TÖRE SOHBETLERİ?NİN 3.SÜ DÜZENLENDİ

TÖRE SOHBETLERİ?NİN 3.SÜ DÜZENLENDİ

TÖRE SOHBETLERİ?NİN 3.SÜ DÜZENLENDİ

Türkiye Kamu-Sen tarafından düzenlenen Töre Sohbetlerinin 3.?sü geçtiğimiz Cumartesi Akşamı Türk Kamu-Sen il binasında gerçekleştirildi. Cumhuriyet Üniversitesi?nden Doç. Dr. Ahmet Bozdağan?ın konuşmacı olarak katıldığı Firik Sanat ve Edebiyatta Töre Sohbetleri programında Osmanlı?dan Günümüze siyasal akımlar ve günümüze yankıları ele alındı.

Töre Sohbeti programını düzenleyen Türk Eğitim-Sen camiasına teşekkür eden Bozdağan, Osmanlı?dan günümüze kadar olan siyasal akımların önemini vurgulayarak, 300 yıllık etkisi olan bir konu olduğunu ifade etti.

Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Ahmet Bozdağan, ?Osmanlıdaki yenileşme hareketleri, Osmanlının Avrupa?dan geri kaldığını anladıktan sonra başlamıştır. Bu yenileşmenin kabulü resmi olarak Tanzimat Fermanıyladır. Fermanla birlikte aydınlar, yöneticiler, siyasetçiler fikirler üreterek yenileşme çabalarına katıldılar. Tanzimat öncesi fikir üretimi sarayla sınırlı iken Tanzimat sonrası sivil aydınlar da yenileşme fikirlerini üretmeye başladılar. Hatta saray dışı fikirler daha da etkili olmuştur? dedi.

Üretilen fikirlerin ortak noktası olarak ?Bu Memleket Nasıl Kurtulur?? sorusuna cevap arandığını belirten Bozdağan, ?Aydınların ilk önerisi, batılılaşmadır. Zamanla sarayda da bu dile getirilerek garplılaşma, medenileşme adında batılılaşma dünya görüşü olarak ortaya çıktı? dedi.

Garpçılık, medeniyetçiliği savunanlar, bizim, her şeyi din temeline dayandırmamızın bizi geri bıraktığını söylemeye başladıklarını ifade eden Bozdağan, ?Bazı aydınlar da doğu düşüncesinin sakat olduğunu her şeyin esasının dine dayandırmanın yanlışlığını söylüyorlardı. Sarayda da Abdülaziz bu görüşü resmi görüş haline getirerek devlet politikası yapmıştır. Yine bazı aydınlar, batının bizden her açıdan ileri olduğunu belirterek her yönüyle onları örnek alıp taklit etmemiz gerektiğini söylüyorlardı. Bazıları ise batılılaşmanın İslam?dan uzaklaşmak değil Araplaşmaktan kurtulmak olduğunu söylüyorlardı? dedi.

Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Ahmet Bozdağan 3.?sü düzenlenen Töre sohbetinde şunları kaydetti:

?Asıl batılılaşma ikinci Meşrutiyetten sonra hız kazandı. Ancak herkesin batılılaşmayı savunmasına rağmen fikirler arasında önemli farklar ayrılıklar vardı. Hatta bazı batıcılar Osmanlıcılığı da birlikte savunuyorlardı. Bazı batıcılar, İslam?ın toplumsal etkisinden faydalanarak batılılaşmanın daha kolay gerçekleştirileceğini savunuyorlardı. Yine bazı batıcılar, örneğin Abdullah Cevdet dinin etkisini tamamen reddediyordu. Batılılaşmanın tamamen batının değerlerini almak olduğunu öneriyordu. Süleyman Nazif, aynı zamanda İslamcılığı, batıcılıkla birlikte savunuyordu?

Tüm bu olanları içinde batılılaşmada ön plana çıkanların kişiliği halkın batılılaşmaya şüphe ile bakmalarına yol açtı. Abdullah Cevdet tutarsız fikirlerle ortaya çıkıyordu. Gazetesi ictihad en uzun dönem yayın yapan batıcı yayındır. Batıcılık anlayışı cumhuriyet yıllarında da devam etti. Ama bu dönemde daha farklılıklar gösterdi.?

Osmanlıcılık siyasi fikri, tazimatla birlikte resmi olarak ortaya çıktı. Birinci meşrutiyetle birlikte dillendiriliyordu. İttihatı anasır(unsurların birliği) fikrine dayanan Osmanlıcılık ABD gibi bir devlet olmayı savunuyordu ama ABD ile Osmanlı coğrafyasının, milletlerin farklılığı uzun zaman sonunda anlaşıldı. Osmanlıcılık, ikinci Abdülhamit?le birlikte devlet politikası oluştu ama bu uzun sürmemiştir. Sonra Abdülhamit, İslamcılığı devlet politikası olarak uygulamaya koymuştur. Osmanlıcılığı, devlet politikasından ziyade bir fikir olmasını söyleyenlerde vardı. İkinci meşrutiyetle çıkarılan cemiyetler kanunu ile azınlıkçı derneklerin kurulmasını serbest bırakıyordu. Gayrimüslimler asla Osmanlıcılığı istemiyor, ayrılıkçı fikirleri ön plana çıkarıyorlardı. Osmanlıcılığı sadece imparatorluğu bir arada tutmaya çalışan Türkler savunuyorlardı. Zamanla devlet politikası olmaktan çıksa da gönüllerde yaşıyor, ecdadın o muhteşem dönemi özleniyordu. Cumhuriyetin ilanıyla da Osmanlıcılık tamamen bitti. Ta ki 1960 lı yıllarda uzaktan da olsa atıfta bulunmalarla ortaya çıktı. Osmanlı devletindeki Osmanlıcılık ile TC deki yeni Osmanlıcılık arasında çok önemli farklar vardır. Osmanlı Devletinde bu görüş bir devlet politikası olarak uygulanmasıdır. Şimdi ise BOP la bağlantılı olan yeni Osmanlıcılık bir hükümet politikası olarak ortaya çıkmasıdır. Ayrıca kronolojide Osmanlıda, batıcılık karşısında üretilen bir fikir Osmanlıcılık. Cumhuriyet döneminde ise Osmanlıcılık (yeni Osmanlıcılık) fikri İslamcılığın olamayacağını ispatlamasıyla ortaya çıkmıştır. Oysa Balkan hezimetinden sonra farklı milletlerin bir arada tutulamayacağını anladı. Bundan sonra İslamcılığa dönüldü. Osmanlıcılıktan vazgeçildi.

İslamcılıkta 2. Meşrutiyet yıllarına dayanan bir akımdır. Bizim batıcılıkla dinden uzaklaşmamıza bir tepki ve İslam?ın gelişmeye engel olmadığı fikriyle ortaya çıktı. Tam tersine,  geri kalmışlığın sebebini İslam?ı iyi anlamamak olduğunu söylüyorlardı. İslamcılıkla,  İslam veya dindarlık aynı şeyler değildir. İslamcılık bir fikir akımıdır. İslamiyet, bir bireysel inanış ve yaşayış ve inanç sistemidir. Diğeri ise politika ideolojidir. İslamcılık devlet politikası olarak 2. Abdülhamit?in Osmanlıcılıktan vazgeçip olamayacağını görmesiyle devlet politikası oldu. Abdülhamit? in bunu uygularken iki temel hedefi vardı. Birincisi: Osmanlıcılıkla imparatorluğu bir arada tutmak mümkün olmadığı anlaşılınca hiç olmazsa gayrimüslimler dışında kalan Müslümanları bir arada tutma düşüncesidir. İkinci hedefi; İngiltere?nin uzak doğudaki etkisini azaltmak, Müslümanları halifenin etkisi altında bulundurmaktı. Bir denge politikası olarak ortaya çıktı. Bu politikada zamanla başarısızlıkla sonuçlandı. Birinci dünya savaşında Araplar Osmanlıdan koparak kendi devletlerini kurdular. Böylece, balkan savaşından sonra gayrimüslimler, dünya savaşından sonrada Araplar ayrılınca Osmanlı devleti kuruluş günlerindeki kurucu millet Türklere kaldı. İslamcılık, cumhuriyetin ilk yıllarında da bazı aydınlarca benimsenmiştir. Nedeni toplumun dini inançları ile devletin teokratik yapısı uyuşmuştur. 1300 yıllık İslam tarihimizde bundan etkili olmuştur. Ama zamanla etkisini kaybetti. Cumhuriyetin ilanıyla, halifeliğin kaldırılmasıyla bazı aydınlar küstüler. İslamcılık aydınların tamamının kabul ettiği bir fikir akımı olmamıştır.  Cumhuriyet döneminde İslamcılık, devlet politikası olmamıştır. Hatta hükümet politikası bile olamamıştır. Kültürel bazda devam etmiştir.

İslamcılığın da Osmanlı imparatorluğuna çare olamamasından sonra Türkçülük fikir akımı doğmuştur. Türkçülüğün doğuşunda diğer fikir akımları da oldukça önemlidir. Bunlar Osmanlıcılık, İslamcılık, birer fikir akımı olarak doğmuştur, sonra devlet politikası olarak uygulanmıştır. Türkçülük ise bir kültür akımı olarak hem de önce batıda ortaya çıkmıştır. Bilimsel olarak devam etmiştir. Diğer akımlar siyaset alanında doğmuş sonra kültürel alana yansımışken Türkçülük, kültürel, bilimsel olarak önce batıdan başlamıştır.

Türkçülük iki koldan başlamıştır. Birisi Avrupa?daki Türkologlar, Türkoloji enstitüleri diğer taraftan batılı zenginlerin aristokratların yüzyıllarca süren Türk hayranlığındandır. Avrupalı zenginler, aristokratlar Türklerin el sanatları, zevkleri, giyim tarzlarını örnek almışlardır. İstanbul yüzyıllarca dünyada bugün ki deyimiyle modanın merkezi olmuştur. Avrupalı zenginler ve aristokratlar ?Şark Köşeleri? adıyla Türklerin elsanatlarını, zevklerini evlerine kadar taşımışlardır. Bilimsel alanda Avrupa?da yapılan Türkoloji çalışmaları zamanla Osmanlıya gelmiştir. Ahmet Vefik Paşa?nın, Şemsettin Sami?nin, Mehmet Emin Yurdakul?un, Ziya Gökalp?in çalışmalarını Türkoloji, Türkiyatla ilgili çalışmaları daha sonra Osmanlı da kültürel hayata girdi. Türk Ocakları, Türk Derneği gibi dernekler kuruldu. Türklerle ilgili dernekler kurulurken, Osmanlıda tüm azınlıkların dernekleri, örnekleri yüzlerce şubeleriyle yıllardır çalışıyorlardı.

Türk Derneği üyelerini seçerken milliyetlerine bakmıyordu. Hıristiyan, Yahudi, Arap üyeleri de mevcuttu. Amacı tamamen bilimsel çalışmalar yapmaktı. Denekler tüm topluma açıktı. Herkesi kucaklıyordu. Türk Derneği tüzüğünde ? Tür dili, Türk tarihi, Türk Kültürü üzerine çalışma yapmak üzerine kurulmuştur. Üye olmak isteyenin milliyetine bakılmaksızın bu konularda bilimsel çalışmalar yapmak isteyen herkes üye olabilir? diyordu.

Türkçülük akımı Osmanlıdan önce Avrupa ve Rusya?da yayılmıştır. Rusya?nın egemenliğindeki Türk Halkları arasında daha önceden yayılmıştır. Bizde siyasal manada Türkçülük 20.yüzyılda başladı. Yusuf Akçura?nın ?Üç Tarzı Siyaset? makalesiyle başladı. İkinci meşrutiyete gelene kadar Türkçülük devlet politikası hiç olmamıştı. Siyasal Türkçülüğün yayılması engelleniyordu. Devletin çok milletli olmasından dolayı hiçbir zaman Türkçülük ön plana çıkarılmamıştır.

Türkçülük bir reaksiyon olarak 1910lı yılların ortalarından itibaren Osmanlı aydınları arasında artmaya başladı. Zamanla devlette herkes bu görüşü savunmak zorunda kaldı. İttihat ve terakki partisi iktidar olunca Türkçülüğü devlet politikası yaptı. İttihat ve terakki, Jön Türklerde doğduğu için ilk başlarda Osmanlıcılık, İslamcılık fikirlerini devlet politikası olarak uyguladılar. Fakat balkan hezimetiyle, birinci dünya savaşı onları Türkçülük çizgisine gelmesine neden oldu. Cumhuriyetin ilk yıllarında da devlet politikası olarak devam etti. Sonra bundan vazgeçildi.

Cumhuriyet boyunca Türkçülük devlet politikası olmamıştır. Anayasada dile getirilmiş olsa da devleti kuran Türk unsuru olduğu yazsa da Türkçülük karşıtı politikalar uygulanmıştı. Türkçülük, herhangi bir partinin tekeline alacağı bir şey değildir. Türkçülük, devletin temel taşı, devleti kuran güçtür. Türkçülüğü temel politikasına almayan hiçbir hükümetin başarılı olmadığı artık görülmüştür. Ne yazık ki Türkçülük büyük bir baskı altındadır. Milliyetçiliğin modası geçti, zehirli söylemleriyle milletin kafası karıştırılmaktadır.

Milliyetçilik fikrinin temeli Fransız ihtilalıyla 18.yy da da ortaya çıktı. 21.yy da artık milliyetçilik devrinin doldurduğunu söylemek akılcılığın tersidir. Türk milletine hazırlanan bir tuzaktır. Tüm milletler de millileşme artmakta, Türk?e gelince ?aman sen milliyetçi olma? demek gaflet, cehalet hatta küresel güçlere hizmet etmektir. 21.yy zenginleştirilen milliyetçilik akımlarının dönemi olacaktır. Türkiye cumhuriyeti, Türkçülükle zenginleştirilince güçlenerek, Türkçülükten uzaklaştıkça zayıflayacaktır. Artık bu görülmeye başlanmıştır. Ne mutlu Türk?üm diyene! diyor hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Günün anlam ve önemine binaen hazırlanan plaketi MHP İl Başkanı Dr. Kürşat Ergün takdim etti.



Anahtar Kelimeler: 0