BEKA BİLLÂH (2)

BEKA BİLLÂH (2)

BEKA BİLLÂH (2)

Bir evvelki yazımda ?Keşfül Mahcup? isimli kitabın yazarı Hucviri?den alıntılar yaparak bitirmiştim. Şimdi yine oradan alıntılarla devam edelim. (Sahife 306): Fena ve bekanın manasında bir cemaat hataya düşmüştür. Zannetmişlerdir ki, fena zatın (kişinin kendisinin)kaybolması ve şahsın bedeninin ortadan kalkmasına; Beka da Hakkın bekasının kula bitişmesi ve eklenmesi manasına gelmektedir. Hâlbuki bunların her ikisi de imkânsızdır.

Rum Nasturilerin ve Nasranîlerin (Hıristiyanların) Mezhebi (inanışı) şöyledir: Hz. Meryem, mücahede ve riyazet ile bütün cismani vasıflarından fani olmuş, ruhani bekalık ona vasıl olmuş, nihayet bu şekilde Allah?ın bekası ile baki olmuştur. Şimdi İsa, annesi ve Allah her üçü tek bir beka ile bakidirler. Bu baka da kadimdir. (sonsuzdur.) (Bu örnekten de anlaşıldığı üzere, İslam?a giren bidatlerin çoğu başka dinlerden gelmiştir. Beka Billâh düşüncesinin de Hıristiyanlık yoluyla İslam dinine girdiği bu misalden belli oluyor.

Alıntı yaptığım eseri tercüme eden Süleyman Uludağ Hoca bu yazının sonuna koyduğu izah notunda şunları yazıyor: Fena-Beka halinin aşırı halinden ittihad ve Hulul itikadı doğmuştur. İttihad: Yaratıcının yaratılmış olan kul ile birleşmesi manasına gelmektedir. İttihad anlayışını aşırı şeklinden ve ileri ölçülere vardırılmasından da ?Vahdet-i Vücud? inancı doğmuştur. Yani vahdet-i vücud tohumları fena ve bekanın aşırı şeklinde mevcuttur.

Fena ve Bekayı ilk icat edenlerin anlattığı gibi yorumlayanlar olduğu gibi biraz hafifleterek, yumuşatarak izah edenlerde vardır. Mesela: Günümüz yazarlarından DR. Selçuk ERAYDIN Tasavvuf ve Tarikatlar adıyla yazdığı kapsamlı eserinde bu konuyu şöyle özetlemektedir: ?Fenadan kast edilen mana, kişinin kötü sıfatlardan arınması; Beka da, güzel vasıfların insanda bulunmasıdır.? Ayrıca kişinin zahiri varlığından geçmesi fena-(Gaybet), Hakkın varlığında kaybolması Beka (huzur, vecd) olarak ifade edilmiştir.

Nefahat?ın beyanına göre ise, Fena: (Seri ilellah?ın neticesi) yani, Allah?a doğru gidişin sona ermesi; Beka ise, ?Seyri fillah?ın? yani, Allah?a kavuşmanın onunla beraber olmanın başlangıcıdır.

Cüneydi Bağdadi, Fena ve Beka için, ?Allah?ın seni sende öldürmesi ve kendinde diriltmesidir? diye tarif etmiştir. Yine Ebu Yakup en Nehrecuri ise şöyle der: ?Fena, Allah?a nispetle kulun kendi varlık ve fiillerini görme duyusunun yok olması; Beka ise, kulun dini hükümlerde Allah?ın iradesini gözetmesidir.?

Serrac, Bağdatlı bazı Sofilerin Fena ve Beka hususunda yanlış görüşlere sahip olduklarını, kulun kendi sıfatlarından çıkıp Hakkın sıfatlarına girmesini; iradesinden çıkıp Hakkın iradesine tabi olmak şeklinde anlaşılması gerektiğini, aksi halde Hululiye mensupları ve Hıristiyanlar gibi yanlışa düşüleceğini belirtmiştir. Hakkın sıfatlarını, Hakkın kendisi olduğunu zannetmenin küfür olacağını söyleyen Sarrac?a göre Kalbe giren Allah değil Ona olan iman, tevhid ve hürmet duygusudur. Fena ?İttihad? Allah ile birleşme değil, Allah?ın mutlak irade ve kudretinin tam olarak tanınmasından ibarettir.

Sofilerin dikkat çektiği bu hususlar, başta Takıyyüddin İbn Teymiye olmak üzere zahir âlimleri tarafından da tenkit edilmiştir. Konu tartışılırken bütünüyle yok oluşu ifade eden Budizm de ki Nirvana ile fena arasında ki benzerliklere dikkat çekmişlerdir.

Fena-Beka tasavvuf tarihinin en çok tartışılan terimlerindendir. ?Allah?ta fani olma" ifadesinin zaman-zaman dini esasları zorlayacak ve ahlak kurallarının ihlaline yol açacak şekilde yorumlanması zahir ulema ile beraber mutedil Sofileri de rahatsız etmiştir. O nedenle fena ve Bekanın yorumu hususunda Sofiler arasında farklı kanatlar oluşmuştur.

Netice olarak: Şu iki yazdan da anlaşılacağı gibi, fena ve Beka hususunda yapılan her tarif, başka bir tarife muhtaç kalmaktadır. Yani, ne kadar tevil edilirse edilsin sonuçta mızrak çuvala sığmamaktadır. Kur?anın ve Sünnetin bize öğrettiğine göre Allah isminin yanına Fena sıfatı; bir yaratılmış kul olan insanın yanına da Beka sıfatı konmaz. Fani olan her şey devamlı yok olmaya mahkûmdur, dolayısıyla fani bir insanın Allah da fani olması ve Allah ile Baki olması dinen ve aklen muhaldir, mümkün değildir. Bu deyimler bilhassa Hind dinlerinden tevarüs ederek, Tasavvuf kanalıyla İslam dinine sokulmuş Bid?at ve hurafelerdendir.



Anahtar Kelimeler: 0