BİZİM NESİL

BİZİM NESİL

Bizim nesillerin bebekleri,höllük sarılarak büyüdü. Höllük bebek bezi yerine  kullanılan emici toprak.
Hastalandığımızda,ateşimiz çıktığında,alnımıza patates sararlardı. Kardeşler, akrabalar,aynı tabaktan yemek yerdik,ne hastalık ne tiksinme olmazdı. Tek kaptan oluşan yemeği çömelerek kaşıklardık, çatal bilmezdik, çatal ağzımıza dilimize batar diye korkardık. 
Tandırda,sobada,gazocağında yemeğimiz pişerdi,gazocağı tıkanınca onu ucunda kılcal tel olan ince bir aletle açardık. 

Oyuncağımızı kendimiz yapardık, domates kasasından araba ,şeker pancarından arabanın  tekerlerini,koyun kemiğinden aşık,küçük taşlarla su değirmeni ,çelik çomak, parlak taşlardan cıncıl. Futbol en çok sevdiğimiz oyundu, şehirden gelen arkadaşlar futbol topu getirdiğinde dünyalar bizim olurdu.
 
Herkes devlet okuluna giderdi. 
Okul kıyafetlerimiz aynıydı. Kimsenin kimseyi hor görmediği zamanlardı. Ayrılık gayrılık,gurur,kibir bilmeyen çocuklardık. 

Çok kıyafetimiz yoktu,pantol,ceket,kara lastik ayakkabı,renkli patiskadan dikilme,beli lastikli iç çamaşırı ve pijamalarımız vardı.  Anamızın,ninemizin el ile ördüğü yün kazak,yün çorap tı. Giyimimiz kuşamımız bir düzende ve tertipli gençlerdik. Büyüklerimize saygılı, hayvanlara ve hayata bakışımız sevgi doluydu.   

Sokaklarda,tarlalarda,başakların arasında büyüdük, toprağın yağmurun kokusunu içimize çekerek. Yaşama dair her şey güzeldi,her yiyeceğimiz doğaldı. Patates pancar gübresiz, domatesi ,salatalığı dalından koparıp yerdik. 

Şehir olarak gördüğümüz yer tren istasyonuydu,bir vagondan iner diğerine binerdik,mektuplar istasyona gelirdi,istasyondan mektuplar gönderirdik. 

Soba borusu temizleme,dam loğlama, kar kürüme, köy çeşmesinden omuzlukla ,çinko kova,bakır sitille su taşıma...Bu işler yapılıyordu ama sonu hep mutlu ve huzurlu oluyordu. Her nimetin bir külfeti vardı. 

Ders çalışma masamız yoktu. Kitap sayfalarına gömülürdük saatlerce.Gaz lambası ışığında kilim veya çul üzerine ağız üstü uzanır, ders çalışırdık, sırt üstü uzanır kitap okurduk. Kışın soba yanında, çedeneli kavurga ve nohutlu hedik çerezimiz olduğunda mutlu olurduk.
 
23 Nisan da,29 Ekim de,tiyatro,şiir, halay,kaşıkla ağızda yumurta taşıma, çuval içinde sekerek yürüme,türkü söyleme katıldığımız etkinlikti. Amerika'nın marşhal yardımı bisküvi ve süt tozu damağımıza bulaşan tatlardı. Defter ve kitaplarımız mutlaka kırmızı ve mavi jelatinle kaplanır, üzerine ismimizin yazıldığı etiket yapıştırılırdı. Kar da,yağmur da korkusuz okula giderdik. 3 km,gelen arkadaşlarımız vardı. 
Araba farları, kaldırımlar, sokak cadde adları yoktu, gök berrak ve yıldızlı, sular dupduruydu.

Banyomuz leğende,teştte sobanın yanında olurdu. Anamız kafamıza tasla vurunca dankk diye ses çıkardı, yıkanan kurulanır yatağa bırakılırdı. Sobanın üstüne soğuk su serperdik,cısss sesini dinlerdik. Sobanın üstüne portakal kabuğu bırakır, odaya mis gibi kokunun dağılmasını sağlardık .  

Şehire göçünce, banyolarımızda bakır sobalarımız oldu,az bir ateşle su kaynardı, kurnası vardı, haman tası bakırdandı. 
Bakkaldan borca alınıp, deftere yazılırdı, bakkaldan borç para bile alınırdı. 

Radyolarımız oldu sonra pikap,plaklar,ve teyip ler,bunlar bizim için çok kıymetliydi. Guguklu saatler,kenarları oymalı aynalar, oymalı büfeler, çekyatlı kitaplığımız,köstekli saatler kol saatleri,yüzükler, gözlükler hayatımıza girdi.
Misafir odası kapatılırdı, misafire verdiğimiz değer çok yüksekti. 

Gazozuna maç yapardık, 1 gazozu 2-3 arkadaş sıra ile kafamıza dikerdik. Bir simiti 2-3 arkadaş pay ederdik. Bakkaldan çekirdeği bardak ile alırdık . Bisküviler teneke kutuda mis gibi kokardı, 2 bisküvi arasına 1 lokum tatlımızdı...

Büyüklerimizin sözü emirdi, çeketimizi ilikler önlerinde eğilirdik, biz eğildikçe onların gözünde büyürdük. 
Komşularla iç içe yaşar, akrabalarımızla sıkı bağlarımız olurdu.

Çok ekmek,makarna,pilav,börek çörek yediğimiz hâlde hiç kilo almıyorduk. Ailemiz bizleri sağlıklı tutmak için gıda takviyesi,vitaminler vermezdi. Bilmiyorlardı ki versinler,bizim vitaminimiz yoğurt, kaymak, peynir,bal,çökelek, tereyağıydı.Pet şişe suyu yoktu,suyu kaynağından ve musluktan içerdik

Arkadaşlarımızın evine davet olmadan çat kapı girerdik. Hepimiz birdik birimiz hepimizdik. Hayallerimiz vardı, kaybolan yıllarımız olmadı. Gamsız tasasız yaşadığımız mutlu olduğumuz günlerdi. 
Bizim nesiller şimdiki gibi değil, aslını yaşayarak hayatın tadını aldı.Bizler ülke sorunlarına duyarlı gençlerdik. Gözü gönlü tok mücadeleci gençlerdik. Mutlu bir nesilden,mutsuz bir nesile nasıl dönüştürüldü, nasıl sorumsuz gençlik yetişti  anlamak mümkün değil. 

Bitmeyen bilmeceydi,geçmiş düşlerimiz. Çocukluğumuzu,gençliğimizi, soluğumuzu bıraktığımız evlerimiz bizleri terk etti,suretimiz toprak evlerimizde kaldı. 

Gülmeleri gün ışığı kızlarımız; Mor dağların mor giysili kızları, yaylaların menekşe,gece konduların gül kokulu,apartmanların badem gözlü kızları..
Kapı önlerine paspas,eski kilim,cicim serir evcilik oynardınız. Çomak üzerine bez sarır bez bek yapar,ç ember çevirir, ip atlar,yakan top oynardınız

Okula yalnız gider yalnız dönerdiniz, ne servis beklemek,nede ana baba beklemeniz olmazdı. 
Okul yolunda sessiz sevdalarınız, komşu pencerelerde,camların arkasında kaldı sevda düşleriniz.Dudaklar konuşmaz, gözler çaresiz bir yalvarmadır. Çeşme başında beklenen sevdalar.

Sevgilinin mektubu sinesinde saklayan güzeller. 
Güzellikleriniz siyah beyaz fotoğraflardı, çocukluğunuz, gençliğiniz renkliydi.
İpek mendiller,kırmızı mürekkepli aşk mektupları, kartpostallar,pul defterleri,kilitli anı defterleri, uykusuz gecelerde parmaklarının dokunduğu etaminler,kaneviçeler, silinip giden değerler olarak anılarda gizlendi.

Sinemalar yaşamın bir parçasıydı,komedi,sosyal,salon filmleri,bazen gülen bazen ağlatan filmler, yüreklerde yare ile ağlıyordu, sizde beraber. Aslolan yaşamaktı özgürce birde aşk ile...

Eskimeyen sevgilerle yaşadınız, sevgilinizle bir ömür ne güzeldiniz. Çember çeviren duygularınız dünde kaldı, sade hayatınızda sevgilinizin gölgesi yok olunca,hayatınızı siyahi giysilere hapseden sizlerdiniz.

Sizler bu günleri yaşadığınız için, mutlu oldunuz,insan oldunuz,anne oldunuz. Çocuklarınıza ışıltılı bir gelecek sundunuz.

Kemal SARIKARTAL 
Şair-Yazar 



Anahtar Kelimeler: BİZİM NESİL