Zihnimizdeki perdeyi aralamadıkça ve şeffaf duvarları aşamadıkça, ne toplumsal gerginliği azaltabiliriz ne birbirimizi yeterince anlayabiliriz.
Tutarsız ideolojiler içinde rüzgârı bekleyen tekne gibi açıklarda kalırız?
Yaşanan olayların neresinden bakarsanız bakın, sorularla dolu dopdolu bir hayatı yaşıyoruz. Cevabı bir türlü bulunamayan faili meçhul olayların yaşandığı günümüzde. Anlaşılan bu konu daha çok yazılacak, gündeme gelerek.
Tartışılan konulara, kurulan diyaloglara ve düşüncelerdeki yapılanmalara bakınca, bunun öyle olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. İçimizdeki bu birikimler, yaşanan her bir olayda cevabı ve çözümü her nedense zor olan gerçeği su yüzüne çıkartmak yerine, herhangi bir şey aramışçasına bir durum sergiliyor yapılanlar.
Nice hayatlar kayboluyor, kaybettiriliyor acımasızca çıkarlar uğruna. Her geçen gün yüreklerdeki sancılar dinmek bilmez sızılarla artıyor. Yarası olan gocunur misali bazı insanlar, özgür düşünceleri, fikirleri kabul edemiyorlar.
Daha açık ve duru bir ifadeyle belirtmek gerekirse, özgürce düşünceye ve özgürce yaşamaya karşı olan bu gibi insanlar, vicdanen yoksullaşıyorlar. E bu ruh hali içinde olan insanların yol açtığı ciddi bir hasar var karşımızda.
Bu öfke, bu nefret ve kavga neden?.. Nelere takılıp kalıyoruz ki hayatta, kaçıyor avucumuzun içinden yıllar.
Toplumun huzurlu yaşamını bozmaya çalışan kişiler, psikolojik sorunlarıyla ve dengeler alt üst etmek isteyen dar düşünce yapılarıyla ve art niyetleriyle bizlerin arasında.
Yaşamın gördüğünden daha iyi olduğu ve daha iyi gibi göründüğünde aslında daha kötü olduğu düşünceleriyle kendime bu iki düşünce arasından gel gitler yaşıyorum.
Suikastlar sonucu hayatını kaybeden değerli aydınlarımız. Kaza süsü verilerek cinayete kurban giden onca insanlarımız. Ve bunun yanı sıra nereden geldiği belli olmayan serseri maganda kurşunlarıyla hayatlarını kaybeden, körü körüne giden canlar.
Bunlar unutul mu acaba? Yoksa zaman aşımına uğrayıp rafa mı kaldırıldı?... Düşündükçe bütün bunları ve yaşananların bilinen detaylarına bakarken bu iki farklı sonuç karşıma çıkıyor. Yüzeysel bakınca yaşam çok güzel ama derinlemesine baktığımızda karşımıza çıkan tablo gerçekleri gösteriyor. Bunun ne kadar farkındayız bilemiyorum.
Bir konu geldiğinde aklıma, düşüncelerimle geçmişe ait veya şimdiki zaman hal ve gidişatıyla ilgili yazarken ben varım kendimle yalnızca.
İnsanlar, hem ifade hem görünüşleri bakımından farklıdırlar ama yaşananlar ve bize yaşatılanlar hepimizin sorunu oluyor.
Görüntülü ve yazılı basın aracılığıyla ??Faili Meçhul?? cinayetler her gündeme geldiğinde bende bu düşünceleri uyandırıyor. Cevabı bulunamıyor diyerekten olayları geçiştirmek ve zaman aşımına uğratmak olmamalı hayatta.
Özgür düşünce ve özgür yaşam asla engellenemez. Çoğunlukla yaşanan gerçekleri ve sorumluluğu yansıtıyor bizlere. Gerçek geneldir çünkü kavramsaldır.
İnsan, sadece insan değil mi özümüz?.. Farklı özelliklerde olabiliriz ama dünyaya ve insanlığa bakış açımız ve düşüncelerimiz dileklerimizle barışçıl olmalı?
Dipsiz Derinlik
Sessizlik kimi zaman
Duygulara kendini hissettirir
Geçmişe ve bugüne ait
Düz çizgisel akış içinde
Bir derinlik duygusu verir
Öyle zamanlar da olur ki
Sessizlik sözden daha etkilidir
Duyguların kalıptan dışarıya
Taşmış coşkun haliyle
Gözlerde yankılar bazen de
Sessizliğin sesi en derinden
Kimi zamanda sessizlik öyle ki
Çok konuşmaktan daha çok söylemektir
Bütün anlamıyla, beden diliyle
Derinlik ve anlam içeren
İç dünyamızın sesiyle düşüncelerimizle?