ÇAĞIN KÜFRÜNE DAİR

ÇAĞIN KÜFRÜNE DAİR

Küfür.
Sövgü yani.
Sosyolojik veri barındıran ifadelerden olduğunu düşündüğüm söz ve sözcükler.
İçeriğinde söyleneni kasıtlı ve haksız niteleme olabileceği gibi, söyleyenle (küfür edenle) ilgili bilgi de içerir.

Küfür ile ilgili hemen her şey kültürel oylumun elamanı. Sosyolojik dediğimiz işte onlar. Dolayısı ile küfürler, insanların hangi tür nitelemeye bozuldukları, hangi tür nitelemeyle kıvanç duyduklarına dair bilgiyi de içerir.

Lakapları da küfürümsü sayar isek, küfürün istenmeyenliği bir yana, iletişim dili içerisinde neredeyse refleks nitelikli söyleyiş olduğunu düşünebiliriz.

Toplumdam topluma, hatta gelenekseli de içerdiği için kültürden kültüre değişmekle birlikte küfür, argoyu da içine alarak kendini güncelleyebilen canlılığa sahip diyebiliriz.

Bir kültürde hangi şeyler kötüyü imliyor ise onlar aynı zamanda küfrün ifade alanında kullanılabilir malzeme özelliğini taşır. Dilin ve ifade ettiği kültürün sahipleri ne edip etmiş, yedirmiş onları küfürlü ifadelerin içine.

Başka toplumlarda nasıldır bilmiyorum, bizde küfür kavgada malzeme ise karşıdakinin ağrına gidecek en koyu rengiyle kullanılan hakaret biçimidir. Genellikle, öncül bilgiye gerek duyulmadan söylenirler. Aynı zamanda söyleyen kişinin değerlerine görelik taşıyan, kavgayı veya tartışmayı bir biçimde kendi lehine çevirmek hissi ile kullanılan kaba ifadelerdirler.

İfadelerin sözcüklerindeki gerçek vaya mecaz anlamlara bakanlar, söyleyenler ile ilgili de değer bilgilerine dair fikir edinebilirler. Aynı zamanda karşıdaki kişinin ne kadar etkilendiği de aynı değerin ortaklık derecesine dair ipuçları taşır.  

Övgü ifadelerinin tam tersinin büyük oranda hakaret olduğunu varsayarsak, küfrün aşağılayıcı ifade olduğu hükmüne varmak kesinleşir.  

Biri diğerini, kendince aşağılamak amaçlı cümleler kurar ve söyler de karşıdaki aşırı veya olumsuz etkilenmez ise, bundan şunu çıkarmak mümkün; o kişiler kullanılan niteleme ifadelerine aynı anlamı yüklemiyorlar.

Aklımıza gelen küfürleri kabaca sıralayalım ve biraz düşünelim; hangi küfür hangi davranışa cevap olarak ne zaman ve kimlere söylenir.

Ya da, bir ifadeyi küfür eden içeriğe dair neler söyleyebileceğimizi düşünelim.

Diyelim ki biri diğerine sahtekar dedi. Kelimenin anlamı konusunda hemfikir olanlar bilir ki, bu kelime  tam olarak kişinin toplum nazarındaki anlamlılık değeri üzerinde olumsuzluk yaratmaktadır. Sahtekar, güvenilmez, dolandırıcı, sakınılan, fırsat verilmemesi gereken kişiyi işaret eder. Bu demek ki, toplumun değerlisi güvenilen insandır ki, ötekine sahtekar deniyor.

Şerefsiz, nursuz, hayasız, merhametsiz, haksız, görgüsüz vicdansız gibi, yoksunluğu başa kakan ifadeleri içeren küfürler ise toplumun sıradan ve zararsız bir insanında olması gerekenlere işaret ederler.

İnanç ögelerini ve imanı sorgulayan nitelemelerin küfüre evrilmiş ifadeleri de aynı şekilde, olması umulan değer, inanış, tutum ve davranışların listesini verir. İmansız, Allahsız, kitapsız gibi.

Küfrü, itiraz davranışlarından sayanlar da var. Diyeceğini demiş olmayı, ferahlamayı, içinde bu anlamda uhde kalmamışlığı kazanç sayan bu tür yaklaşım, yüzyüzelik içeren kavgalardaki olanlara bağlı değil de, bir anlamda rehabilitasyonla ilişkili açıklanabilir dışavurum sayılmaktadır. Ona da, nelere itiraz edildiğiyle birlikte nasıl bir dil kullanıldığının belgesi  olarak bakılabilir.

Konuya, küfür edilmeli mi edilmemeli mi yaklaşımından ziyade, küfürün her daim olmuşluğunun farkındalığı ile  yaklaşınca az önce ifade ettiğim üzere, sosyolojik veriler kadar, psikolojik ve dile dair verilere de rastlıyor insan.

Yukarıda denilenlere ek olarak, küfrün içindeki tehdit ifadeleri, toplumun sakındıkları veya sakladıkları özelinde anlam bulan bir takım ipuçlarına ulaşabiliyorsunuz. Bunlar daha ziyade, ana, avrat, çoluk çocuk sözcükleri geçen ifadeler olmakla birlikte kişinin sağlıklı varlığına yönelik tehditimsi cümleler de içerebiliyor.

Küfür, karşıdakinin en çok zoruna gideceklerin damıtık söylenişidir. Argo edebiyatı besler. Dolayısıyla, cinsellik, kişilik özellikleri, öz değerleri, öz yapı veya inançlardan müteşekkil ruh alanını darbe biçiminde etkiler. Çok kırıcı olduğu gibi öfkeyi tetikler.

Ortadoğu Teknik Üniveristesi’nde öğrenci olduğum 1980’li yıllarda Rektörlüğün önünde yapılan bir protesto sırasında, öğrenci arkadaşlardan birinin okuduğu şiirden sonra dikkatimi çekti, demek ki insanlardan kimileri küfrün edebiyatını yapmakla kalmıyor küfürlü tarzı önemsiyordu. Elbette, yerinde ve muhatabına karşı edilmiş bir küfürden daha değerli bir davranış olamaz yaklaşımında bir önemden söz ediyorum.
Şiir, ustam Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Üç Dil adlı şiiri, dikkatimi çeken de “… en azından üç dil bileceksin/en azından üç dilde/ ana avrat dümdüz gideceksin…” dizelerini içeren şiirdi.

Bir ara, ustam Can Yücel’den “küfrün şairi” diye bahsetmiş olanların da aynı anlayışla hareket ettikleri kanaatindeyim. Yani, küfür edilmez de ne edilir diyerek duruma dikkat çektikleri gibi aynı zamanda karşı duruşu etkili kılmak uğraşısında olduklarını düşünüyorum.

Bedensel engeli veya yoksunluğun malzeme edildiği küfürler çok daha farklı veriler içeriyor. Topal, kör, sağır, çapar, çelimsiz, züğürt, piç, zavallı, fukara, aç köpek, kapı zağarı gibi listeye sizlerin de ekleme yapabileceğiniz ifadeler hüzün yaratan hoşgörüsüzlüğün ve sevgisizliğin dışavurumu olduğu kadar başa kakanın haleti ruhiyesini ele verirlikleri bakımından da dikkate değer diye düşünüyorum.

Yerdiklerimizin özellikleri veya nitelikleri kadar övdüklerimizin özellikleri ve nitelikleri de gelenekselimizin, kültürel birikimimizin, her konudaki entellektüel düzeyimizi ele veren tercihlerimizin bilgisidir.

Ha bir de şunu söyleyeyim, küfürü iç dökmek sayanlar da var. Ancak, yoğun zeka kullanımı ile birlikte ele alınınca evet, espirili iç dökmek sayılabilir.

İnsana sövmeyi, söylemekten öte düşünemeyen bizler için, çağın küfür çeşitlerinini saymak isterdim doğrusu. İnsanlığın, bir nedenle seçkinleşmiş insanlar tarafından itilip kakılması kargaşasında maruz kaldığı küfürleri diyorum, buharlaştırıp kül eden küfürleri.

Evleri başa yıkan, ciğere kurşun saplayan, seyircisini korkudan akıl tutulmasına götüren, korkak ve kalleş eden küfürleri diyorum.

Okullarda merhametli ve yardımsever olmayı, insan ve çocuk hakları izanını, doğaya ve cana saygıyı öğreten büyüklerin çocukları öldürmeye koşa koşa gidişlerinin törenlerindeki küfürleri diyorum.

Tarihin çöplüğünde kokuşarak çürüyen arena katillerini mumla aratan örgütlü şiddetin devletlilerinin çelik pütürlü dillerinden söz ediyorum.

Büyük insanlığın, akla ziyan acılardan getirdiği büyük tecrübesine güvenen mazlum insanları açlığa mahkum eden bayraklı merhametsizlerin tenindeki kan gölgesinden söz ediyorum.

Kendini kimlerin neden öldürdüğüne gülümseyen çocuk ölülerindeki duvar yarasının morluğundan…

İflasından gülmeyi unutmuşlar korosunun sol yanındaki cevahirden.

Hatta Gazze’den.

Abbas Turan
Ankara, 06.11.2023



Anahtar Kelimeler: ÇAĞIN KÜFRÜNE