MUHAFAZAKÂR ÇÜRÜME

MUHAFAZAKÂR ÇÜRÜME

MUHAFAZAKÂR ÇÜRÜME

Baş döndürücü bir değişime giren dünyayı algılamada, önceden bir hazırlık yapamayan muhafazakâr camianın geldiği nokta, içler acısı bir kırılmadan başka bir şey değildir.

Nice sıkıntılı zamanda kendi kabuğuna çekilip, bir takım değerler silsilesini savunduğunu öne süren muhafazakâr kesimin, aslında böyle bir derdinin hiç olmadığını geldiğimiz süreçte görmekteyiz.

Gelecek aşkı ve idealini sadece ama sadece şahsi refah ve istikbal hayaline endekslemeden öte bir şey yapamayan muhafazakâr kesimin, dünyayı kutsamakta gösterdiği yarışın ibretlik hali ayan beyan ortadadır.

**

İçsel bir döngü halinde varlığını sürdürdüğüne inandığımız değerler silsilesi ve bu değerler etrafında yaşam duruşunu ikame eden kesimin, nasılda bu değerleri berhava ettiğine şahit olmaktayız.

Elbette, tabusal bir koruma içinde de olmaması gerek, lakin her şeyin bir anda sekülerleştirilmesi, hayrete şayan bir handikap değil midir?.

Muhafazakâr camianın, kendini anlamlandıran bütün değerleri yere çırpıp, dünyayı kutsama aşkıyla yanıp tutuşmasına şaşmamak lazım. Zira yıllardır, bu değerleri bir figür olarak kullandı ve bundan da öteye geçemedi.

Çünkü kendi içinde yaşadıkça, kendinin de farkında olduğu bir iç boşalma ile karşı karşıya kaldı. Kendi içindeki boşluğu, geleneği gelecekle sentezleyip doldurmak yerine, dünyevi açlığın cenderesine ram etti.

Kendini var eden değerleri ise, özel günlerde azıcık kullanmaktan öteye geçemedi. Gelenekten gelen ne varsa içi berelendi. İstenmeyen bir bereleme değildi bu. Zira bile bile istene istene, kendi varlığını koruyan her şeyi tarumar etti.

Şekillenen her şey, dünyevileşmenin allı pullu seyrangahında sırra kadem bastı.

Manevi kapıları da kapatmaya, kimse bir türlü yanaşmadı. Lüks tutkunu açlığına, dini örtüler de bulmaktan geri durmadı. ?Belli değerlere sahip olan insan, her şeyin en iyisi ile yaşamalı? diye çürük bir zihni felsefenin ardına sığındı.

Ya da ?Yüce Allah nimetini kulu üzerinde görmek ister? diye de kutsadığı dünyaya kılıf buldu.

Çünkü hiç var olmayacak bir dünyanın savaşını verme, hiç umrunda olmadı. Vefa, diyagramlık, paylaşım, sadakat sadece dilde kaldı?

Ardı ardına aralanan ikbal kapıları, yaldızlı hayat hikâyeleri, elit akşam yemekleri, etiketlerle cilalanmış uzun uzadıya sayınlı kof cümleler?

Her gün ama her gün, kendi kişiliğinden verdiği ödünlerin sayısı, ona yüze bine katlandı. Ödün verdikçe gururlandı, ödün verdikçe lüks ev peşine düştü, ödün verdikçe arabasını bir üst modele çevirdi, ödün verdikçe makam ve mevki hırsını kutsadı..

***

Oysa kazandığı, hiçbir zaman kaybettiğini karşılayamadı.

Yoz bir ruh, maddeci bir anlam, varlığını bilmeyen bir sıradanlık oluştu. Kendini ifade için uğraşıp didindikçe, içten içe bir çürümenin içine girdi. Arındığını zannetti oysa, çürüdü çürüdü çürüdü?

Varlığını anlamlandıran değerleri, yarının bilimsel felsefesi ile yorumlayıp, daha ayakları yere basan bir gelişim, bir değişim yakalayabilirdi. Ama yapmadı. Yapmak istemedi? Yapmadığı gibi, kendini şekilden şekle soktu...

Ne diyebiliriz ki!

Bize de, muhafazakâr camianın son aldığı şekli kutlamak kaldı.

Kutlu olsun yeni hali pür melaliniz. Ruhunuzu rehin verdiğiniz, dünyaya ait ne varsa kutlu olsun.

En üst modelin en üst modeline çevirdiğiniz arabalarınız, sınıfsal birlikteliklere ait lüks gettolarınız, makam ve mevki için dizdiğiniz, maskeli muhafazakâr cümleleriniz kutlu olsun.



Anahtar Kelimeler: 0