HURAFE VE BİD?AT

HURAFE VE BİD?AT

HURAFE VE BİD?AT

       Mikrobun ne olduğunu az, çok her kes bilir. Onun için uzun-uzadıya tarif etmeye gerek görmüyorum. Sadece şu kadarını söyleyeyim ki mikrop, çeşitli vesilelerle sağlıklı vücuda dışarıdan sirayet eder ve vücudumuzu hastalıklı hale sokar. Hastalıklı vücutta normal görevlerini yerine getiremediği gibi, bin bir acıyla, sıkıntıyla hastaneler arasında Doktor-Doktor dolaşmamıza sebep olur. Hastalıklı kişi ne zaman ki işinin ehli bir doktor bulur ve gerekli tedaviyi yaptırırsa sağlığına kavuşur, yüzü güler, çevresine, ailesine dünyasına ve hatta ahretine faydalı işler yapmaya başlar. Yok, eğer gerekli tedaviyi göremezse, dünya hayatı sıkıntılarla geçtiği gibi, ahiretini kazanması da pek kolay olmaz. 

    Hurafe ve Bidat de tıpkı mikrop gibidir. Kısaca özetleyecek olursak inancımızda ve ibadetlerimizde olmadığı halde çeşitli yollardan inanç ve ibadetlerimize sirayet etmiş, adeta vücudumuzda bağışıklık kazanmış mikrop gibi varlığından bile haberimiz olmadan, O, hurafe ve bidat türü inanışları sanki imanımızın vazgeçilmez bir umdesi olarak kabul eder hale geliriz. Hele ibadetlerde ki hurafeler ve bidatler, Peygamberimizin diliyle bidat olarak ibadet hayatımıza girer, öyle içimize işler ki Yüce Allah?ın kesin emri olan farzlardan taviz veririz de, bidatleri terk etmeye gönlümüz razı olmaz.    Peki, bu hurafe ve bidat mikropları Müslüman?lara nerelerden, nasıl ve kimlerden sirayet eder. Geçenlerde sohbetini dinlediğim bir Hoca Efendini konu ile ilgili güzel bir misalini duydum. Hoca Efendi şöyle diyordu: ?Yüz tane sağlıklı insanın arasına, bir tane bulaşıcı mikrop taşıyan hastayı koysanız, yüz tane sağlıklı insanın hasta olma ihtimali vardır. Ama yüz tane hastalıklı insanın arasına bir tane sağlıklı birini koysak, diğerlerini hastalıklardan kurtaramadığı gibi, kendisinin de hasta olma ihtimali çok fazladır. Ama yüz tane hastayı, işinin ehli uzman bir doktora teslim edersek ve hastalarda hastalıklarından haberdar olarak tedaviyi kabul ederlerse, Yüce Allah?ın izniyle şifa bulmaları mümkündür.

    Sorumuzun bir kısmına misalle cevap verdik ama asıl önemli kısmına henüz cevap vermedik. Aslında cevabın zor kısmı burasıdır. Çünkü bunu söylemekte, kabullenmekte kolay değildir. İslam dinine hurafe ve bidatlerin girişi daha çok İslam?ın haricinden olmuştur. Başta İsrailiyyat olmak üzere, Yahudilikten, Hinduizmden, Şamanizm?den, Mecusilikten, Hıristiyanlıktan, sonradan İslam?la tanışan çeşitli milletlerin örf ve adetlerinden ve sair inanışlardan İslam dinine çeşitli hurafe ve bidatler girmiştir. Fakat bu girişler, elbette ki kendiliğinden olmamıştır. İslam?ı içinden bozmak isteyen harici düşmanlar, Şeytanlar ve Şeytan kılığına girmiş din bezirgânları, bazen Hoca, bazen medrese âlimi, bazen şeyh, bazen mürşit kılığına girerek veya bu tür sıfatlardaki kişileri çeşitli menfaatlerle kandırarak, daha da kötüsü cahil şeyhleri, hurafe ve bidatlerin doğruluğuna inandırarak bu dini hurafe ve bidatlerle doldurmuşlardır.

    Hurafe ve bidatin, mikroptan farklı ve daha zararlı bir yünü vardır. Oda uyuşturucu maddeler gibi girdiği yerde bağışıklık kazanmasıdır. Hurafe mikrobunu alan bünye adeta onu sahiplenir, imanına, itikadına verdiği zarardan habersiz olarak hurafe ve bidatleri savunmaya başlar. Onun içinde gerçekte manevi bir hastalık içinde olan kişi, imanına ve ibadetlerine sirayet eden mikroptan habersiz, doğru inandığını ve düzgün ibadet ettiğini zannederek yaşamaya devam eder. İşin daha vahim tarafı, hastalığından haberdar olmadığı için tedavi edecek doktoru da aramaz. Hasbelkader, Müslüman?da ki bu hastalıkları gören işinin ehli konumunda ki bir Hoca, bu hasta Müslüman?a yaklaşarak ? Gel kardeşim, sana hurafe ve bidat mikrobu bulaşmış, sana yardımcı olmak istiyorum. İmanına ve ibadetlerine sirayet eden bu hastalıklardan seni kurtarmak istiyorum? dese, hastalığını kabullenmez ve asıl hasta sensin diye, adeta doktorunun tedavisini reddeder.

   Bugün bidat deyince akla gelen ilk şey Tekke ziyareti, yatırlara bez bağlamak, bu tür yerlerde kurban kesmek gibi şeyler anlaşılır. Bunlarda birer bidat olmalarına rağmen gerçek bidatlerin yanında bunlar yok hükmündedir. Yaptığım araştırmaya göre, tasavvuf ve tarikatlar yoluyla İslam dinine sirayet etmiş 50 tane hurafe ve bidat tespit ettim. Bu hurafe ve bidatler elan tarikatlarda yaşanmaktadır. Bunlardan birkaç tane örnek vereyim.

   İtikatta, hurafe ve bidate örnek: Tasavvuf ve tarikat erkânının yüzde doksanının kabul ettiği bir ?Vahdeti, Vücut? inancı vardır. Bunu en kısa anlamıyla ?La mevcuda illa hu? diye formüle etmişlerdir. Yani (Allah?tan başka hiçbir şey mevcut değildir) demek oluyor. Mefhumu muhalifi ile düşündüğümüz zaman bu cümleyi kabul ederek söyleyen kişi, kâinatta var olan, görülen, bilinen her şeyin bizatihi Allah olduğunu kabul ve ikrar etmiş oluyor. Bu cümleyi söyleyen kişi bir başka yönüyle de kendini Allah yerine koymuş oluyor ki, bu sözler en büyük şirktir. Cenabı Allah Kur?anı keriminin birçok ayetinde semavat ve arzı ve diğer varlıkları nasıl yarattığını beyan ettikten sonra ?Lehu Mülküssemavatı vel ard? (Semavat ve arzın sahibi olduğunu bildiriyor. Bu ayetlerden anlaşılan ?bir yaratıcı var, birde yaratılan var? demektir. Yaratan ve yaratılanın aynı şey olduğunu söylemek şirkin en büyüğüdür. Kur?anı kerim de Yüce Allah baştan sona şirki reddetmekte ve şirke düşeni affetmeyeceğini bildirmektedir.

    İtikatta bidat ve hurafeye verilecek çok örnekler var ama yukarıdaki örnekle yetinip, ibadetteki hurafe ve bidatleri de iki örnekle, birde itikatta bidate örnek vererek bu mevzuyu bitirmek istiyorum.

 İbadete Örnek: Mevlevilerin yaptığı Sema ayını ibadette bidat?e delildir. Semazenlerin, Dedelerinin önünde yerlere kapanıp secde ederek, tam ruku?ya eğilerek pirlerini selamladıktan sonra müzik eşliğinde raksetmeleri, dönmeleri ve Allah?tan aldığımızı, halka dağıtıyoruz demeleri, İslam?da ibadet cinsinden benzeri olmayan, sonradan üretilmiş bir bidattir.

  1. İbadete Örnek: Zahiri zikir yaptıklarını iddia edenlerin, Halay çeker gibi kollarını birbirine bağlayarak dönmeleri, yerlerde yuvarlanıp parende atmaları, saçlarını başlarını sallayarak hırıltı halinde ve anlamı anlaşılmadan hançerelerinden çıkardıkları ?Hey? sesi, kendilerine göre bir ibadet kabul edilebilir. Ama bu hareketler İslam?da olmayan birer bidattir.
  2. İtikada örnek: ?Fena fillah? Allah?ta fani olmak. Yani yok olmak. Bunu tasavvufçular anlatırken akan bir dere suyunun bir deryaya karışmasına benzetirler. Dereden denize karışan su aslında yok olmaz, denizin belli olmayan bir parçası haline gelir. Bu anlayıştan yola çıkarak bazı mutasavvıflar öyle ileri gitmişlerdir ki Hâşâ, Cenabı Allahın karşısına oturmuşlar ve Allah?a karşı şöyle dediklerini iddia etmişler: ?Nedir bu ikilik, kaldıralım aramızdan bu ikiliği. Seni gören beni görmüş olsun, beni görende seni görmüş olsun.? Yüce Mevla böyle bir inançtan cümlemizi korusun. Bu cümleyi söyleyen hangi evliya olursa olsun kendini Allah yerine koyduğu için tam bir şirk işlemiş olur.

  Önemine binaen konu ile ilgili yazılarımız devam edecektir.



Anahtar Kelimeler: 0