna kendi karar vermeyecek, toplum böyle istiyorsa, çaresi yok, emir demiri keser…Can baba  öyle buyurmuş, elden ne gelir…

Borsa, dolar, astroloji, tarot falları, özel okullar, estetik operasyonlar, ketojenik diyetler, narsistik kişilikler, travmalar, kentsel dönüşümler vejetaryenler da neydi , biz öğrendik ve kültürel olarak  çok geliştik… Olsun, elbette çağa ayak uydurmak gerekir…”Çok mutluyuz “ gibi  binbir surat maskelerle koşar adım 21. Yüzyıla hazırız… Eyvallah…

Özlem belki de bu yüzden…Umarım güzel anılar canlandı tüm hemşehrilerimin gözünde ve biz biliyoruzki bir daha geri gelmeyecek o temiz yıllar…Yine de dilimizde çocukluğumuzdan kalan şarkılar, kulağımızda ninniler, yastığımızda masallar olsun her daim, hayallerimizde sarıp sarmalasın bizi büyükannemizin lavanta kokan sıcacık kucağı…Sevgiler….                             BİR HİS OLMALI

Belki çocukluk ;
Saçındaki papatyadan tacın
Ayağında kırmızı pabucun
Bir bayram sabahı yüreğinde
Pır pır uçan kelebek...
Yağmur birikintisinin içinde
Üstün başın, çamurlu ellerin
Belki de eve gidince işittiğin azarın...
Biraz mum ışığında okuduğun masallar...
Elma şekerinin sana armağanı
Palyaço gibi göründüğün aynadaki suratın
Karda yürürken çıkan o ses
Ve çilekli bir külah dondurmanın
Ağzında bıraktığı o tatlı his olmalı...

Günsel Ekenel



Anahtar Kelimeler: ZAMANA YOLCULUK