RÜZGÂR GÜLÜ

RÜZGÂR GÜLÜ

RÜZGÂR GÜLÜ

Pencere kenarındaki sallanan koltuğuna geçip oturdu. Bitkinlik ve hüzünle derin bir düşünceye dalmıştı ki birden. Sonbahar mevsiminin ilk aylarında esen hafif ılıman rüzgâr. Huzur evinin bahçesindeki ıhlamur ağacının yapraklarını hışırdatarak, penceresinin kenarındaki rüzgârgülünü dön derince onun sesiyle gözlerini hafifçe açarak.

Kendi kendine:

? Doğanın sesi, ne kadar da huzur verici, diye düşündü.

Ah!.. Birde şu yaşlılık ve yalnızlık olmasaydı, ne vardı sanki karısı bu dünyadan erken hele de kendinden önce göçmeseydi. Kalbinden geçen bu sözler karşısında çok duygulandı. Gözlerinde yaşlar birikti, damla damla yanaklarından süzülerek. Elinden hiç bırakmadığı o albüm karısıyla beraberce çekilmiş ve seneler öncesinde tatlı bir birer hatırasıyla karısından, canından çok sevdiği Nihal?ından kalan son hatıra?

Fotoğraflar, insanın kendine dönük iç yolculuğundan geçmişe doğru.

Bugün gibi hatırlıyordu, galiba Eylül sonlarıydı; her şey haliyle bütün ruhuyla, bütün benliğini sarsan koyu bir hüzündü. Tüm yaşananlar ise yağmurlu bir günde, acılarını yüreğinin içinde doruğa çıkarmıştı iyice. Karısının hastalığına bir çare bulamadığından dolayı, bir doktor olarak kendine öfkeleniyordu. Yüreğinde birden elemli bir ayrılık acısını derinden hissetti. Yorgun ve ısrarlı bir veda bakışıyla hayat arkadaşı son bir defa kendisine bakmıştı. Hayatın ve aşk güneşinin ışıkları o gözlerde son buldu. Rüzgarların önünde kuru bir yaprak gibi savrulmuştu, kendi gibi elemli duyguları!..

Akşamın yağmurlu, serin bir rüzgârıyla. Bir acılık coşup taşması vardı, içinde bir yürek parçalanıyordu sessizliğin çığlıklarıyla.

? Şimdilerde her şey yaşananlarıyla mazide kaldı. Aradan geçen on beş sene ve içimdeki bu tarifsiz duygularla yalnızlığımın içinde ben kendimle, geçmişim benim dinmeyen acılarımın içinde, dedi. Dudaklarının arasında söyledi ama sadece bunu kendi duydu, ruhu titreyerek.

Uzaktan bir hayalin ezgili sesi gibi, yüreğini okşayan bir melodiyi andıran karısının sesi, sanki senelerin gerisinden kulaklarında. Ve tüm hatırasıyla zihninde canlanıyordu o unutulmaz bakışları.

Karısının yıl dönümlerinde, ölüm saatinde, her sene duyguları hırçın bir tavırla ve bakışlarının derinliğinde. Hele de bu karanlık gecenin bağrında. İnsan, yalnız başına hayal eder. Yalnız başına acı çeker ve yalnız başına şu cihanı âlemi terk eder.  Dışarıdaki rüzgârgülü gibi dönüyordu, devir daim yaparcasına anıları, düşünceleri bu rüzgârlı gecede.

Artık bedeni yorgun, ruhu yorgun yaşlılığının ve yalnızlığının içerisinde. Ve sanki bir ses kulaklarında yankılanırcasına; karısı yanına gelmesini söylüyor kendisine!..

Gecenin ıpıl ıpıl ışıldayan karanlığında, gökteki elmas deryasının içinden, bir elmas yıldızı kaydı. Uzayın derinliklerine? Ardından hüzünlü bir tebessümle başı rüzgârgülünden tarafa sağ omuza bir buse kondururcasına hafifçe kaydı?

YILDIZIN KAYDI GÖKTE

Bu akşam sensizim ve sessizce

Seyrediyorum yıldızlarla dolu geceyi

Yokluğun koymuş gönlüme, öyle bir hüzün

Bir görseydin halimi üzülmez miydi yüreğin

Bırakıp gittiğinden beri gülmez yüzüm

Sevenler ölmez derdin ama yıldızın kaydı gökte

Sensizlik ve sessizlik yüreğime dolduruyor geceyi

Geceler gündüzlerden daha bir uzun sanki

Artık rüyalarımda arar oldum seni

Neden böyle beni ansızın terkeyledin sanki

Sensizlik ve sessizlik hüzün veriyor artık bana

Yalnızım, sensizim bedenim içinde ruhum üşüyor?



Anahtar Kelimeler: 0