SİVAS?A ELEKTRİK GELDİ

SİVAS?A ELEKTRİK GELDİ

SİVAS?A ELEKTRİK GELDİ

Birinci Cihan Savaşı?nın başladığı yıl olan 1914 senesinde Doğu Cephesi?ndeki birlikleri teftişe gitmek üzere yola çıkan Enver Paşa ile erkânı bir müddet Sivas?ta kalırlar. Günümüzde Belediye Çarşısı?na girilecek merdivenlerin olduğu yerde bulunan ahşaptan yapılmış iki katlı tümen binasında misafir edilirler. O zamanlar Sivas?ta bulunmakta olan Alman askeri personel tarafından tümen binası ile Aliağa Camisi?nin alt başında yani Mundar Irmak yönünde bulunan Aliağa Değirmeni?ne elektrik kabloları çekilerek Kazıklık dediğimiz bölgeden gelen değirmen suyunun gücünden faydalanarak üretilen elektrik ile Tümen Binası aydınlatılmış. Öyle anlatılır ki Tümen Binası ile Sarayın önü sabahlara kadar ??şam şam şakılayıp?? aydınlanırken, şehrimiz de 1914 yılında elektrikle tanışmış oldu.

1934 senesinin 11 Mart akşamı Sarayın Önü?nde düzenlenen sade bir törenle şar teller indirildiğinde, Sivas?ın şehir hayatına elektrik kesin bir şekilde girmiş oluyordu. O zamanlar ailedeki gençlerin evlerine elektrik alma heves ve isteklerine karşı çıkan bazı dediğim dedik yaşlılar, gaz lambası alışkanlığını terk etmemek üzere kendilerine göre gerekçeler ileri sürüyorlardı. Mesela, ??Be yahu, bu alaktirik denilen meret insanı çarpıyormuş, bu yaştan sonra bu gavur icadına çarpılıp da ağzım yüzüm, elim ayağım çarpık mı gelsin?? nev?inden sızlanmalarına, gençler la havle çekip bıyık altından gülerler, ??Yok bire baba, çarpılma dediğin senin zannettiğin evliya çarpması falan değil, bunun her tarafı emniyete alındığı için hiçbir tehlikesi yoktur??, sözleriyle iknaya çalışır; velakin, ikna pek kolay olmazdı.

Mahallelere yer yer ağaç direkler teller çekilirken bazı sokakların köşe başlarına dikilen direklere ise ikinci bir direkle destek için payanda verildiğinden halk buna ??çatal direk?? derdi. Çatal direğe yakın olan evlerin yaşlı kadınlarına bu övünç vesilesi olur eşe dosta, ??Bizim kapının önüne de dikildi?? der, bilmeyenlere evlerini tarif ederlerken de; ??Tam kanatlımızın (çift kapı) önünde çatal direk var?? derlerdi.

Mahallelerde yeniliğe onay veren büyüklerin izni ile hali vakti yerinde olan aileler, evlerine konaklarına elektrik alıp çağın aydınlığından yararlanırlardı. Bazı aileler ise tutucu ev büyüğünün, ??Bu gâvur icadı ben evime sokup da günaha girmem! ?? itirazına ??Peki?? der, ev halkı ileriki günlerde elektik almak için fırsat kollamaya başlardı.

Yıllar önce Kaleboynulu (Kaleardı Mahallesi) komşumuzun rahmetli Eyce Hala anlatmıştı; ??Oğul, gonu gomşumuzun çoğu evlerine alaktirik aldıktan neçe sonları gaynatamı zor güç ikna edebildik de şu gördüğün hülülüğümüze (O zamanlar malzemesi kerpiç ve çamur olan, genelde fakir ailelerin oturdukları, iki göz odadan ibaret toprak bacalı, toprak tabanlı samanla karışık, çamurla sıvalı meskenlere hülülük denilirdi) alatirik alabildik. Ama akşamları alatirik lambasını yaktığımız zaman rahmetli gaynatam, ??Ben bu gâvur icadına bakıp da günaha girmem!?? der, şapkasının tereğini gözlerine kadar indirip de uyurdu. Bu gülünç hali epey zaman devam ettikten neçe sonraları huysuz gaynatamın inatçı damarı yavaş yavaş yumuşadı da şapkasını düzgün örtmeye başladı.??

Bugün yaşı seksenin üzerinde olan arkadaşım Rahmi Bey anlatıyor; ??Büyüklerimden dinlediğime göre; Sivas valilerinden Halil Rıfat Paşa 1884 senelerinde Paşabahçesi?ne o yılların tekniğine göre 6 ? 7 tane modern un değirmeni yaptırdıktan sonra halk buraya Paşafabrikası demeye, 1934 senesinde ise elektrik santrali kurulduktan sonra Sivaslılar bu vadiyi Paşafabrikası olarak ifade etmeye başladı. Büyüklerimiz buraya santral yapıldığını, su gücünden elde ettikleri elektriği ipince tellerle ta Paşabahçesi?nden evlerinin içlerine kadar getirileceğini, böyle bir şeyinse nasıl mümkün olacağına akıl sır erdiremediklerini anlatırlardı. Biz çocuklarsa ağızlarımız yarı açık bu konuşmaları merakla dinler, içimizden büyüklerimize hak verirdik. Neçe sonraları mahallemize ağaçtan direkler dikilip teller çekilmesini, ampul dedikleri armuda benzeyen cam şişelerin direklerin tepelerindeki eğri borulara monte etmelerini merakla izlerken günlük oyunlarımızı tamamen terk etmiştik. Nihayet bahar mevsiminin ilk aylarında tellere cereyan verilip direklerdeki lambaların yanacağı söylendi. O gün merak ve heyecanla akşamı zor ettik. Mahallemizdeki ahalinin hemen hemen tümü dışarıda, gözlerimiz ise sırayla dizili direklerin tepesindeki ampullerde? Önce en uzaktaki yani Paşafabrikası?na yakın olan direkteki lambanın yanacağını, sonra diğerlerinin sıra ile yana yana mahalleye kadar geleceğini düşünürken lambaların tümünün bir anda yanıp mahalleyi tahmin edemediğimiz bir parlaklıkla aydınlatması bizleri hem korkutmuş, hem de sevindirmişti.

O akşam mahalleli geç saate kadar evlerine girmeyip Sivas?ın elektriğine kavuşmasının mutluluğunu bir bayram coşkusuyla yaşadı. Biz çocuklar ise bu yeniliğe alışıncaya kadar epey bir zaman elektriğe çarpılma korkusuyla tellerin altından, direklerin yanından besmele çekmeden geçemez olmuştuk.??

22.10.1939 tarihinde Cer Atölyesi (Tüdemsaş) işletmeye açıldıktan sonra atölyenin kendi santralinde ürettiği cereyanı şehrimizin büyük bir bölgesini aydınlatmaya başladı.



Anahtar Kelimeler: 0