SORUNUN TEMELİNDE

SORUNUN TEMELİNDE

SORUNUN TEMELİNDE

Bugünkü konuya şöyle bir soruyla başlayalım? Kendimize bir soru yönelterek. Şehir ve toplum olarak, bizler nereye doğru gidiyoruz?

Toplum ve her bir birey olarak, yaşadığımız şehrimizle ilgili düşüncelerle kendimizi ileriye yönelik, derinlemesine analiz ederek bir düşünelim. Sanırım karşımıza birçok cevaplar, sorularıyla beraber çıkardı. Zaten çoğunlukla hep böyle olmuyor mu? Cevap üretmeye gelişin, çoğu zaman her nedense yaya kalıyoruz.

Sivas?ı geleceğe yönelik, her bakımdan gelişmiş bir il olarak, iş ve kültür v.s bunun gibi alanlarda daha çok yeterli seviyede görmeyi isterdik. Diğer şehirlere baktıkça, mesela Kayseri her açıdan gün geçtikçe gelişen statüsüyle beraber kendini her alanda ifade eden bir şehir niteliğinde. Yurt dışına taşan tanıtımlarıyla...

Bir Sivaslı olarak soruyorum!

Bizler niye kendimizi ileriye yönelik, her yönden gelişen bir şehir statüsüne getiremiyoruz? Başarıyı istemek, gelişmek gerçekten bu kadar zor mu? Şehir ve insan olarak, kendimizi tanıtmak, ifade etmek ve kendini her alanda yeterli bir şehir konumuna getirmeyi istemek, gerçekten bu kadar zor mu?

Acaba burada iş adamlarımıza ve siyaset adamlarımıza önemli sorumluluklar düşmüyor mu? Şehir ve insanımızın, diğer gelişen şehirler gibi değişmesini, gelişmesini istemez miyiz?

Ama maalesef duyduklarımdan ve gördüklerimden edindiğim bilgilerden, yola çıkarak tabiri caizse şöyle diyebilirim. Herkes topu birbirine atıyor?

Sorunlara hep yüzeysel bakıldıkça, sorunların ana kaynağına nasıl ulaşılabilir ki? Haliyle karşımıza çıkan bu sorunlar, gittikçe hayatımız içerisinde sorularla ilerlememize sebep olur. Yani her bir sorun nice sorunlara gebe kalıyor, yarınlarımız içinde. İlerlemek için, gelişmek için bir adım atacağımıza niye geriye doğru iki adım atalım ki?

Geçen sene çarşıda yürürken, benden bir iki adım önde giden bir ailenin konuşmalarına bir süre kulak misafiri oldum. Almanya?dan tatile gelen gurbetçi bir aileydi. Kendilerini dinlediğimin farkında bile değillerdi. Bulunduğum ortamlarda, kişilere rahatsızlık vermeden, gözlem yapmak bende biraz yazılarıma konu kaynağı oluyor.

Hatta yeri geldikçe, o kişilerle diyaloglarımda oluyor. Yazdığım âcizane şiirlerimin bazılarının ana kaynağı, ilham kaynağı onlar diyebilirim.

Konuyu fazla dağıtmadan anlatayım. O ailenin konuşmaları biraz ilgimi çekmişti. Aradan geçen bir sene zarfında, şimdiki ortama bakıyorum da. Geldiğimiz nokta itibarıyla, kıyasladığımda düşündürücü geliyor bana o zaman ki konuşmalar. Hangi açıdan öyle konuşmuşlardı acaba?

Gelişim yönünden desem, düşüncelerimde bir ikilem; bu nasıl gelişim acaba? Alışveriş yönünden desem, bu konuda da aşırıya giden bir milletiz.

İstanbul?u, Ankara?yı ve bunun gibi bazı şehirleri gelişim yönünden kendimize örnek alarak, onlar gibi niye kendimizi aşmayı düşünmeyelim. Sınırlarımızı da zorlamayı ah bir başarabilsek?

Büyük iş adamları kendi memleketlerine iş yönünden imkân sağlamazsa, acaba hangi bir açıdan gelişim düşünülebilir ya da başarıya ulaşabilir ki.

İnsanın gerçek değeri, bulunduğu şehirle beraber iş başında gösterdiği yeterlik ve başarı ve de yaşadığı yerle beraber çevresindekilere karşı davranışlarıyla ölçülür. Unutmayalım ki, adam adama gerek olmasa, her biri bir dağ başında olurdu.

Düşünceler, sorunlar içinde böylesine kendimizi sınırlarsak eğer nasıl çözümler üretebiliriz ve insanımıza, şehrimize nasıl bir gelecek sağlayabiliriz ki?

Sadece sorunlarımız bundan ibaret değil. Birçok konuda ve alanda cevap bekleyen, çözüm beklenen sorunlarımız var ki.

Sivas?ı anlatan, geçmişten ve geleceğe doğru tarihi eserlerimize, maalesef özeni ve bakımı gerçek anlamda onlara gösteremiyoruz. Tarihi mekânlarıyla beraber, Sivas?ı ileriye yönelik iyi bir duruma getirmek bizlerin elinde?

Önemli bir ilerleme kat etmek istiyorsak, her sorunun bir çözümü muhakkak vardır. Yeter ki, her zaman için bunun bilincinde olalım?



Anahtar Kelimeler: 0