TÜZÜKLERİN EFENDİSİ 1: EĞİTİMİN ÇIPLAK KRALLARI

TÜZÜKLERİN EFENDİSİ 1: EĞİTİMİN ÇIPLAK KRALLARI

TÜZÜKLERİN EFENDİSİ 1: EĞİTİMİN ÇIPLAK KRALLARI

Malum olduğu üzere toplumların geleceği açısından tedrisat yani eğitim en önemli unsurdur. Maddi ve manevi anlamda gelişmiş toplumlar eğitim konusunda ileri gitmiş olanlardır. Bu bağlamda geçmişte ve bugün gelişmiş toplumların eğitim sistemi bizim için iyi örneklerdendir. İlimizde eğitimin kalitesi ortadadır. Sıralamadaki yer pek iç açıcı değil. SEKAP kapsamında yapılmak istenenler ile yapılanlar birbiriyle örtüşmedi. SEKAP, pil ve kağıt toplama yarışı ile göstermelik faaliyetlerin günü kurtarma, okulun hanesine bir çalışma yazma gayretinden öteye geçmedi. Sivas Vali Yardımcısının idarecilerle yaptığı toplantıda söyledikleri bu bağlamda çok önemliydi. Yapılan tespitler yerindeydi. O tespitlere eklemeler yapılabilirdi tabii ki. Telefon efendisi bu kişilerin bu toplantıdan sonra yaptıkları ilk iş faturayı ?eğitim camiasının günah keçisi? öğretmenlere kesmek oldu. Başarı olursa zat-ı âlilerinin başarısızlık olursa öğretmenin mantığı; öğrencinin bakışına benzer bir bakış. Tüzükleri, yönetmelikleri içtihat makamında istedikleri doğrultuda yorumlayıp ahkâm kesmenin yaygın olduğu bu camiada vazgeçilmez olmanın mutluluğuyla koltuklarında, müçtehit olmanın getirisiyle nasihatlerle bizi aydınlatmaya çalışmaktadırlar. Görevden ayrıldıkları vakit okulların viran olacağını yüksek öngörüleri ile idrak eden bu kişiler bütün ağırlıklarıyla ömürlerinin sonuna kadar eğitime hizmet eden fedakar insanlar olarak fevkalade ümitsizlikleri bize armağan etmektedirler. Sivas?ımızın en sıkıntılı noktalarından olan kendini sorgulama düşüncesinden ırak yaşama gayreti bürokratların gelişmeyi tıkamasında etkili olmaktadır. Ülke geneli için de geçerli olan bu sorun bir kangrene dönüşmüştür ve eğitimin esas sorunları çözüm bağlamında teğet geçilmektedir. 

Ülkemizde eğitim konusunda nicelik açısından birçok şey yapılmasına rağmen nitelik yani keyfiyet konusunda pek fazla bir ilerleme olmuş diyemeyiz. Eğitim sistemimizde toplumun zihni algıları, yaşayış tarzları dikkate alınmamıştır. Fildişi kulelerde oturan kendi dogmatik doğruları etrafında dönüp duran kişiler bir hayranlık psikozu içerisinde gelişmiş olarak telakki ettikleri toplumların sistemlerini birer çare olarak sunmuşlar ve uygulamışlardır. Dikkatli bir şekilde tetkik edilmeyen, kerameti etiketinden menkul görülen sistemler övgü kelimeleri eşliğinde uygulamaya koyulmuştur. Çağdaşlığın, ilericiliğin mabetlerinden kovulmamak çağın fikri cüzamlısı etiketine gark olmamak için kralın çıplaklığını ilan edemeyen makam, mansıp sevdalısı oportünist insanlarca bu sistemler kutsanmıştır. Tarih boyunca yanlış uygulamaların devamında sistemin başında duranlardan ziyade düzenin yalakalarının ve düzenden rant elde edenlerin etkisi vardır. Dolayısıyla Kral çıplaklığını göremiyorsa bu tip insanların yüzündendir.

Eğitim sistemimizde en önemli sorunlardan biri yukarıda söz ettiğimiz özelliklere sahip idareciler ve onların etrafında toplananlardır. Üst idari makamlarda bulunanlar ve okul idarecileri bu konunun muhatabıdır. Makam mevki aşkı ve çıkarcı bazı dürtülerle geldikleri görevlerde bir taraftan klasik bir memurluk yaparken, bir yandan da düzenin kraldan çok kralcı birer bekçileri haline gelmektedirler. Geldikleri bu makamların ehliyet şartlarına uymayan, egosunu tatmin etmeye yönelik faaliyetler içerisinde akıl hocalığına soyunan tiplere dönüşürler. İsimlerinin başlarına gelen sıfatları gereğinden çok büyüten bu kişiler eğitim adına yaptıklarında hep şahsi menfaat perspektifinden hareket ederler. Özellikleri itibariyle yumuşak olup ta sorgulayanlar ise işlerinin yürümesine bakarlar. Toplumların inkıraza uğradıkları dönemlere baktığınızda makamların ehil olmayan kişilerin elinde amacına uygun kullanılmadığını görürsünüz. Yöneticilerin idari konuda iyi yetişmiş, geniş bir ufka sahip hareket adamı olmaları gerekirken; yıllarca Milli Eğitim?de öğretmenlikten haz almayan, sıkılan veya kişisel gelişiminde sıkıntılar olan kendini makamla ifade etmeye çalışan kişiler bu makamlarda bulunmuşlardır. Kendini yetiştiren, toplumun temel dinamiklerini, ihtiyaçlarını, sorunlarını bilen, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri dikkatle takip eden eğitime gönül vermiş insanlar olmayı denemekten geri durmuşlardır. Her şeyin genellikle nicelik, evrak ve formaliteler üzerinden yürüdüğü bir sisteme teşne olmuşlardır. Bu doğrultuda sahaya inmeden odalarında evrakları tamamlamayı yeğlemişlerdir. Özellikle asıl trajik olanda kendine benzemeyen ülküsü eğitimi gerçekten üst seviyeye çıkarmak olan insanlara da izin vermemeleridir. İşgal ettikleri makamların ehli olmadıklarından hiçbir zaman rahat olmadıklarından kaybetme korkusuyla paranoyak bir duruma yakın bir düşünce ile tehlike olarak görebilmektedirler. Bir diğer hususta yaptıkları yanlışları veya yapmadıklarını hep bahanelerle savunmaları ve topu hep taca atmalarıdır. Hangi zihniyette olurlarsa olsunlar silkinmeleri gerekmekte ve bu toplumun asırlardır gark olduğu hastalığın değirmenine bilinçsizce su taşımayı bırakmaları gerekmektedir. İçinden çıktıkları toplumlara bir iyilik yapmak istiyorlarsa bunun, toplumun çocuklarının ?okul mezunu? olmalarını sağlamaktan ziyade Milli Eğitim temel amacı olan ?kendini gerçekleştirmiş insanlar? yetiştirmek çabası olduğunu bilmeleri gerekmektedir. Bu toplumun temel sıkıntısı kendini yetiştirememiş diplomalılar olduğu aşikârdır. Bu toplum, hikâyede anlatıldığı üzere ?adam olmayan valiler? nevinden insanlarla gelişimi yakalayamayacaktır.

Bu bağlamda Akif?in özellikle bu makamları işgal edenlere vereceği, öğreteceği çok şey vardır. Sevmekten ziyade okuyup anlamak için yazmıştır Akif.  Bu makamlar millete hizmet ve yarınlara umut yeşertmek adına onlara tahsis edilmiştir. Hiç olmazsa gölge etmemeleri istirhamımızdır. Başlı başına bir sorun olmasına rağmen tek müsebbip olarak bunu göstermenin de yersiz olduğunun bilincinde olduğumuzu da belirtmekte yarar var. Belirtilmesi gereken bir hususiyetle; Hakkıyla vazifesini ifa edenlere burada söylenecek bir söz yoktur.



Anahtar Kelimeler: 0