SURİYE, MİSİLLEME VE BİZ?

SURİYE, MİSİLLEME VE BİZ?

SURİYE, MİSİLLEME VE BİZ?

Ülke gündemi kendi iç dinamikleriyle boğuşurken gözler birazda Suriye?de olup bitenlerde. Arap baharı dediğin kavurucu bir sıcağa dönüşüyor ki bölgedeki olayların bitmeyeceğini anlamak isteyenler Hz. Peygamber?in hadislerine bakabilirler. 1400 yıl öncesinden tarif etmiş olacakları,olması gerekenleri, nasıl başlayacağını ve nasıl biteceğini. Burada o hadisleri paylaşmak sorun değil ama biraz kolaycılık olur o nedenle kendiniz biraz kitap karıştırın mutlaka göreceksinizdir. Neyse olayın manevi kısımları ulemanın, alimin işi. Biz biraz daha dünyevi olanlara bakalım. Arab baharının özellikle yoğunlaştığı ve genele yayılma ihtimalinin yüksek olduğu Suriye kendi iç karışıklığını özellikle Esed?in katliama çevirmesiyle savunma anlayışından katliam anlayışına döndü. Muhaliflerinde Esed?den çok farklı olmadığı zaten belli ama ezilen maalesef masum insanlar.

Sınırın hemen ötesinde ki bu yaygara maalesef bizi de artık yakından ilgilendiriyor. Şanlıurfa Akçakale?ye düşen bomba sonucu ölen insanlarımız ki, iki kadın ve 3 çocukdan ibaret, savaşın çirkin yüzünü daha yakından hissetmemize neden oldu. Aynı akşam bu defa biz misilleme yapıp askeri hedefleri vurduk ki Suriye tarafıda aynı açıklamayı yapıp askeri alanların vurulduğunu belirtti. Haber kanalları ve bütün haber siteleri olayların detayını vermek adına yorumlar ve peşpeşe yazılar yayınladılar. Sanal medya kullanıcıları fikirlerini paylaştılar ve ben bu yazı ve yorumları okuyunca nasıl bir tepki vereceğimi kestiremedim. Tamam hiç kimse savaşın insanların canını almasını, düzenini ve huzurunu bozmasını istemez. Ancak Suriye?nin yaptığı onca şeye karşın ?daha ne duruyorsunuz saldırsanıza? diyenlerin, Türk jetinin düşürülüp iki askerimizin şehit olduğu olayda aynı oranda karşılık verilmemesini korkaklık olarak niteleyenlerin, askeri hedefleri vurduğumuzda gösterdikleri riyakarca davranışı hayretle ve dehşetle izledim. Ve bir kere daha gördüm ki biz asla ve asla dürüst bireyler değiliz. Dürüst bireylerin olmadığı bir toplumunda dürüstçe davranmasını beklemek imkansız. Hele hele böylesine bir saldırı sonrası misilleme yapılması karşısında siyasi söylemlerde bulunmak mantık çerçevesinin kırılmasına ve resmin parçalanmasına neden oluyor. Yahu bu siyasiler ne yapsa yaranamıyor, hele bazıları öyle bir saplantı haline getirmiş ki olayı, yaşam alanlarının tamamını altından, zümrütten yapsan yine mutlu olmazlar. Suriye?ye karşılık yapılan misilleme siyasi bir atılım değil devletin varlığını devam ettirmesi adına gösterilen bir refleks olarak görmek gerekiyor. Ama biz vatan sevgisini futbolda ki takım sevgisiyle eş tuttuğumuz için bizim rengimizden olanı kabul edip, diğer renkleri tukaka ilan ediyoruz. Toplumsal olarak uyanabilmemiz için önce kendimize karşı dürüst olmayı öğrenmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.

Asla savaşalım demiyorum ki ALLAH herkesi muhafaza etsin. Ama yapılan saldırı artık sivillere ilişmişse ve karşılık verilmediğinde bunun daha da artacağı aşikarsa o zaman misillemeyi haklı görmek gerekiyor. Ancak bir kere daha söylüyorum benim tüm olanlara itirazımın temelini oluşturanlar daha önce karşılık veren diyen cesur yüreklerin, karşılık verildiğinde sanki daha önce ahkam kesen kendileri değilmiş gibi davranmaları. İnsanlarda ki bu değişim, bu kendi sözünü bile söylenmemiş kabul etmesi yani kendini inkar ediyor oluşu yeni bir olay değil. Örnek verecek olursak; sahabe gelir Mekke müşriklerinin yaptığı zülme karşı savaşalım der, Hz. Peygamber her defasında bekleyelim der, en sonunda ayet inip savaşın izni çıkınca, savaşalım diyen sahabelerden bazılarının mazeret beyan edip savaştan uzak kalmak istediklerini görürüz. Yani savaşın o soğuk nefesini yüzümüzde hissettiğimizde cesaret birden bire kendini önce metanete sonrada ?ben bunları söylemedim? korkaklığına ve etrafa saldırmaya kadar dönüşür, değişir. Benim takılıp kaldığım ve dikkat çekmek istediğim olay sadece bu.

Nato?nun aynı akşam olayı kınaması ve Suriye?ye nota vermesini yine amerikan uşaklığı olarak algılayanlar ve olaya bu şekilde yaklaşanlar gerçekten eğitimli insanlar mı? Eğitimden kastım okur-yazar olmak değil, olanları objektif bir gözle değerlendirmek ve bakabilmeyi kastediyorum. Hadi yorumu odunsallaşmış bir bağımlılıkla yapıyorsunuz ama bari televizyonlarda ki yorumcuları dinleyip biraz anlamaya çalışın. Suriye?nin hala bu kadar cesur davranmasının sebebi arkasında ona destekçi olan İran- Rusya-Çin üçgeni. Güçler kavgası varken ortalıkta Türkiye tek başına hareket ettiğinde sonucun nasıl olacağını düşünebilecek kadar gözleriniz açık mı acaba? Tamam askeri olarak güçlü olabiliriz, büyük bir orduya sahip olabiliriz ama bu güç ve büyüklük galip gelmeye yetmiyor. Attığınız adımları iyi hesaplamalı ve haklıyken haksız konuma düşmemeniz gerekiyor. Dış siyaseti, askeri mücadele kriterlerini, dengelerin hassasiyetini bilmeden ahkam kesiyor olmamız cahilliğimizin açık göstergesi. Bir kere daha söylüyorum okur-yazar oranımızın yüksek olması önemli değil, önemli olan okuduğumuzu anlama oranımızın ne kadar yüksek olduğu ki bu konuda Türkiye maalesef çok sıkıntılı bir yerde.

Yazının yazıldığı an olayın sıcaklığı ve haber kanallarının yorum bombardımanı devam ediyordu ve tabi sanal medyada ki yorum ve fikir bombardımanıda.Bundan sonrasında ne olacak hep birlikte göreceğiz. Ama şunu söylemem lazım ki Suriye tarafı eğer suların daha da ısınmasına sebep olacak adımı atarsa bunun gerisi gelir ve boyunun ölçüsünü alır. Yok geri çark edip suçunu kabul eder ve Türkiye?nin haklılığını ve misillemesinde ki doğruluğu kabul ederse olay soğur ve bir sonraki krize kadar sular durulur. Sular durulur diyorum çünkü görünen o ki herkesin zamana ihtiyacı var.  Ve bence bizimde,  hem bireysel, hem de toplumsal olarak zamana ihtiyacımız var, en azından kendimizi tanımak ve kendimize daha dürüst olabilmek için, vesselam?



Anahtar Kelimeler: 0