EZO GELİN

EZO GELİN

Zöhre, Gazi Antep ili, Oğuzeli ilçesi Uruş köyünden. Bozgeyikli aşiretinden bir Türkmen kızıdır. Babası Dede Emir, anası Elif'tir.

15 yaşına geldiğinde, güzelliği dilden dile söylenir. Barak ovasındaki düğünlerde, gençlerin gözü halay çeken Zöhre'dedir. Çok güzel olduğundan köyünde ve çevre köylerde herkes Ezo diye seslenir.

Düğünlerde, güreş tutanlar,cirit oynayanlar,türkü söyleyenler, halay çekenler, Ezo'nun kalbine girebilmek için yarış hâlindedir ler.

Ezo'yu çok isteyen olur, Barak ovasının gençleri, yöre aşiretinin ileri gelenleri, ağalar, Devlet dairesinde nüfuzu olan kişiler...
Ezo'nun ailesi kızımız çok küçük diye düğüncüleri geri çevirir. Barak ovasında bir düğünde komşu Beledin köyünden Hanifi kızlı erkekli halaya dizilirler. Zurna ve davul sesi susunca Hanifi yanık sesiyle  Ezo'ya bakarak Barak türküleri söyler,zurna ve davul sesiyle halay kaldığı yerden devam eder,halay  saatlerce sürer.

Hanifi,karagözlü, al al yüzlü,beyaz tenli  Ezo'dan gözlerini kaçıramaz, Ezo'da bakışlarını Hanife den kaçıramaz, iki genç birbirlerine  sevdalanmıştır. Töre gereği konuşamazlar. İki ailenin büyükleri bir araya gelir, anlaşırlar. Ezo'yu Hanifi'ye, Hanifi'nin halası Fadime 'yi de  Ezo'nun abisi Zeynel'e berdel yaparlar.

Ezo ile Hanifi iki yıl evli kalırlar. Çocukları olmaz mutlu olmalarını istemeyenler, dedi kodu yaparlar, yok Ezo kısır, dedikodunun ardı arkası kesilmez. Birbirlerini çok seven Ezo ile Hanifi istemeyerek olsada ayrılırlar. Güzelin arkasından konuşan, karalayan çok olur, Hanifi'nin ailesi Hanifi'ye baskı yapar, berdel bozulur. Töre tüm suçları kadınlara yüklemiştir. Erkek suçlu da olsa, suçlu hep kadınlardır. Namustan hep kadınlar  sorumludur.

Hanifi'den ayrıldıktan sonra, Ezo'yla evlenmek isteyenler olur, Ezo kabul etmez, Hanifi'yi içinden atamamıştır. Hanifi'de evlenmez. Biten evlilikleri her daim yakınlarını üzmüştür, ama aşkları ikisininde yüreğinde kor gibidir. Kemanın teli kopmuştu, Hanifi'nin yüreği kemansız türküler haykırıyordu. Her türkü de Ezom diyordu. Dedi kodu yüzünden hüzün dolu,darmadağınık yürekler sevgilerine yenik düşmüşlerdi. Ezo, Hanifi'yi çok seviyordu, töre ve kadınlar üzerindeki baskı yüzünden, içine acılarını damlatıyordu.

Ezo'nun, Suriye Carablus'tan akrabaları gelir. Oğulları Mehmet'e isterler, Ezo ağlar, sızlar kabul etmez, çaresiz Ezo, yine berdel yapılarak Mehmet'e verirler, Ezo Suriye'ye gitmek istemez. Mehmetin ailesi, bizimle gel,Mehmetle evlen, biraz Suriye'deki evimizde kal, sonrasında yine Uruş köyüne yerleşirsiniz diyerek Ezo'yu ikna ederler. 
Güzel Ezo üzgün kırgın. Özünde ki sözler duygulu, yüreğinde Hanifi sevgisi dolu.

Ezo'yu gece Suriye'ye götürecekler, hiç kimselerin, bilmesini, duymasını istemiyorlar, Ezo'yu çok isteyen vardı, Hanifiden çekiniyorlardı. Jandarmanın tel örgülerden ayrılmasını bekliyorlardı. Ezo'yu gece katır sırtına bindirdiler, pasaportsuz yolcuydu Ezo.
Başladığı güne dönmesi imkansızdı. Gecenin karanlığında dili elveda dedi, yüreği kal diyemedi, karmakarışık duygular içinde Suriye topraklarına gidiyordu, arkasında aşkı Hanifi'yi bırakarak.

Oyy,oyyy 18 yaşında bir gelin ağlayarak Türkmen elinden, Arap eline gidiyordu. Ezo bir saat içinde ülkesinin topraklarından kopup, Suriye'nin yoksul odasına oturmuştu. Bir saat yakınlıkta, ama uzak yerde yabancıydı. 
Ülkesizim dedi, gözyaşlarını kargılı odanın topraklarına akıtarak.

Hanifi  Ezo'nun Suriye'ye gittiğini öğrenince kederlendi, keder ufkunda uzadı. Suriye sınırına geldi, dağlar ötesinden, sınır ötesinden Ezom kaldır başını bak, sana doğru giden beyaz bulutlar bizim bulutlarımız. Hanifi bir elini kulağına attı yanık sesiyle.

Ezom çık Suriye dağlarına 
Bizim ele el eyle 
Gel bahtı karalım gel
Sıladan ayrı kalanım gel

Ezom bizi ayıranın 
Böyle ayrılık gelsin başına 
Gel bahtı karalım gel 
Gel sıladan ayrı kalanım gel.

Zeytin gözlü Ezo, zeytin ağaçlarının olduğu topraklarda, çulsuz, kilimsiz kargılı evde yaşıyordu. Ezo yaşadığı Kozbaş köyünden yürüyerek dağa çıkar, ülkesindeki Uruş köyünü seyreder. Acılardan saf tutan sürgün gelindir. Hanifi kara gözlü, al yanaklı Ezo'yu unutamaz. Yakınsın ama sınır ötesindesin, ikimizin de isteği mezarlarımızın birbirine yakın olması.

Ezo karanlık gecelerde, karanlık hayat yaşıyordu, mor düşler görmek için rüyalara dalıyordu. Hanifi'de Ezo'yu hiç unutamaz, Ezo'dan bir haber bekler, hasretin dinmesini bekler, yine Suriye sınırına gider.

Gel çeşmi siyahım gel 
Gel bahtı karalım gel 
Nenneyle Ezom nenneyle 
Çık Suriye dağlarına bizim ele el eyle.

Ezo, sık sık Suriye dağlarına çıkıp Uruş köyünü seyreder. Kendi topraklarının,ailesinin ve Hanifi'nin özlemiyle yanar. Kocası Mehmet durumu anlar, sınıra uzak olan Lüle köyüne yerleşir, zaten, yoksuldur, göçebe bir yaşantıları vardır.

Ezo'nun 6 kız çocuğu olur, sıla hasreti yaşarken, birde yoksulluk olunca, Ezo çağın,sinsi hastalığı vereme yakalanır. Çok acı çekmektedir, Ezo büyük kızına, ben bu dertten kurtulamam ölürüm. Ben öldüğümde mezarımı şu tepenin en yükseğine yapın ki, vatanımı, köyümü seyredeyim der. Ezo çok acı çeker, halsiz ve bitkindir. 1956 yılında hayata veda eder, Ezo istediği o yüksek tepeye defnedilir.

Hanifi kendi köyünden Hatice ile evlenir 7 çocuğu olur. Oguzeli'nin köylerinde ki düğünlerde yanık sesiyle barak türküleri söyler, en çokta Ezo türkülerini söyleyerek yaşlanır.

Ezo'nun ölümünden sonra kız çocuklarına Ezo ( Zöhre) ismi verilir, bir çok iş yerine Ezo ismi yazılır. Ezo gelin çeyiz evi,Ezo gelin pilavı, en önemliside günümüze kadar söylenen ve yapılan Ezo gelin çorbası.

Ezo gelinin mezarı Oğuzeli kaymakamlığınca 1990 yılında, Suriye, Carabulus dağından alınarak doğduğu Uruş (Dokuz yol) köyüne getirilmiştir. Ezo'nun hasretini çektiği, gelemediği köyüne naaşı getirilmiştir.

Anadolu'nun dağlarında, ovalarında nice aşklar, öyküler yaşanmış, acılar ağıtlara karılmış, destanlar okunmuş, birbirinden duygulu şiirler yazılmış, türküler okunmuştur. Bir dönüp baktığımızda, hiç bir şey anlamadan gelip geçiyor seneler. Bozlakları, Barakları çok severim, gönlümde saklıdır,ruhuma gömülüdür   dinlediğimde hayatımdan kesitler bulurum.

Ezo gelinin hayatını yazıp sizlerle buluşturmamda,yardımcı olan Barak türkülerini bir usta kadar içli okuyan ,Uruş köyünden, Ezo gelinin akrabası  Haydar ağbime teşekkür ederim.

Kemal SARIKARTAL 
Şair-Yazar



Anahtar Kelimeler: GELİN