BİR YOL HİKÂYESİYLE ANILARIMDA HAMO TUZLASI (III)

BİR YOL HİKÂYESİYLE ANILARIMDA HAMO TUZLASI (III)

BİR YOL HİKÂYESİYLE ANILARIMDA HAMO TUZLASI (III)

Geniş ve yüksekçe bir mekân. Tandırın yakınındaki yün minderlere oturduk. Yorulmuşum, atın terkisinde saatlerce iki büklüm oturmaktan olsa gerek, sırtım ve ayaklarım ağrıyor. Ev büyük, taştan yapılmış, toprak bacalı evin çatısı işlenmemiş ardıç ağaçlarıyla kaplı. Kalın ardıç direkler geniş çatının sağlamlığına destek veriyor. Ben, kabaca yapılmış bu köy evinin ağaç ve taş işçiliğine hayran kaldım. Ana kocaman bir bakır sinide sahan dolusu koyun yoğurdu, tavada pişirdiği yumurta ve tandır ekmeği getirdi. Ağaç kaşıklarla karnımızı doyurduk. Ben o köyde yediğim yumurtayı rayihasından olsa gerek ömrümde ikinci defa tadamadım. Evden ayrılırken Kürt ananın elini öptüm, ana; bana bakarak Kürtçe uzun cümlelerle amcaya bir şeyler söyledi, Dursun amca lafı onaylarcasına gülerek baş salladı.

Köyün çıkışındaki mezarlık, daha çok da bazı mezarların, baş şahide taşlarına işlenmiş tabanca ve hançer şekilleri dikkatimi çekti. Dursun Amcaya nedenini sordum, ?burada yatanların kimi hançerlenerek kimi de tabanca kurşunlarıyla öldükleri için mezar taşlarına bu şekiller işleniyor yeğen? dedi. At zaman zaman taşlık dik ve kaygan yolda giderken tökezliyor, düşerim korkusuyla atın eğerini daha sıkı kavradım. Amca, ?Hamo?ya az kaldık, şu tepeyi aşınca tuzla görünecek? diyor, seviniyorum. Tepenin eteklerindeki Kardere köyünü geçtikten sonra etrafı çam ve ardıç ormanlarıyla kaplı ortasından nazlı nazlı akan ufak bir derenin geçtiği dar bir vadiye yerleştirilmiş, Hamo Tuzlası?nın binaları göründü. Sevindim, ağabeyim bizi görünce koşarak geldi, attan inmeme yardım etti. Güneş batmak üzere, yorgunum, oturduğum yerde uyuya kalmışım. Sabahleyin erken uyandım, tuzlanın müdürü ağabeyimle beni kahvaltıya sesledi. Müdür orta yaşlı, Kemahlı babacan bir amca. Lojmanın terasında kahvaltımızı yaparken ormanın eteklerindeki düz alanın bir bölümü, kar gibi bembeyaz olması dikkatimi çekti, merak edip o alanın neden beyaz olduğunu sorunca müdürle ağabeyim gülüştüler. Müdür ?kahvaltıdan sonra seni oraya götüreceğim. O beyazlığın nedenini öğrenirsin? dedi.

Kahvaltıdan sonra müdür amcayla birlikte tuzlayı, tuz kaynaklarını, tuzun elde edilen alanlarını gezdik. Kahvaltıda merak ettiğim o beyazlığın kristalleşmiş tuz havuzları olduğunu ve bu kadar tuz bir arada görüp te merakla seyretmem müdür amcayı tekrar güldürdü. Tuzlanın binaları lojmanı tuz ambarları vadinin yukarılarındaki geniş terasta ağaç ve kerpiçten yapılmış, çatıları oluklu kiremitle kaplı. Kocaman tuz ambarları çatısız üzerileri sıkıştırılmış toprakla kaplı.

Bu binaların çok eski olduklarını tahmin ediyorum. Müdür beyin kaldığı lojman diğer binalara göre biraz daha yeni teraslı, büyük pencereli, aydınlık bir bina. Tuzla personelinin müşterek kullandıkları taştan yapılmış basit bir de hamamı var. Çoğunlukla çam ağaçlarının yeşillendirdiği personel ve ailelerinin boş zamanlarında çay içtikleri, sohbet ederek vakit geçirdikleri kokulu güllerin, kır çiçeklerinin renklendirdiği bir de bahçesi var.

Müdür, usta, süvari, ambar ve kantar memurları ile ameleler tuzlanın daimi kadrosunda çalışıyor. Elli beşini geçen, ömrünün çoğunu tuzlacılığa ayıran müdür amca çorak suların nasıl tuza dönüştüğünü tek tek anlatıyor. Kaynak sularının yeraltındaki tuz yataklarından geçerken tuzu eritip beraberinde getirdiği tuzlu su kaynaklarından tuz elde etmek için yapılan tesislere tuzla deniliyor. Hamo tuzlasında tuzlu sular yeryüzüne kaynak olarak çıktığı gibi kuyu açılarak belli bir seviyeye kadar yükselen suyu çıkarmak için de çark yani dolap kullanılıyor. Çarkı döndürmek için de beygirden yararlanılıyor. Beygir sabahtan akşama kadar geniş bir daire çevresinde sürekli dolanarak çarkın dönmesini kuyudaki suyun yukarı çıkmasını sağlıyor. Suyun yukarıya taşımasını sağlayan çarka bağlı su kapları meşinden yapılmış. Havuzlara, avdanlara giden tuzlu su oluklarını, usta ağaçtan yapıyor.

Müdür Bey, anlattıklarını benim merak ve ilgiyle dinlediğimi görünce, tuzla hakkında şu önemli bilgileri de tek tek anlatıyor.

Hamo Tuzlası; Sivas ilinin doğusunda. Zara ilçesine 55 km mesafededir. Yolu olmadığı için atla Zara?ya dokuz- on saatte gidilmektedir. Tuzla Hamo deresinin içindedir. Şor suyu tuzlanın kuzeyinde bulunan bir kuyu ile bir kilometre batısındaki bir gözeden temin ediliyor. Göze suyunun akış hızı dakikada 33 kilogram. Dolap vasıtasıyla çekilen su  dakikada 39 kilogramdır. Bu sular sığır gönünden yapılmış 28 adet kovayla çekiliyor. Kovalar ağaç dolaba bir sırımla tutturulmuş. Tuzlanın 9 dinlendirme havuzu, 7 abdanı ve 196 adet de gölü var. Tuz ambarları 800 ton kapasitede. Elde edilen 1120 ile 800 ton tuz göllerden ambarlara at ve katırla nakil ediliyor. Bu nakil için ton başına 48 kuruş ödeniyor.

Devamı Haftaya?



Anahtar Kelimeler: 0