İçimizin Yarası DEPREM

İçimizin Yarası DEPREM

6 Şubat 2023 tarihinde kimi jeologa göre iki kimine göre üç büyük depremle sarsıldık. Ülkemizin yaklaşık yüzde on beşini direk etkileyen bir deprem yaşadık.  Bu deprem sonucu yaklaşık on beş milyon nüfus etkilendi, Elli bine yakın ölüm, yüz bin civarı insanımız yaralandı, on binlerce bina yıkıldı, yüz bin civarı bina hasar aldı,  toplumsal olarak, ekonomik olarak yani her açıdan büyük bir yıkıma uğradık. Bu yıkımı onarmak on yıllarca belki daha da uzun sürecek.

Bu durumu ele alacak olursak yüreğimizi yakan bu felaketi oluşturan değiştiremeyeceğimiz tek etmen; Anadolu coğrafyasının jeolojik olarak arap levhası ve Avrupa levhasının birbirini sıkıştırdığı bölgede üstünde irili ufaklı faylarla dolu bir deprem bölgesi olduğu gerçeğidir. Yer bilimcilerinin ifadesi ile dünya var oldukça milyonlarca yıl daha bu coğrafyada depremler olacaktır.  Bir de bizim değiştirebileceğimiz ama bu deprem öncesi yeterince ciddiye almadığımız durumlar var.

Bunlar: Eskiyen bina stoğunun yenilenmemesi, imar planı yaparken deprem gerçeğini göz ardı edip gelişi güzel fay hatları üzerinde meskenler inşa edilmesi, Kat yüksekliklerinin hiçbir hassasiyet gösterilmeden ilgili belediye meclislerinin konuyla ilgili bilgi birikimi yetersiz insanlar eliyle belirlenmesi, kentleşme alanları belirlenirken deprem riski ve fay gerçeğine aykırı alanların belirlenmesi, bina yapımında yetersiz ve etkisiz denetim, çarpık kentleşme, kırsalda bulunan nüfusun gittikçe azalarak kentlerin devasa büyümesi, ülke nüfusu ve sanayisinin deprem tehditi yüksek İstanbul ve Marmara bölgesine yığılması, düzensiz göç ve mülteci akını, Afad’ın bu büyüklükteki bir depreme tepki zamanı ve organizasyon ve koordinasyonda yetersiz kalması vs vs … 

Yukarıda anlattığım gerçekler ışığında etki edemeyeceğimiz tek faktör olan deprem bölgesi olmak dışındaki konularda yapılacak pek çok şey var. Öncelikle bu gerçek ışığında hareket edecek toplumsal ve siyasi irade olması gerekiyor. Bunun birinin yokluğu bile yapılacakları eksik bırakacaktır. Kendi çapımca, sıradan bir fert olarak bu bilince ulaşılması için katkıda bulunmaya çalışacağım. Öncelikle ilk adım olarak ülke genelinde neler yapılmalı ya bakmamız gerekiyor. 

Öncelikle mevcut deprem bölgesi il, il ilçe, ilçe köy, köy değerlendirilmeli jeolojik esaslar ışığında yeniden planlanmalı gerekirse uygun olmayan yerleşim bölgeleri taşınmalı, yahut demografisine dokunmadan yeterli uygun alan yoksa küçültülmeli, Kesinlikle yatay mimariye geçilmeli, beton, demir ağırlıklı imar şekli dışındaki imalatlar buralarda devreye alınmalı. Bina denetim mekanizması yenilenmeli,  imar alanlarının belirlenmesi ve bina yüksekliği gibi konularda ilgili bilim kurulları oluşturularak bunların kararları doğrultusunda şekillenmeli. Yeterli eğitimi olmayan yahut bu işlerden dolaylıda olsa çıkarı olan, baskı gruplarının etkisinde kalan belediye meclislerinin bu işi kotaramadığı ortadadır. Esas olan bilim, akıl ve denetim olmalıdır. Bu kararları alanları yetkisi olduğu kadar sorumluluğu olmalıdır. 

Ülkemizde gelecekte büyük tehdit oluşturacak durumlardan biri de nüfus ve sanayi varlığının orantısız dağılımıdır. Bugün ülkemizdeki nüfusun ve sanayinin yarısı veya daha fazlası en küçük bölgemiz olan Marmara bölgesinde ve ağırlıklı olarak İstanbuldadır. Kuzey Anadolu fay hattının her an için tehdit ettiği bu alana yığılım olası bir bu bölgede oluşacak depremde büyük felakete belki de ülkenin felaketine yol açacaktır.  Bu nedenle bir an önce bölge nüfusu Anadolu’ya yayacak bir proje hazırlanmalıdır. Sanayinin Anadolu’ya taşınması teşvik edilmelidir.    Yine nüfus yoğunluğunu azaltacak tedbir olarak buradaki özel üniversitelerin sayısı azaltılmalı bunların Anadolu’nun muhtelif kentlerine taşınması sağlanmalıdır. Bu bölge ve İstanbul geçmişten gelen yüksek sayıda eski bina stoğuna sahiptir. Belediye ve merkezi idare eliyle bu bölgeler yeniden dönüşüme sokulmalı. .

 Uzun lafın kısası daha yaşanabilir kentler, nüfusun ve sanayinin orantılı ve dengeli dağıldığı bir coğrafya, sağlam veya sağlamlaştırılmış binalarla donatılmış yatay mimarinin hakim olduğu kentler yapmalıyız. Deprem konusu hayli uzun ve geniş bir konu olduğu için bu konuyu şimdilik kapatıp kalan konuları diğer  yazılarımda irdelemeye çalışacağım. Bu vesileyle deprem vefat edenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifalar diliyorum…

Selam ve duayla…



Anahtar Kelimeler: İçimizin Yarası DEPREM