ZALİMİN ZÜLMÜ VARSA?

ZALİMİN ZÜLMÜ VARSA?

ZALİMİN ZÜLMÜ VARSA?

Artık alıştığımız şeylerden biri de bu: İki kişi aşk yaşıyor, en özel anlarını paylaşıyor, bazen de bu işe "renk katmak" için yatak odalarını kamerayla kaydediyorlar. Sonra da taraflardan biri bu görüntüleri internete salıyor ve böylece elinden gelen en büyük zararı vermeyi amaçlıyor karşı tarafa.

Genellikle terk edilen yapıyor bunu. Böylece intikam alıyor yani. "İntikam soğuk yenen bir yemektir" sözü de internetin hızı karşısında geçerliliğini kaybediyor böylece. Hız insanların, özel hayatın en büyük düşmanı haline geliyor.

Sanki daha birkaç ay önce el ele dolaştığı, aşk sözcükleri fısıldadığı, birlikte gelecek planları yaptığı kişi değil o. Cezalandırılması gereken bir suçlu sadece.

***

Çünkü gün geliyor, bitiyor ilişki. Aşk hiç biter mi? Bitiyor işte.

Her ilişkide olduğu gibi bir taraf terk eden bir taraf da terk edilen oluyor. Bırakıp giden zalim, kalan hep mazlum. Bir taraf aldatan, diğer taraf aldatılan oluyor. Bir taraf sabreden, diğer taraf zulmeden oluyor. Aşkın yazılı olmayan karanlık kanunlarından biri de budur zaten. Hem siz hiç iki tarafın aynı anda isteyerek bitirdiği bir beraberlik duydunuz mu? İlle bir taraf zalim, bir taraf mazlum olacak. Böyle bir rol dağılımı kendiliğinden oluşuyor. Aşkın acı kurallarından biri beklide?

***

Zaten aşk başladıktan sonra oluşan bir rol dağılımı da var. Daha en başından bazı roller taraflardan birinin üstüne "yapışıyor". Bir romantik komedi filminde kendisini dağınık ve sorumsuz olmakla suçlayan Michelle Pfeiffer`a Bruce Willis şöyle diyordu: "Ama bu rolü bana sen verdin!" Sorumlu, ciddi, fedakâr anne rolünü üstlenince kadın, kalanlar da erkek tarafından sahiplenilmiş yani. Erkeğin de işine gelmiş olacak ki, bıçak kemiğe dayanana kadar ses çıkarmamış bu rol dağılımına. Ayrılık zamanı gelip çattığında roller değişebiliyor işte: O güne kadar mazlumu oynayan, birden zalimleşip geçmişte gördüğü bütün "zulmün" acısını çıkartmak isteyebiliyor. Ya da tam tersi yaşanacakları kimse bilmiyor.

*** Görünen o ki yeni kuşağın gözünde internet bu iş için biçilmiş kaftan. Bir nevi "acil intikam aracı." İntikam için eski roman kahramanları gibi yıllarca bekleyebilecek asalette olmayan günümüz insanı, elinde avucunda ne varsa salıveriyor internete. O zaman da tüm mahrem anlar, paylaşılmış özel şeyler ayaklar altına alınıyor.

Oysa insan nasıl unutur bir zamanlar hayatının kadını ya da erkeği olarak baktığı o kişiyi. Ya da o gözler nasıl bir öfkeyle kararmıştır ki ona acı ama güzel anılarla yaşanmış bir ilişki bırakmak yerine, onu terk ettiği için hiç yaşanmamış sayacağı, ömrü boyunca unutmak isteyeceği bir yaşanmışlık bırakır. Nasıl onun gözünde bu kadar küçülmeyi kabullenir? Ama ne yazık ki hayal kırıklıkları, tutulmamış sözler, kırılıp dökülmüş kalpler, aşk yalanları, ihanetler, kullanılmalar ve kullanmalar bir tık uzağımızda artık. Oysa eski sevgilimize verdiğimiz her zararla kendi geçmişimizi de ayaklar altına alıyoruz. Belki de terk edilmenin acısıyla gözden kaçırılan bu?



Anahtar Kelimeler: 0