EĞİTİMDE SON NOKTA: GÜRÜLTÜ VAR SES YOK

EĞİTİMDE SON NOKTA: GÜRÜLTÜ VAR SES YOK

EĞİTİMDE SON NOKTA: GÜRÜLTÜ VAR SES YOK

Yeni bir okul döneminin başındayız. Eğitim-Öğretim yılı demiyorum. Çünkü eğitim ve öğretimin sadece esamesinin yüksek sesle ve büyük puntolarla ifade edildiği fakat kendisinin arz-ı endam edemediği bir yapının içindeyiz.

Eğitimin nitelikten çok nicelik yönüne önem verilmesinin yanında eğitimdeki yap-boz tekniği ile atamaların zamanlaması eğitim için ne kadar duyarlı davranıldığının göstergelerinden bazıları olarak karşımızda duruyor. İdareci atamalarının takvimi, bu takvimde yapılan değişikliklerle eklenen uzatma dakikaları, niceliksel yoğunluklu ve sıkça değiştirlien projelerin havada uçuşması, alan değişikliğinin bir kısmında yapılan iptaller, sıkça yapılan değişiklikler, yayınlanan yönetmelikler, o yönetmelikleri tamamlamaya ve eksiklerini gidermeye yönelik eklemeler, klaavuzlarda son dakika değişiklikleri, geç yayınlanan ve yoruma açık genelge ve yönetmelikler bu bağlamda önemli hususlardır.

Bu durumun bir örneği de okullar açılmadan bir hafta önce açıklanan Ortaöğretim yönetmeliğidir. Bu yönetmeliğin zamanlamasının yanısıra içeriği de sorunlu bir yapı arz etmektedir. Bir çok kavram da meydana gelen isim değişiklikleri dikkati çekiyor. İlköğretimde kullanılan kavramlara sıkça rastlıyoruz. Sistem de büyük ölçüde ilköğretimdeki sisteme benzemektedir. Özellikle ilk bakıldığında öğrenci lehine olarak görülen hususlarda çok önemli benzerlikler içermektedir. Okullarda en önemli sıkıntı olan devam sorunu için önlem alınmış gibi gözüken durumlar aksine öğrencinin, velinin de katılmak zorunda kalacağı bir devamsızlık sürecini başlatmasına sebep olacaktır. Zaten devamsızlığın üst sınırında bir değişiklik olamamaktadır.

Bir diğer hususta öğrencilerin geçirilmesi için doğrudan ve dolaylı olarak getirilen değişikliklerdir. Yapılan bu değişiklikler ile sınıfta kalma ortadan kaldırılmasa da zorlaştırılmıştır. Böylece ilköğretimde vukubulan transit geçiş liselere de getirilmiş, liselerde öğrenci havsalalarının teğet geçtiği yer haline gelecektir. Zaten Öğrenciler sistemin şımarığı, sorumsuzu halinde idiler; bu düzenleme ile bu vurdumduymaz, sorumsuz, isteksiz halleri iyice artacaktır. Gençliğin kırmızı çizgilerinin olmadığından şikayet edilen bir devirde var olan zorunlu çizgilerin de kaldırılması nasıl bir netice verir acaba?

Öncesine baktığımızda durumun bu bağlamda çok iç açıcı olduğunu söyleyemeyiz. Başta sistemi oluşturanlar ile idareciler ve veliler olmak üzere öğretmenler de dahil eğitimin paydaşları içerisinde önemli bir kesim zaten öğrencinin hiç bir şey yapmadan geçmesi için bahaneler aramaktaydı ve bu bahaneleri bulup öğrencinin geçmesini temin ediyordu.

Bu bahanelerden öne çıkanlar:

-Bu başarısız ve sorunlu çocukların maddi-manevi bir çok sorunu var.

(Sorunları olması sorun çıkarmaları ve dersi dinlememeleri, ilgisiz olmalarını bağışlatır mı? Sorunlu çocukların sorunlarının çözülmesi derslerden çalışmadan haketmeden geçirilmeleri ile çözülebiliyor mu?)

-Bu çocuklar özünde iyi çocuklar; sorumsuz, bozguncu, haşarı olsalarda dersleri kaynatmak için uğraşsalarda, arkadaşlarına baskı uygulasalalarda aslında iyi çocuklar. Bunları cezalandırır, okuldan atarsak onları suça itmiş, eğitilmelerini engellemiş oluruz.

(Artık bu kadar kötü davranışa imza atanlar diğer arkadaşlarına zarar vermemeleri ve diğerlerinin eğitim hakkını gaspetmemeleri adına cezalandırılmayacak ise hapishanelerede, adliyelerede gerek yok.Siz bu fikri öne süren eğitimin paydaşları çocuklarınızın sınıflarında bu çocukların olması durumunda nasıl bir duruş sergilersiniz acaba. Kangren olmuş bacağı kurtarma adına tüm vücudu hastalıklalara gark etmenin mantıklı tarafı var mıdır? Bu çocukların rehabilitasyonları başka şekilde yapılamaz mı? Bugüne kadar bu çocuklardan kaçını kurtardınız. Bu ders çalışmadan geçen öğrenciler ders çalışanaların bu alaışkanlıklarından vazgeçmelerine sebep olmaz mı? Ayrıca kötü davranışları olan ve ders çalışmayan sorumluluk bilincine sahip olmayan öğrencilerin bu davranışlarında daha ileri gitmelerini ve tam bir alışkanlık haline getirmelerini sağlamaz mı? Bu yapılan iyilik(!), uzun vadede onların aleyhine olmaz mı? Onlara yaptıklarının yanlış olduğu Ziya Paşa`nın sözünde olduğu gibi, nasihat, uyarı ve kötek(ceza) sıralaması ile hatırlatılmamalı mıdır? Onların çocuk olduğunun dikkate alınması displin kurulunda hafifletici bir sebep olarak sunulmaktadır. Nitekim doğrudur. Fakat bu bağlamda her şeyi bildikleri yaptıklarının uzun vadede sonuçlarından haberdar olmadıkları, yönlendirilmeleri, istendik davranışların kazandırılması adına gerekli faaliyetlerin yapılması gereği yok mudur?)

-Bir de bunları kazanmalıyız, bunlarda bizim çoçuğumuz geyiği vardır.

(İyilik perisi modunda sarfedilen bu sözler genelde asıl düşüncelerin ulvi şekilde kapatılmasını işaret eder. Bu durum hariçten gazel okuma makamında olanlar ve görevini pek ciddiye almayanlarca sarfedilir. Yukarıda da belirtildiği gibi bunlardan kaç tanesini kurtarmışlar, kar-zarar karnesi ne alemdedir onu düşünmüşler midir? Acaba kendi çocuklarının sınfında bu tür sorunlarda aynı iyilik periliği sergilenmiş midir?)

Bu başarısızlığın bir diğer ayağı olan Sivas`ta çok karşılaşılan bir durum olarak günü kurtarmaya çalışan  velilerin tuhaf mazeretlerle, araya bir çok kişiyi koyarak çocuklarının geçemelerini sağlama çabalarıdır ki; okula hiç uğramayan velilerin sene sonlarında okul seferleri artık mutad bir hal alamıştır. Sivas gibi herkesin birbirini tanıdığı, tanıdık bulabildiği bir ortamda eğitim laşkalaşması normal bir durum olarak ortaya çıkmaktadır.

Eğitim de tüm paydaşlar  elele vererek eğitimi kurtarma sloganı ile eğitimi sonlandırmak için her türlü faaliyete girişmiş durumdadırlar. Günü kurtaran yapılanma ile "diploma sahibi olma" etiket devrinde en önemli ilke olmuştur. Neyse herşeye rağmen yeni eğitim-öğretim yılı hayırlı olsun...



Anahtar Kelimeler: 0