SİYASET YAPALIM MI YAPMAYALIM MI

SİYASET YAPALIM MI YAPMAYALIM MI

Gelin bugün siyaset yapalım. Tabii işine gelmeyenler halk ozanı siyaset yapmaz taraf tutmaz derler. Ben elbette böyle düşünmüyorum. Eğer halk ozanıysanız siyaset yapmak zorundasınız çünkü halk ozanı aynı zamanda halkın sözcüsü ve savunucusudur. Bu sebepten halk ozanı, topluma halk ozanlığına yaraşır şekilde siyasi hizmetini etmelidir. Aksi takdirde bugün olduğu gibi siyaset hırsızların, rantçı müteahhitlerin, çalıp çırpanların elinde kalır, oylarını kendi çıkarları doğrultusunda alarak bir sonraki seçime kadar rafa kaldırırlar. Durum böyle değil mi? Ben böyle görüyorum. 
Fakir fukaradan vergi toplanır çünkü zengin vergiyi kılıfına uydurur zaten. Ya bir okul yapıp vergiden düşer ya da bir camii. Sözde hayırsever işadamı olur bu da. Gelelim devleti yönetenlere. 2006 yılında yerli ve milli tohumu neden yasakladılar? Neden İsrail'in kanserli hibritli tohumuna mecbur kalındı? Çoluk çocuk bugün neden kanser oluyor biliyor musunuz?
Bir gazeteci arkadaşım bana: "Bak usta yerli tohum yasaklandı, İsrail'in kanserli tohumunu ülkeye getirdiler. İsrail bu kanserin ilacını çıkarıyor. 20 yıl sonra kanser vakaları çığ gibi büyüyecek." demişti. Biri vatan hainliği etse de askerimiz var değil mi? Toplumun, askerine fazlasıyla güvendiğini anlayan cemaatçi yöneticiler askere kumpas planladı. Ümraniye'de bir gecekondunun bahçesine silahlar bombalar gizlediler ve Ergenekon Balyoz süreci başlamış oldu. Ergenekon'un kasasıdır dedikleri komutanın cenazesini belediye kaldırdı. Birçok Atatürkçü komutanı cezaevine atıp onların yerine cemaat komutanlarını yerleştirdiler. Gerçi bugün hakim olanlar da belli ya. Neyse... Anlatmaya gerek yok galiba. Velhasıl cemaatçiler askeriyede inanılmaz bir güç elde ettiler.

Sıra geldi ülkenin temel taşlarıyla oynamaya. Milyar dolar değeri olan Telekom züğürt birine verildi. Adam bir lira sermaye koymadan Telekom'u sözde satın aldı, arazisini babasının malı gibi sattı. Bankalardan kredi aldı, geri ödemedi, alın başınıza çalın dedi. Bu adam nerede merak ediyorum. Bir de Reza Zarrab vardı, vatansever işadamıydı ya. Bunların hiç de hesabı sorulmadı, yiyen yedi. Devletin malı deniz...

Satılan, peşkeş çekilen fabrikaları hepiniz biliyorsunuzdur. Biz küçükken öğretmenimiz bize derdi ki Türkiye Cumhuriyeti dünya genelinde tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeten beş ülkeden biridir. Ne kadar gurur duyardık... Şimdi ne oldu ki buğdaydan samana, hayvanından gübresine ithal eden bir ülke olduk. Coca Cola'yı sözde protesto ediyoruz İsrail'i kınıyoruz, gavurun arabasına biniyoruz, Amerika'da yurtlar yapıyoruz. Çiftlikler araziler neler neler...Zekayı satınca  defter dalına kadar ithal eder olduk. Ondandır ki gavur dediğimizin bir lirası bizim otuz liramız olmuş.

Dinimizi siyasete alet ettik. Koca bakan gelip Sivas'ta şunları söyledi:  Oyunuzu belediye başkanımıza verenler öteki dünyada berat belgesini elinde bilsin. Şimdi biz oyumuzu verdik, berat belgemizi aldık. Peki oyumuzu bundan sonra istediğimize verebiliyor muyuz? Artık her türlü günah işleyebiliriz değil mi? Çünkü belgemiz elimizde. Kimse demiyor ki 21. yüzyılda okullarda kızamık hastalığı yaygınlaştı ve aşıda sıkıntı var. Bu yüzyılda Sivas'ta çocuklar uyuzdan ölüyorlar ve ilacı yok. Şimdi size soruyorum cennete mi yaşıyoruz cehennemde mi?

Babaannem derdi ki evladım savaştan sonra kıtlık vardı. Bize hayal gibiydi... 
Şimdi de insanlar bir kilo kıyma alıp çoluk çocuklarının yemeğine katmaları için saatlerce et balık satış yerlerinde kuyruğa giriyorlar. Ben bunları görünce utanıyorum. Bizi yönetenler binlerce dolarlık kol çantalarıyla geziyorlar. Ha bi de hırsızlık yapanları aşikar gördük. Bunlarda dört bakan vardı hırsızlıkları tescillendi. Yaptıkları hırsızlıklar yanına kar kaldı demek ki. Bir de binlerce dolarlık rüşvet saat vardı. O bakana ne oldu? Belki de büyükelçi olmuştur ya da başka prestijli bir görev almıştır.

Ne diyelim?Hal böyle böyle... Şimdi siyaset yapalım mı yapmayalım mı?



Anahtar Kelimeler: SİYASET YAPALIM YAPMAYALIM