BİZE BİR ÇARE GEREK

BİZE BİR ÇARE GEREK

Bugün 2006 yılındaki ilk diksiyon kursumdaki bir arkadaşımızın diksiyonu değerlendirme kapsamında uyguladığım hazırlı okuma çalışmasında bizlere sunduğu Zümrüd-ü Anka kuşu ile ilgili “Bize bir çare gerek” başlıklı yazıyı paylaşmak istiyorum sizlere.

Masallarda bir Zümrüd-ü Anka kuşu vardır, bilirsiniz? Simurg veya bir diğer ismiyle Zümrüd-ü Anka, efsanevi bir kuştur.

Kendimizi tanıyabilmemiz, kendimize gelebilmemiz  adına  alacağımız, anlayacağımız bir ders vardır belki diye!..

BİZE BİR ÇARE GEREK

Bir otobüs durağı ya da tren istasyonu değil dünya. Durup da bekleyeceğim çaresizlik içinde. Kendi içimdeki gücü, dünyanın dönüşü gibi harekete geçirmek ve inanmak gerek kendine.

Hiç kimse sana inanamasa bile, sen inanmaktan vazgeçme kendine, ancak o zaman bir Anka olursun. Umutsuzluğun içinde kendi küllerinden var olursun.

Başkaları ağlamadan sen ağla kendine, gözyaşlarından sonra kalk silkelen. Çaresizlik gözyaşlarından sonra, çare üretmek zamanıdır artık derim kendime. Zümrüd-ü Anka olurum birden, masal masal içinde Ankalar vadisinde…

Mükemmelliğe giden yolda karşılaşılan 7 engel ve bu engellerle başa çıkmanın yolları…

Efsaneye göre Simurg ya da bilinen adıyla Zümrüdü Anka kuşu, bilgi ağacının dallarında yaşar ve akıllara gelebilecek her şeyi bilir. Öyle ki, bütün kuşlar ona inanır, başları sıkıştıkça Simurg’un kendilerine yardım edeceğini, onları hep zor durumlardan kurtaracağını düşünürler.

Zümrüdü Anka kuşu öleceğini hissettiği zaman kendisine ağacın kuru dallarından bir yuva yapar ve hiçbir zaman ne olduğu anlaşılmayan bir yapışkanla yuvayı sıvar, yuvanın içinde ölümü bekler. Ta ki güneş bütün görkemiyle ortaya çıkıp, kuru dalları yakıncaya kadar… Simurg oluşturduğu yuvada yanarak ölür ve küllerinden yeniden doğar.

Bu kısır döngü sürerken, kuşların başına bir gün öyle bir talihsizlik gelir ki, Simurg’tan yardım istemeleri gerekir. Birden Simurg’un uzun süredir hiç görünmediğini fark ederler. Öyle çok beklerler ki yuvasından çıkıp havalanacağı anı. Sonunda umudu keserler. Tam her şeyin bittiğini düşündükleri bir anda, çok uzaklardaki bir ülkede, Zümrüdü Anka kuşunun kanadından bir tüy bulunur. Umutları yeniden yeşeren bütün kuşlar, birlik olup Simurg’un yuvasına gitmeye karar verirler.

Ancak Zümrüdü Anka kuşu yuvası, etekleri bulutların üstünde olan, görkemli Kaf Dağı’nın tepesindedir. Oraya ulaşmak için, yedi dipsiz vadiyi geçmek gerekmektedir. Bu vadiler öyle zorludur ki, yolda bir sürü kuş kaybolur.

1. vadi: İrade vadisi
Burası kuşlar için bir cennettir. Aradıkları her şeyi irade vadisinde bulurlar. Bir anda her şeyi isteyebileceklerini fark ederler. Sınırlar yoktur. Zevke, sefaya, bütün emellerine kavuşabileceklerdir. İnsanları anlatan masallardaki gibi; çalışmadan, uğraşmadan mevki makam sahibi bile olabileceklerdir. Öyle çok kuş vadinin sihrine kapılır, öyle çok şey ister ki, bu vadide bir sürü kayıp verilir.

2. vadi: Aşk vadisi
Vadiye girince bütün kuşların gözünü bir sis kaplar. Gördükleri biçimsiz şekilleri, taşları, odun parçalarını, birer sülün, birer kuğu sanırlar. Gözleri kör olmuştur. Kapılırlar, sürüklenirler ve gözden kaybolurlar.

3. vadi: Cehalet vadisi
Bu vadide her şey güzel gelir gözlerine. Anka kuşunu bile unuturlar. Nereye gittiklerinin hiç bir önemi yoktur. Orada da gökyüzü, burada da gökyüzü… İlginç nesneler görürler, ancak ne olduğunu sorgulamazlar. Önemsemedikçe düşünmemeye başlarlar. Düşünmedikçe unuturlar Unuttukça yükleri hafifler ve artık amaçsızca gülümsemeye başlarlar

4. vadi: İnançsızlık vadisi
Vadiye girdiklerinde birden her şey anlamını yitirir. Simurg’u bulmanın hiç bir şeyi değiştirmeyeceği inancına kapılırlar. Kesin öleceklerini iddia edenler, Simurg’un çözüm bulamayacağını söyleyenler, bu kadar yolu boşa geldiğini, emeklerinin boşa gittiğini düşünenler vardır. Kanadı yaralanan bir kuşun aşağıya düştüğünü, hepsinin başına aynı şeyin geleceğini bağıra bağıra söylerler. Tüm bu olanlardan sonra kuşların birçoğu yolu tamamlayamayacaklarını ya da tamamlasalar da hiçbir işe yaramayacağını söyleyip geri döner.

5. vadi Yalnızlık vadisi
Vadiye giren bütün kuşları korku salar. Bulundukları yerde sadece kendileri varmış gibi endişeye kapılırlar. Acıkan sadece kendi karnının doymasını düşünür. Tek başına avlandığı için de başarılı olamayıp daha büyük hayvanlara yem olur. Her biri kendi başına hareket etmeyi seçer ve yönünü tek başına bulmaya çalışır. Kendilerini kimse yokmuş gibi, yapayalnız hissederler. Milyonlarca kuşun aynı amaç için uçmakta olduğu akıllarının ucundan bile geçmez.

6. vadi: Dedikodu vadisi
Kuşlar, vadiye girdiklerinde her köşesinde fısıltılar duyulmaya başlarlar. En arkadaki kuş, Simurg Anka’nın yeniden doğuşta tüylerinin yandığını söyler. Öndeki kuş bunu duyar ve yanan tüylerin tekrar çıkmadığını söyler. Bir öndeki kuş bunu duyar, yanan tüyleri çıkmadığı için Anka kuşunun gizlendiğini söyler. Bir öndeki kuş bunu duyar, morali bozuk olduğu için Simurg’un, saklanırken, onu görenlere zarar verdiğini söyler. Daha öndeki kuş bunu duyunca, herkese zarar veren Simurg’un, dayanamayıp kendini öldürdüğünü söyler. En öndeki kuşa, gitmeye gerek kalmadığı, Simurg’un toprak olduğu bilgisi gelir. Birçok kuş söylentilere inanarak geri döner.

7. vadi: Ben vadisi
Bütün kuşlar ‘’Ben’’ vadisine girer girmez, içlerinde değişik bir his uyanır. Kimi diğer kuşun kanadını eleştirmeye başlar, bir diğeri her şeyi bildiğini iddia eder. Yanlış yoldan gidiliyor diye kargaşa çıkar. Her kafadan bir ses çıkmaktadır. Herkesin fikri vardır ve hepsi de söyleyen için doğrudur. Sanki milyonlarca farklı yol varmış gibi… Hepsi en önde lider olmak ister, öne geçmek için birbirlerini ezip dururlar. Ta ki vadiden çıkana, “Ben”den uzaklaşana dek…

Ve nihayet vadiden Kaf Dağı’na vardıklarında, dünyadaki bütün kuşlardan geriye sadece 30 tanesi kalır. Zorlu vadilerden geçen bu 30 kuş, yuvaya vardıklarında Zümrüdü Anka kuşunun “otuz” demek olduğunu öğrenirler. Yani kalan kuşların hepsi Simurg’tur.

Kurtarıcı, bilge, mükemmel kuş; bu yedi vadiyi geçen kuşların tamamıdır.
İradesine hâkim olan, körü körüne bağlanmayan, düşünen, kendini geliştiren, kendine ve başaracağına inanan, hep birlikte hareket edilmesi gerektiğini bilen, yalnız olmayı tercih etmeyen, dedikodu yapmayan ve en önemlisi egosunu eğiten kuşlar Simurg’tur.
*

Kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için, kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça, bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız ve kendi gökyüzümüzde uçamayacağız!..

Hepimiz ama hepimiz yeniden doğabilmeli ve hayatı ıskalamamak adına kendimize inanmalıyız…
---

Gelip, bizi kurtarması, çaresizliğimize çare olması için bir Anka kuşu beklemeyelim artık. Yola devam edelim, mücadele edelim ve savaşalım engellerle…

Kendini yorgun hissetsen bile, 
Başarı senden kaçsa bile, 
Bir hata sana zarar verse bile, 
Hatta ihanet sana acı verse bile, 
Bir hayal yok olsa bile, 
Gözyaşları gözlerini yaksa bile, 
Kimse gayretini fark etmese bile, 
Nankörlük ödülün olsa bile, 
Anlayışsızlık seni gülmekten alıkoysa bile, 
Ve hatta her şey, hiçbir şey olsa bile, 
Vazgeçme...
Yeniden başla...
*
Allah’ın şerefli olarak yarattığı insan olmanın verdiği sorumluluğu yerine getirerek ve aklımızı kullanarak; yaşadığımız çağın şartlarına uygun bir şekilde donanımlı bir hale gelmemiz gerekir.

Ayrıca günümüzde ihtiyaç duyulan araçları, donanımı elde ederek; dilbilgisinden, teknoloji kullanma bilgisine, iletişim yeteneğinden sorun çözme kapasitesine kadar bugünkü dünyanın ihtiyaç duyduğu becerileri, alışkanlıkları, altyapıyı kazanmamız ve bunun yol ve yöntemlerini arayıp öğrenmemiz de büyük önem taşımaktadır.

Akıl insana verilmiş en önemli özelliktir ve bunu kullanarak her türlü ötekileştirmeden uzak durarak değerlerimizi koruyabilmeliyiz.

Bunları enine boyuna tartışmamız, konuşmamız ve gerçekten bugünkü dünyanın şartlarında geçmişten getirdiğimiz değerlerimizle evrensel değerlerle bir taraftan, hem kendimize hem insanlığa katkı sunmamız lâzım.

Bunun da yolu daha fazla emek harcamaktan geçiyor, ter dökmekten geçiyor. Oturduğumuz yerde sorunlara çözüm gelmesini bekleyemeyiz.

Gerçekten daha fazla koşmamız, emek harcamamız, beden teri ve akıl teri dökmemiz gerekir ki sağlıklı sonuçlara ulaşabilelim, çok yönlü bir şekilde kendimizi bugüne ve geleceğe hazırlayabilelim.



Anahtar Kelimeler: GEREK