EMPATİYİ KULLANMAYA DAİR

EMPATİYİ KULLANMAYA DAİR

Mamak Lisesi’ndeki öğretmenlik yıllarımda,öğrencilerimize eğitim-öğretimle ilgili katkıyı elimden geldiğince yapmaya çalışırdım.Onlara okumanın önemini,okuma alışkanlığı kazanmanın yollarını sıkça hatırlatırdım.Beni tanıyan bütün öğrenciler benim için; ”Sezai Öğretmen demek,bizlere sürekli kitap okuyun diyen Öğretmen demektir” derlerdi. Sanata ilgi duyan öğrencilerle ilgilenir,onları sergilere,fuarlara, müzelere götürmeye çalışırdım.

Alanımın formasyonu;Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik...Kısaca,öğrencilerin psikolojik sorunlarında yardımcı olmak,öğrencileri ilgilerine,yeteneklerine göre meslekler konusunda yönlendirmeye çalışmak,okul başarısında planlı-proğramlı ders çalışma yöntemleri konusunda aydınlatmak gibi eğitim ve öğretimle ilgili şeylerdir.

Benim odam,yani Rehberlik ve Danışmanlık Odası,aynı zamanda bir “Sanat Odası” gibiydi.Ressam olduğum için elbette ki duvarlarda sevdiğim sanatçıların röprodüksiyon resimleri olacaktı.Bu resimler hem yabancı hem de bizim ressamların resimleriydi.Bağlama sazım da odada eksik olmazdı.Masamda da her zaman eksik etmediğim,okuduğum kitaplar olurdu.O nedenle benim oda bir kültür-sanat odasıydı.Adına uygun doğal bir terapi ortamıydı…

Mezunu olduğum Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’yle bağım hiç kopmadı.Aynı sınıfta okuduğum Arkadaşım;Fakültemizin bugünkü Dekanı Prof.Dr.Selahattin Öğülmüş .Birçok Arkadaşım da Fakültemizde öğretim üyesi olarak görevlerine devam ediyorlar.Birbirlerinden kıymetli arkadaşlarım yaptıkları çalışmalarla,yazdıkları kitaplarla,sayısız konferanslarla kendi alanlarında topluma ışık saçmaya devam ediyorlar.Fakültemizdeki önemli etkinliklere,konferanslara beni her zaman davet ederler.Tabi ki severek,isteyerek,yeni şeyler öğrenmek,beraber olmanın vereceği mutluluğu da ayrıca tatmak için katılırım…

Mamak Lisesi’ndeki öğretmenlik zamanlarımda,çok kıymetli arkadaşlarım ve hocalarımızı okulumuza davet eder,kendi alanlarında konuşmalar yaptırır,konferanslar verdirirdim.Hepsi de severek ve isteyerek Okulumuza gelirler,genellikle yoksul ailelerin çocukları olan o güzelim öğrencilere katkı sağlarlardı.Akıllarına,karşılık olarak bir ücret talep etmek gibi düşünceler gelmezdi.Ben de gönlümce,yaptığım resimlerden armağan ederdim ve bu beni çok mutlu ederdi.

Yalnız bir kişi,asistanlığından beri yakın olduğumuz,nerdeyse istediğimiz zaman odasında sohbet ettiğimiz o bir kişi;”Bugün gelirim,yarın gelirim,öbür gün gelirim,haftaya gelirim”diyerek beni oyaladı.Bir gün Dekan Yardımcısı olan Arkadaşıma bu durumu paylaştım.O da “Parayı söylersen gelir.Kolejlere parayla gidiyor”deyince şaşırıp kaldım.O aralar TV’lere yeni yeni çıkmaya başlamıştı ve meşhur olma yoluna girmişti...daha sonraları iyice ünlenince,bizde çokça görülen kompleksler hasıl olmuş,yani tepeden bakmalar,araya görünür görünmez mesafeler koymak gibi küçük davranışlar kazanmayı başarmıştı!..Kitaplarında,tabi ki mutluluğun parada pulda,şöhrette olmadığını yazacaktı.Binlerce yıldır filozofların,bilge insanların,romancıların,edebiyatçıların anlattığı olumlu insan tiplemelerini anlatacaktı.Hatta empatinin kitabını da yazacaktı.Ne yazık ki yaşamına yazdıklarını uyduramayacaktı.



Anahtar Kelimeler: EMPATİYİ KULLANMAYA