EY YERYÜZÜ SABRIN MI TÜKENDİ

EY YERYÜZÜ SABRIN MI TÜKENDİ

Gecenin en zifiri karanlığında pusuya yatmış düşman gibi yeryüzünün tükenen sabrı taşarak güzel ülkemizin, o güzel insanları üzerine merhametten yoksun bir şekilde toprağın gazabının yağmasına zemin hazırladın yaktın yıktın viran eyledin. Bir gün evvel şen şakrak insanlarımızı Türk tarihinin en kötü kara yazgısını yazdırdın. Ey bahtı kara, Ey gönlü yaralı,  Ölüm ve kan kokan bir alanda, gözü yaşlı, başı dik, büyük milletim başın sağ olsun. Keşke elimizden bir şeyler gelse de senin bu kara yazgını tersine çevirebilseydik. Ne yazık ki, insanoğlunun çaresiz kaldığı anlar oluyor. İşte öyle bir zamandayız. “ Deli Dumrul yaşasa idi yine bre ne oldu da böyle ağlaşırsınız diye” Görklü Tanrı’dan” hesap sorar mıydı?” Şair M.Akif: “ Ey Rabbim, biz nur istiyoruz, sen bize ölüm ve yıkım gönderiyorsun der miydi! Bilemiyorum ancak kelimelerimizin, yaşanan toplumsal acıyı tarif edebilmede kifayetsiz olduğunu da biliyoruz.
Deprem ve Algı:
Her kaotik dönem ayyuka çıktığı zamanlarda yer altından gün yüzü görmemiş komplo teorileri, aslı astarı olamayan harp senaryosu, büyük badireden harap ve bitap düşmüş kişiler üzerine kara gölgesini görüyoruz. Yok, efendim toplum azgınlaştığı devirlerde”  Tanrı’nın gazabı yeryüzüne iner ve insanları cezalandır” . Yok, efendim”  ülkemiz düşmanları harekete geçerek yer altından fiziksel deneyler ile uzaktan şok dalgaları ile felaketin doğmasına neden oldular!  Daha bir sürü deli saçması kepazelik diz boyu sanal âlem ve deprem bölgesinde duyuluyor. Doğru mu böylesi teoriler bence asla doğru değil ve hepsini çöpe atılası düşünce tortusu olarak görüyorum.
Diğer bir baş belası alg ise halkın bu köksüz ve boş, saçma sapan fikir ve düşüncelere inanması deprem sonrası tamirat için bir esnafa gittim. Dükkânı kapalı buldum, günlerden Cuma olduğu için aklıma cumaya gitti herhalde dedim. Biraz oyalandım, iş hanı içinde gezindim. Az sonra dükkân sahibi koltuk altında yer seccadesi, hasır ile geldi, kapalı olan iş yerini açtı. Ben bu ara nasılsın, ustacığım, gibi laflar ettim. Karşılıklı çok hoş sohbet sonrası lafı depreme getirdim, sırf la olsun cinsinden yazık oldu hasar ve can kaybı gittikçe artıyor, Allah yardım etsin dedim. Adam kaldırıp demesin mi! Az bile oldu! Cevap karşısında nutkum tutuldu, uysam bir türlü uymasam başka türlü. Neyse ne acıdan iyi oldu dedim. Cevap vermedi, ben ise ahlaki açıdan mı diye üsteledim. Her acıdan dedin. Düşünün bu düşünce ne kadar tehlikeli ve merhamet ve insaftan yoksun katı bir bakış acısı! Kimlerle birlikte yaşıyoruz.
Deprem ve İktidar:
Büyük yıkım, büyük acı, büyük mal ve can kaybı Allah toplumsal hafızamıza mukayyet ola. Devlet ve İktidar halkının mal ve can güvenliği için olay yaşanmadan, plan, proje ve tedbirleri almak ile yükümlüdür. Bu halkına karşı yapmak zorunda olduğu bir mecburiyedir. İktidar ve mensupları böylesi kara günlerde onla, bunla veya şunla kavgaya girmez, ağır başlı ve vakur olmayı bilmelidir.Gördüğüm kadarı ile ağır başlılığını muhafaza etmekte zorlanan bir ekip yönetiyor Türkiye’yi.Büyük şansızlık olarak görüyorum.Yaşanan toplumsal krizlerden yarar ve başarı yazma sevdası olmaması gerekirken, her uygulamadan, her yardım iş ve işleminden politik fayda hevesine kapılmak amatörlerin işi olduğunu bilmeliydi.Gece deprem akabinde süratli, atak ve cevval olmalıydı. Asker- polis ve Afad ekipleri  saha inmeli ve yardım bekleyen, ölüm –kalım mücadelesi veren bölgelere çok daha hızlı ulaşılmalıydı. Görünen o ki iktidar böylesi bir kargaşaya hazır ve nazır değilmiş. Ve o gece göstergeler iktidara doğru ve yerinden bilgi verilmediğini gösteriyor.
Deprem ve bedel:
Japonlar farklı bir millet, fert palında ve toplumsal boyutta her yapılan yanlışın, eksik ve kasıtlı davranışın bir karşılığı oluyor. Bizde müteahhit yaptığı evden, doktor kesip biçtiği hastadan, hakim verdiği hükümden, siyasetçi yönettiği iktidardan sorumluluk ve gereği hakkında doğru dürüst bir hüküm bulunmaz varsa da kimse uygulamaz yapılan iş ve işlemlerden sorumlu tutulmaz, yani herkesin yaptığı yanına kar kalıyor. Alt gruplarda bedel ödeyen oldukça fazla insan bulmak mümkün oluyor. Böylesi devasa bir yıkımın siyasi sorumluları elbette bedel ödemeli ve ödetilmelidir. Siyasi mekanizma iç bünyesinde işletilmeli ve bedeli bakan ise bakan, bürokrat ise bürokrat ödemeli ve o oturduğu koltuklardan ayrılmalı ki, devlete şan olsun. Lakin böylesi bir şey bizde yaşaması zor dostum Osmanlı’nın kötü mirası bize intikal etmiş, Osmanlı saray ve erkinde bulunan birçok sadrazam ve valiler sırf devlet toplum katmanlarının derinliklerinden gelen sese kulak verirsek, kurban vermek caiz olmaz diye koskoca imparatorluğunun ellerinden kayıp gitmesine seyirci kaldılar.
Tarihsel kıssa ile noktalayalım: 
Kanuni Sultan Süleyman çalınan ineği için müracaat eden bir kadıncağız:  Sultanın “Çit yok muydu?”” Kilit yok muydu?”” Bu kadar derin uyunur mu? Yollu azarını işitince- Padişahım! Ben seni uyanık bilirdim de uyudum” diyebilmiş.



Anahtar Kelimeler: YERYÜZÜ SABRIN TÜKENDİ