BATI UYGARLIĞININ BÜYÜK ÇIKMAZI VE CİNNETİ!

BATI UYGARLIĞININ BÜYÜK ÇIKMAZI VE CİNNETİ!

BATI UYGARLIĞININ BÜYÜK ÇIKMAZI VE CİNNETİ!

Psikoloji alanında geliştirdiği ?psikanaliz? yöntemiyle bilim dünyasında büyük tartışmalar yaratan Yahudi asıllı bilim adamı  Sigmund Freud, XX. Yüzyılda teorileri en çok tartışılan düşünürlerden biriydi kuşkusuz. Freud?un geliştirdiği psikanaliz teorisine göre; ?insanların sergiledikleri bütün davranışlar ?cinsel hazza? yönelikti?. Freud?a göre ayrıca insan hareketlerinin tümü, bebeklik dönemindeki edinilen cinsiyet içgüdüsünün oluşturduğu ?şuuraltı? tarafından belirleniyordu.

Oluşturduğu ?Oedipus kompleksi? teorisiyle, ensest ilişkinin insanın yaratılışında var olduğunu iddia eden Freud?a göre; ?kız çocukları babalarına, erkek çocukları ise annelerine aşıktır?. Freud?un ortaya attığı bütün bu  fikirleri, kendi özel hayatından edindiği sapkın izlenimlerle oluşturduğu iddia edilmiştir. Teoriye adını veren ?Oedipus? ise, Antik Yunan mitolojisinde Thebes?in mitolojik kralıydı ve babasını öldürüp annesiyle evlenmişti.!!!!!!

Görüldüğü üzere, bilimsel olarak yazarken bile çok zorlandığımız bu sapkın düşünceleri Sigmund Freud, ?hayatı ve insan davranışlarını açıklayan? teoriler olarak ortaya sürmüştü. Fakat, onun ileri sürdüğü teoriler günümüzde  psikoloji alanında çalışan Batılı  bilim adamlarının büyük çoğunluğu tarafından bile artık kabul görmez olmuştur.

XIX. Yüzyılın en büyük filozoflarından olan Alman düşünürü Friedrich Nietzche, o kadar zeki ve parlak bir beyindi ki, henüz 25 yaşında Bale üniversitesi filoloji profesörlüğüne getirilir. Çocukluğunda ve gençliğinde çok dindar bir insanken, Hıristiyanlığa ait incelemeleri sonrasında koyu bir ?ateist? olur. O, artık Hıristiyanlık öğretilerine karşı acımasız saldırılarda bulunan bir dinsizdir. Nietzche, bedensel olarak zayıf ve hastalıklı bir insandı.  Nietzche?nin bu hastalıklı durumu ve zayıf bünyesi, yaşadığı toplumdaki insanlar tarafından sürekli alay konusu yapılıyordu.Örneğin, askerliği sırasında bu mesleğin gerektirdiği vücut hareketlerini yapamaması, sık sık attan düşmesi çevresi tarafından ?alay? konusu yapılıyor, insanlar onun bedensel konulardaki becerisizliklerine ?kahkahalarla? gülüyorlardı. !!!!!!!!!

Nietzche yaşadığı sefahat hayatı sonunda, ?paralizi jenaral? denilen ve frenginin beyine sirayet etmesi ile ortaya çıkan bir hastalığa yakalanır. Hastalığın beyin hücrelerini etkilemesi sonucunda delilik krizleri geçirmeye başlar. Ömrünün son 11 yılını bir akıl hastanesinde bilinci kapalı bir şekilde ?Tanrı öldü, Tanrı öldü? diye çığlık atarak ve başını hastane duvarlarına vurarak geçirir. Bu çok trajik olayların sonucunda ,1900 yılında burada yaşamı sona erer.

Nietzche?nin kadınlara bakışı da çok problemlidir. O sıralarda Avrupa sosyetesinin en güzel, entelektüel fakat en fettan kadınlarından biri olan Lou Salome?ye umutsuzca aşık olur. Fakat aşkına karşılık bulamaz. Bu durum, onu bir ?kadın düşmanı? haline getirir. Kadınlar hakkındaki şu şözü çok meşhurdur: ?Kadınlarla buluşmaya gidiyorsan, kırbacını yanından eksik etme!!!!!!!!?

?Merhamet aczin ifadesidir, aciz ve zayıf kimseleri yok etmek gerekir. Nitekim Eskimo?lar böyle yapıyorlar, çalışamaz duruma gelen yaşlılarını kar ve buz içinde ölmeye bırakıyorlar, bu da doğrudur. Bu yaşlılar artık üretici değil tüketici olduklarına göre mantık onları bertaraf etmemize izin verir ? diyen Nietzche (Niçe), bir gün bir sokakta devrilmiş ve çukura düşmüş bir araba görür. Arabacı, atın sakat kalması ihtimaline hiç aldırmadan, her ne pahasına olursa olsun, atı kaldırmaya ve yola düşürmeye çalışıyordu. Atı acımamasızca kamçılıyor, kamçı darbeleri altında doğrulmaya çalışan at, ağır yükün etkisiyle tekrar çukura düşüyordu. Ayağı kırılmıştı. Durumu gören Nietzche çok sinirlenerek arabacıdan ata böyle davranmamasını rica eder. Önce yükleri indirip sonra atı kaldırmalı idi. Arabacı aldırmaz. Nietzche de çabuk sinirlenen bir kimse olarak arabacının yakasına sarılır ve ata kamçı vurmasına müsaade  etmeyeceğini söyler. Arabacı da bunun üzerine Nietzche?ye vurmaya ve tekme atmaya koyulur. Ölmek üzere olan atın boynuna sarılan Nietzche, hıçkırıklara boğulduktan sonra yere yığılır kalır. Keskin bir ?sinir krizi? geçirmektedir. Bu trajik olayın sonrasında akıl sağlığını tamamen kaybeden ünlü düşünür, bir akıl hastanesine yatırılır.

1798-1857 Yılları arasında yaşayan  ünlü Fransız filozofu Auguste Comte, küçük yaşlarından itibaren olağanüstü parlak zekasıyla çevresinin ve öğretmenlerinin dikkatini çeker. Her çeşit disiplin ve otoriteden aşırı nefret eden bir binsandı. Gençliğinde, Sosyalizmin kurucusu sayılan Saint Simon?la tanışmış ve onun tilmizi olmuştur. Bütün hayatı büyük trajediler içinde geçen Comte, ?pozitivizm? adlıyla bilinen felsefe sistemini kurmuştu. O, ?metafiziği? şiddetle reddediyor ve ?deney sınırlarına girmeyen ve deneyle ispat olunamayan hiçbir şeyin, insan zihnini meşgul etmemesi  gerektiğini?  temel kavramı olarak kabul ediyordu.

Bütün hayatı boyunca büyük bunalımlar ve kaygılar içinde yaşayan Auguste Comte,  geçirdiği cinnet nöbetleri sırasında bir çok kereler intihara teşebbüs etmişti.?Metafiziği? hiçbir şekilde kabul etmemesine rağmen, pozitivist ilkelere dayanan bir ?insanlık dini? kurmuş, insanlığın kurtuluşunun ancak bu din vesilesiyle olabileceğini iddia eder bir duruma gelmişti. Hatta o kadar ki; Rus Çarı ve Osmanlı Sadrazamına birer mektup yazarak onları kendi kurduğu ?İnsanlık dinine? davet etmişti. Kendisini de, kurduğu bu dinin ?peygamberi? olarak görüyordu.!!!!!!!!

Comte?un kurduğu ?Pozitivizm? ekolü, dünyada büyük tesirler meydana getirmiş, Meşrutiyet ve Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında da ülkemiz aydınlarını en çok etkileyen felsefe ekolü olmuştu. Beşir Fuad?dan Ziya Gökalp?e, Ahmet Rıza?dan Baha Tevfik?e, Abdullah Cevdet?ten Tevfik Fikret?e önde gelen sayısız bilim adamı, şair, yazarımız pozitivizmden çok kuvvetli bir şekilde etkilenmişlerdir.

Comte, 1845 yılında kocası müebbet hapse mahkum olmuş 30 yaşlarında Clotilde adlı bir kadınla tanışır. Filozof, bu kadına aşık olur. Artık onu görmek, onunla görüşmek, onu düşünmek ve ona yazmaktan başka bir şey düşünemez olur. Bir yılda tam 181 mektup yazdığı kadın veremlidir ve tanıştıklarının ertesi yılı ölür. Sevgilisinin ölümünden sonra Comte, bir çok kereler intihar teşebbüsünde bulunur, sadece onun hatırasıyla yaşar, adeta ona tapar hale gelir. Comte, ölünceye kadarki tam 13 yıl boyunca ?koruyucu meleklerin en büyüğü? diye adlandırdığı bu kadını anmak için her gün üç vakit duaya koyulurdu. Sabahın beşinde kalkar, hürmetle Clotilde?in dinlendiği koltuğun önünde diz çöker, bir saat kadar sevgilisinin hatıralarını anarak, gözünün önünde canlandırmaya çalışırdı.Beraber oturdukları masaya çiçekler koyar, kendisi için önemli saydığı buluşma günlerini kutlar, günün iki saatini, bu sevgiliye bir çeşit ibadet ve merasimle geçirirdi.!!!!!!

Dünya bilim çevrelerinde büyük tartışmalara sebep olan ?Evrim? teorisini kuran Darwin?i, evrim inancına iten sebepler arasında; Yahudi oluşu, insanlardan nefret edişi ve şöhret olma arzusu yanında, her aynaya bakışında onu üzen çehresi de mühim bir yer işgal ediyordu. Tabiatta düzen olsa, bu çirkin burnun yüzünde ne işi vardı ? 1861?de Lyell?a yazdığı mektupta: ? Bana samimi olarak söyle: Burnumun bu şeklinin akıllıca bir kasıt sonucu meydana geldiğine inanıyor musun ? ?diye soruyordu.

Darwin?in çirkinlik kompleksinin ne boyutta olduğunu oğlu Francis?in hatıralarından takip edebiliyoruz :

<> ( Sefa Saygılı, Dünyayı Aldatanlar, İstanbul, Türdav Yayınları, 1997, s.86)

Nietzche?nin ürettiği ?üst insan ?kavramını kullanan Alman diktatörü Adolf Hitler, tüm dünyayı kan ve ateşe boğar.Alman diktatörünün, çıkmasına sebebiyet verdiği II. Dünya Savaşı sonrasında yaklaşık 70 milyon insan canından olmuştu.!!!

Hitler?in alkolik babası eve sarhoş gelip, çok sevdiği annesini sürekli dövüyordu.Hitler, çocuk olduğundan dolayı babasının bu zulmüne karşı çıkamamanın verdiği ızdırap ve kini, yıllar sonra ?diktatör? olup, tüm dünyayı ?ateş? ve ?kana? boğarak tüm insanlıktan alıyordu.!!!!! Adolf Hitler, ?Devletin görevi sağlıklı nesiller yetiştirmektir. Görülür şekilde hasta olanların ve salgın hastalık taşıyanların çoğalmasının uygun olmadığı ilan edilmelidir? diyordu. Bu amaçla, Almanya?da 1933 yılında çıkarılan bir yasa ile  350 bin akıl hastası, 30 bin Çingene ve yüzlerce Zenci çocuk, hadım etme, x ışınları  ve enjeksiyon gibi yöntemlerle kısırlaştırıldılar ve ?öjeni? adı verilen uygulamayla acımasızca yok edildiler.!!!!

Yazımıza, Batı uygarlığının düşünsel ve siyasal yapısının oluşumuna katkıda bulunan birkaç en önde gelen ve önemli ismin yaşamlarından ve düşünce yapılarından alıntılar yaparak giriş yaptık.           Hastalıklı bir toplumsal yapıda yaşayan düşünürler ve filozoflar tarafından üretilen ?Batı Paradigması?nın şu ana kadar insanlığa getirdiği nokta, ?kan, barut ve ateş? ve tüm insani değerlerini yitirmiş bir ?insan? ve ?toplum? modeli olmuştur. ?Kapitalizm? dini ?hiçbir değeri olmayan? bir insani model oluşturmayı başarabilmiştir ne yazık ki ! Peş peşe vuku bulan Emperyalist devletlerin dünya nimetlerinden pay kapma savaşlarında (I. Ve II. Dünya Savaşları) yüz milyona yakın insan yaşamını yitirmiştir. Batı toplumu tarihi adeta baştan başa bir ?soykırım tarihi? olarak ortaya çıkar. Amerika kıtasını keşfeden Avrupalılar,  kaynakları sömürme uğruna burada yaşayan Aztek, Maya , İnka ve Kızılderili  toplumlarını ve medeniyetlerini çok acımasızca yok etmişlerdi.

Bugünkü Batı uygarlığı, büyük bir oranda Antik Yunan ve Roma-Latin uygarlığı altyapısı üzerinde yükselmiştir. ?Batı?, bilim, felsefe, sanat , teknoloji ve Edebiyat birikimini, Judo-Grek ve Roma Latin yapısının biriktirdiklerinden sağlamıştır.Batı ?paradigmasının? tipik özellikleri ana başlıklarıyla şöylece özetlenebilir: Materyalizm, Paganizm, Hedonizm, individualizm, Pragmatizm, feminizm, kapitalizm, Emperyalizm ve sömürgecilik.

Şimdi ana başlıklarıyla özetlediğimiz maddelere daha yakından inceleyelim: Şu anda tüm dünyada Bilim, Teknoloji, Edebiyat ve sanat dallarında baskın ve önder konumda olan ?Batı Uygarlığı? materyalisttir: Bu uygarlığa ait insanların büyük bir kısmı kainattaki her şeyin maddeden oluştuğunu, ?bilinç? de dahil olmak üzere bütün ?görüngülerin? maddi etkileşimler sonucunda oluştuğunu öne sürerler ve çoğunlukla yaşamlarında hiçbir ?metafiziksel? kavramı kabul etmezler. Paganisttir: Cahiliye devrinde müşriklerin çoğunlukla taştan yontarak oluşturdukları pek çok putları vardı:  Günümüzde ?çağdaş!? Batı toplumunun taştan yontarak taptıkları putları yok belki ama şiddetle taptıkları ve ?sanal? olarak oluşturulmuş milyonlarca putları var. Örneğin, Batı Pazar Tektanrıcılığının ?para? putu, ?kariyer? putu gibi. Hedonisttir (yani hazcılık): Kirene Okulu?nun, yani Sokrates?in öğrencisi Aristippos?un (M.Ö. 435-355) kurduğu bu öğreti, Batı insanının yaşamında temel aldığı en temel öğretilerinden birisidir. Bu öğreti; ?Maddi? anlamdaki hazzın mutlak anlamda iyi olduğunu, insan eylemlerinin nihai anlamda haz sağlayacak bir biçimde planlanması gerektiğini, sürekli haz verene yönelmenin en uygun davranış biçimi olduğunu savunur. Mesela, bir gıda ürününün reklamı yapılırken (ülkemiz de dahil olmak üzere), reklamın ?cinsel hazzı? akla getiren ve çağrıştıran öğelerle verilmesi buna en iyi ve tipik örnektir.

Batı toplumu son derece bireyci bir toplumdur. Buna en iyi örnek, Batılı pek çok insanın en iyi ve yakın arkadaşının ! köpekleri olmasıdır. ?Pragmatik? Batılı ?çağdaş!? insana göre ?iyi? olan, kendisine en fazla yarar sağlayandır. Ünlü Amerikalı Bilim adamı ve yazarı Benjamin Franklin?in şu sözü Batı insanının ?pragmatik? ve ?yararcı? zihinsel mentalitesini çok güzel özetlemektedir:

<<Şerefli olmak yararlıdır, çünkü kredi sağlar; dakiklik, çalışkanlık, ölçülülük de aynı; bunlar bu yüzden erdemdir.>>

 ?Feminizm? akımı, Batıda sözde cinsiyet ayrımcılığıyla ezilmiş kadınların haklarını korumak için ortaya çıkmıştı. Fakat, giderek toplumu, kadın ve erkeklerin ne olup bittiğini bile anlamadan! ?sırf kadın ve erkek oldukları için? saflaştıkları ve düşmanlaştıkları bir savaş alanına dönüştürmüştür. Çağdaş! Batı toplumu, kadını tamamen bir ?cinsel obje? haline dönüştürmüş ve onun bu yönünün sonuna kadar sömürüldüğü bir toplumsal yapı oluşturulmuştur.

Batı toplumunda hakim olan ekonomik anlayış; ?özel mülkiyetin, üretim araçlarının büyük bir kısmına hakim olduğu ve işlettiği; yatırım, gelir dağılımı, üretim, mal ve hizmet fiyatlarının, arz ve talebin buluştuğu piyasa ekonomisi tarafından belirlendiği bir sistemden oluşur.  Emperyalist ve sömürgecidir: Batı, başka devletler veya uluslar üzerinde kendi çıkarları doğrultusunda etkide bulunur ve tarih boyunca zayıf durumda bulunan devletlerin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sonuna kadar ve çok acımasız bir şekilde sömürmüştür.

Hiçbir ?ilahi? ve ?aşkın? boyutu olmayan Batı, kültürel mirası üzerinde yükseldiği Eski Yunan ve Roma toplumlarında olduğu gibi tüm toplumsal yapısını ve insani ilişkilerini ?kar/zarar? bilançosu üzerine kurar.Batı uygarlığının dayandığı tez şu şekilde özetlenebilir: ?Homo homoni Lipus: İnsan insanın kurdudur ?!!!!!! Yaşam, herkesin herkese ilan ettiği bir savaştır.

Batı toplumu, milyonlarca sanal putu olan ve en büyük ilahının ?para? olduğu pagan(putperest) bir ?serbest piyasa? dinin benimserken, bu dinin tapınakları da günlük milyonlarca insanın girip çıktığı devasa AVM?ler (alışveriş merkezleri),plazalar  ve yüz binlerce kapasiteli stadyumlar olmuştur. ?Kapitalizm? dini, habire insanlara hiç de ihtiyaçları olmadığı halde, ?sınırsız tüketim? anlayışını dayatmakta, insanın ?en masum? yeme içme eylemini bile, cinsel bir haz nesnesi konumuna dönüştürmektir.

Yakın zamanlarda kaybettiğimiz ve çağımızın şüphesiz en büyük düşünürlerinden birisi olan eski Marksist- Müslüman Fransız düşünür Roger Garaudy, çok çarpıcı ?batı dünyası? eleştirileri yaparken, bu durumu  nefis cümlelerle çok güzel bir şekilde şöyle anlatmaktadır:

<< ?Pazar tektanrıcılığı?nın nihai gayesi de zaten budur. Onun amacı, bizleri en sahte bir hayata ?bağlamak?tır.(?)

Bu pazarın yayılmasında bugün en sağlam iki temel olan sadece şu uyuşturucu ve silahlanma meselesine bir bakalım:

Günümüz Amerika?sındaki uyuşturucu cirosu, otomobil ve çelik cirosu ile aynı hacimdedir. Hayat anlamını kaybettiği ölçüde, uyuşturucu tüketimi de artış göstermektedir. İşsizlik, işten atılma veya diğer sebepler yanında, tüketimin de, bir süpermarket mutluluğuna ermeye izin veren tek gaye haline gelmesi de uyuşturucuya yönelişi körüklemektedir.

(?) Uyuşturucu, ?Pazar tektanrıcılığı?nın yeni mabedinin buhuru haline gelmiştir.>> (Roger Garaudy, Çöküşün Öncüsü ABD, İstanbul, Nehir Yayınları, 1999, s.35-36)

Batı, yüce yaradanın muhteşem kudretini tasdik etmeyi kolaylaştıracak olan ? pozitif bilimi? de tapınılan bir ?kutsal inek? haline getirmiş, bilimsel bilgiyi Allahu Teala?nın yüce gücüne bir meydan okuma aracına dönüştürmeye var gücüyle çabalamıştır. Yıllar önce ABD tarafından uzaya gönderilirken havada infilak eden uzay mekiğinin adı ?Challenger?di. Yani ?meydan okuyan?!!!!!!! ?Neye meydan okuyordu acaba?? diye sormak geliyor insanın içinden. Bu konuya diğer çok güzel bir örnek de Batılı bilim adamları tarafından yürütülen ?klonlama? deneyleridir.Bu deneylere batılı bilim adamları neredeyse bir ?canlı? yaratma peşindedir !!!!!!!!

Batı  toplumunda ortaya çıkan ?Sosyalizm? akımı da, hiçbir insani özelliği olmayan ?Kapitalizm? akımına bir itiraz olarak ortaya çıkmıştır. Fakat sosyalizm, ?bütün toplumsal adaletsizliklerin ve sıkıntıların kaynağının sermayenin toplumdaki bireyler arasındaki eşitsiz dağılımı? olduğu teşhisini yapmış, fakat teşhisi gayet doğru yaparken tedaviyi yanlış uygulayarak ?hastayı öldürmüştür?. Komünizm de, Kapitalizm?in bir ?antitezi? olma iddiasıyla ortaya çıkarken, yine insanın ?ilahi? boyutunu ihmal ederek bir çözüm üretme yoluna gitmiş ve kaçınılmaz olarak başarısız olmuştur.

Batı, Antik Yunan ve Roma-Latin kültürü üzerine inşa ettiği ?toplumsal paradigmayla?, ?bilim anlayışıyla?, ?insan?, ?ilerleme? ve ?gelişme? modelleriyle,  XXI. Yüzyılda tüm insanlığı tamamen  yanlış bir yere getirmiş bulunuyor. Tüm insanlığın kurtuluşu ise, insanın ilahi ve tüm insani özelliklerini ortaya çıkaracak olan ?İslami? paradigmada (Paradigma: Latincede kalıp ya da yapı anlamlarına gelmektedir) olacaktır



Anahtar Kelimeler: 0