İSLAM DÜNYASI VE KADİM OPERASYON

İSLAM DÜNYASI VE KADİM OPERASYON

İSLAM DÜNYASI VE KADİM OPERASYON

İslamiyet?in yayılması ile birlikte, Hıristiyan Dünyasının siyasi açıdan doğudan çekilmesi başlamıştır. Kutsal Yerlerini Müslümanlara kaptıran bu Dünya, bu beldeleri ele geçirmenin rüyasıyla yatıp kalkmaya başlamıştır. Bu düşün gerçeğe dönüştürülmesi adına ilk organize faaliyet olarak Haçlı Seferlerini görüyoruz.

Hıristiyanlığın Avrupa?da yayılması ve akabinde Roma İmparatorluğunun yıkılması ile başlayan Dini otorite ve siyasi otorite arasındaki ittifak bu seferleri organize eden temel unsurdur. Dini, ekonomik ve siyasi vaatlerle milyonlarca insanı İslam Coğrafyasına akın akın göndermişlerdir. Arzularını gerçekleştirmek isteyen bu yığınlar derin bir nefretle yoğurdukları düşmanlık ile geçtikleri her yerde akla gelmedik zulümler yapmış, geride viraneler bırakmışlardır.

Haçlı Seferleri, doğunun zenginliklerine dini ritüellerle süsleyip talip olmanın adıdır aslında. Marco Polo?nun Doğu ile ilgili anlattıkları Batının efendilerinin hafızasında amiyane bir tabirle ağzının suyunu akıtan bir hatıra olarak kalmış olsa gerek; zira her ?Doğu? denildiğinde ağızlarının suyu akan bir refleks sergilemişlerdir.

Bu niyetlerle tarih boyunca sayısız haçlı seferi gerçekleşmiştir. Zaman zaman değişik şekillerle de karşımıza çıkan Haçlı seferleri en son bariz bir şekilde 11Eylül Saldırıları akabinde ABD Başkanı Bush?un: ?Yeni bir haçlı seferine çıkıyoruz? sözüyle karşımıza çıkmıştır. Zira akabinde coğrafyamızda, ne idügü belli olmayan İslami Terörü ortadan kaldırmak için stratejik ve ekonomik değeri olan beldelerde bitmeye başlamışlardır. Histerik ve ezeli bir düşmanlığın, kinin dışavurumu olarak görebiliriz bu vakayı.

19.Asır?a kadar askeri saldırılar şeklinde süren haçlı saldırıları, bu asırla birlikte değişik silah ve yöntemlere başvurmaya başlamıştır. Kurdukları ve kuracakları düzen için en büyük engel olan Osmanlı Devleti?ni ortadan kaldırmanın çeşitli yollarını denemeye koyulmuşlardır. Açılan yabancı okullar, misyonerlerin din, oryantalistlerin ise araştırma adı altında yaptıkları faaliyetler, matbuattan çıkan ürünler, milliyetçilik cereyanının yayılış şekli gibi durumlar bu nevidendir. Hıristiyan azınlıkların koparılması ile başlayan süreç bir süre sonra bazı hareketlerin yönlendirilmesinin de etkisiyle Müslümanlar ve kurucu zümre olan Anadolu Halkına da uzanmıştır. Sert düşünsel rüzgârların estiği ve farklı telakkilerin, birliği sağlama adına ayrılığa şuursuzca hizmet eden saf seciyelerin mührünü vurduğu bu dönemdeki savrulmalar bu zararlı gayretlerin ateşine odun hüviyetinde önemli bir işlev görmekteydi.

İstediklerini gerçekleştirdiler ve dün dini bahanelere irca ettikleri sömürgeciliği, artık manda ve himaye kılıfında insani bir maskeyle karşımıza diktiler. Zira bugüne demokrasi ve özgürlük götürmek olarak ulaşan siyasetin temelleri 20. Asrın başlarında bu şekilde atılmıştır.

I.Dünya Savaşı ertesinde ölümü gösterip sıtmaya ikna nevinden baskıları ve onların meyvesi olan anlaşmalar ile Laiklik, akıl ve bilim görüngüleri eşliğinde dini temelleri sarsmaya çalışmışlardır. Siyasi bağlamda da Ortadoğu olarak ifade ettikleri Güneybatı Asya?yı İngiliz Dışişlerinin bir memuresinin çizdiği sınırlarla ayırdılar ve paramparça ettiler.

Siyasi açıdan istedikleri kıvama gelen İslam Dünyasının istendik bir şekilde devamının zorluğunu II. Dünya Savaşı akabinde görünce çeşitli bahanelerle ve çeşitli uluslar arası örgütlerle denetim altında tutmaya çalıştılar. Fakat bununla yetinmediler. Haksız olmanın getirdiği eğretiliğin verdiği korku, kronikleşmiş paranoya halini almıştı ve bu yüzden başka tedbirlere de ihtiyaç vardı. Her yönden Dünyanın en değerli bölgesini kendi haline bırakmak iştahlarını kapitalist ahlak ile kabartmış olan Batının işine gelmezdi nitekim. Bağımsızlığına kavuşan tüm devletlerde batılı bir hayat tarzı ve düşünüş ile birlikte bilinçli ve bilinçsiz işbirlikçilere ihtiyaç vardı. Onları da buldular. Fakat düşmanın dirilişi en önemli kâbuslarının baş aktörü konumundaydı: İslam. Zihinlerde bir tereddüdün muhatabı haline getirdikleri bu dini, mecrasından uzaklaştırmayı ve onu gönüllerden ırak eylemeyi amaçlarına uygun bulmuşlardır.

Başta İslam Coğrafyası olmak üzere çekilmek zorunda kaldıkları Coğrafyalarda çıkarlarının devamı adına birçok gizli ve aşikâr faaliyetin içinde bulundular. Bugün Arap Baharı şeklinde adlandırılan nümayişlerle alaşağı edilen, despot, jakoben, din ve kültür düşmanı, Batıcı ?cumhuriyet? rejiminin diktatörleri bu çabaların ürünüdür.

Haçın Gölgesinde Hilalin nurundan mahrum, sahte aydınlıklarla yetinmenin yeterliliğinin sorgulanmadığı/sorgulanamadığı günlere bu iklimde girdik. Orhan Veli?den alıntıyla: bizi bu havalar mahvetti!



Anahtar Kelimeler: 0