SİVAS OLAYLARI BU KEZ AYDINLATILMALI

SİVAS OLAYLARI BU KEZ AYDINLATILMALI

SİVAS OLAYLARI BU KEZ AYDINLATILMALI

Neredeyse 20 yıl geçti üstünden Sivas olaylarının ama olayın dumanı hala tütmekte ve kim dokunsa eli yanmakta.  Daha doğrusu bazı çevreler olayların çözülmesi yerine koca bir şehri suçlayarak asıl failleri gizleme hevesini hala korumakta. Demokrasinin ülke sınırlarının içinde çok uzun yıllardır gezindiğini savunanlar ne faili meçhulleri çözdüler bu zamana kadar, ne de derin devletin nasıl bir varlık olduğuna dair tasvirde bulundular. Kimileri darbe yapanları ?melek? ilan ederken, sokaklara dökülen ve ardında kitlelerin gidilmesini sağlayan organizatörlerin ?kan emici?liklerini görmezden gelip, banka hesaplarında ki bol sıfırlı rakamların tadını çıkardılar. Herhalde ülke yönetimine ?demokrasi? getiren en zengin paşalardan biridir Tahsin Şahinkaya. Yurtdışı kaynaklı bir haberde dünyanın en zengin generalleri listesinde 2. sıradaydı kendileri ve ne gariptir ki darbeye ?ülkenin geleceğini kurtarmak? cümlesiyle masumiyet katıyor ama mutlu yarınları bekleyen ülkenin açlık ve sefaletten boğulmasına milyar dolarlık hesabıyla dur demiyordu. Tam bir paradoks içinde olan benim güzel ülkem ?demokratik? uygulamalarıyla dosta düşmana parmak ısırtıyordu. İşte o garip paradoksların içinde kaybolup gidecekti ? Sivas Olayları? ama devletin zirvesi eski defterleri açmanın, ülkenin kendi insanıyla değil, asıl suçlularla hesaplaşması gerekliliğinin altını çiziyordu. Turgut Özal?ın kuşku dolu ölümü, Büyük Birlik Partisinin Rahmetli Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve yanındaki isimlerin suikastlerinin aydınlatılması ve daha birçok olayın karanlıkta bırakılan yönlerinin aydınlatılması için Devlet Denetleme Kurulu?nun devreye girmesi gerekiyordu. Turgut Özal?dan sonra halkın sesini en iyi duyan Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül, Devlet Denetleme Kurumu yetkililerine ?Sivas Olayları?nın yeniden incelenmesi çağrısında bulundu. Sayın Cumhurbaşkanı?na ve kendisini ziyaret ettiklerinde bu isteği ileten tüm Sivas heyetine çabalarından dolayı teşekkür etmek kalemimizin borcu. O talihsiz günü Sivas?ta yaşamayanlar ve önlerine sunulan söylemlerle bir şehri toprağa gömenlere aslında söylenecek çok söz var. Çünkü o dönemin siyasi gidişatına bakıldığında olayların bir kurmacanın parçası olduğunu görmek mümkün. 80 döneminde sağ-sol çatışmasından nemalananlar, 93 yılında da Alevi-Sünni çatışması çıkarmak için zemin aradılar. 20 yıldır hala dönem, dönem bu olayı gündeme getirerek kaşımak ve kanatmak isteyenlere en iyi cevabı önce Sivas?lılar verdi. Çünkü birçok kimliği yüzyıllardır barış ve huzur içinde yaşatan Sivas?ın bu tarz olaylarla birbirine düşmeyeceklerini bilmek için önce kentimin havasını solumaları, sonrada suyundan içmeleri gerekir. Olayların nasıl başladığını, nasıl patlak verdiğini anlatacak değilim ancak dönemin siyasi aktörlerinin ve bürokratların mutlaka ifadeleri alınmalı ve olaylardan günler öncesinde gelen istihbaratların nasıl kulak ardı edildiği ya da kimler tarafından hasıraltı edildiğinin sorgulanması gerekli. Dönemin çiçeği burnunda bakanı Mehmet Gazioğlu?yla 2009 yılında yan yana gelmiş ve bir süre sohbet etmiştim. Bakan Sivas Olayları?nın kendisini ne kadar üzdüğünü, devletin bir bakanı olarak kendisine verilen yanlış bilgilerin ve verdiği emirlerin nasıl dinlenmediğini, olayın başlangıç aşamasında müdahale edilmesi gerekirken sanki birilerinin bunu engellediğini söyledi. Gazioğlu yaşanılan olaya ne kadar üzüldüğünü söylüyordu ama en büyük üzüntüsü, gerçek suçluların bulunamayıp masum olan birçok insanın cezaevine gönderilmiş olmasından kaynaklıydı. Devletin ne kadar güçlü olduğunu kameraların karşısına geçerek anlatan fötürlü baba o dönem devletin bir numarası değil miydi? Madem devletin bir numarasında o vardı ve devlet güçlüydü nasıl oldu da organize olduğu aşikar olan bir olayın suçlusunu devlet bulamıyor, organize edenlerin peşine düşmüyor, iş işten geçtikten sonra bölgeden geçen insanlar derdest edilerek ?suçlu? ilan edilip, olay temize çıkıyordu? Devlet gücünü masumların ve güçsüz insanların üstünde hissettirirken, güçlü olan derincilerin peşine nasıl olurda düşemiyordu? Siyasete yıllarını vermiş, darbelerle şapkasını alarak koltuğunu bırakmış ve yılmayıp geri gelmiş, en sonunda da devletin bir numarası olmuş bu zat neyin ne olduğunun farkındaydı mutlaka ama susmak ve tıpkı Özal?ın ölümünde olduğu gibi, 28 şubat sürecinde olduğu gibi, Susurluk Kazasında olduğu gibi, binlerce faili meçhulde olduğu gibi, ?bilmemezlik?ten gelerek kendisine yakışanı yapmış ve karanlığın aynı kalmasına katkıda bulunmuştu. Bir şehri toptan suçlu ilan edenler ve ellerine geçen her fırsatta Sivas?a saldırarak ?aydın? sınıfına girenler ve dahi o olayları organize edip köşelerine geçenler artık yolun sonu geldi. Evet tüm yüreğimizle hukukun bu defa kimseyi kayırmadan gerçek suçluları bulacağına ve gerekeni yapacağına olan inancım, inancımız tam. Ömrünü olaylara karışmadığı halde ?suçlu? ilan edilip cezaevinde geçirenler ?suçsuz? oldukları kanıtlandığında (içlerinde gerçek suçlular varsa tabiî ki cezalarını çekmeliler) hem masum olanlardan hem de Sivas?ın tümünden kim özür dileyecek merak ediyor ve o günü sabırsızlıkla bekliyorum. O gün gelene kadar siz aydın olmaya ve siz Sivas?a haksızlık yapmaya devam edin. Gerçekler gün yüzüne çıktığında Sivas gerçekten aydınlık, siz ise karanlıklara gömüleceksiniz, vesselam.

Anahtar Kelimeler: 0